Türkiye İşçi Partisi'nin 24 Haziran seçimlerinde HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ı destekleme kararını değerlendiren oyuncu Barış Atay, "Cumhurbaşkanlığı seçimi için çıkan adaylara baktığımızda Selahattin Demirtaş sol kimliği en açık olan isim. Ayrıca tamamen hukuksuz biçimde tutuklanmış, Saray iktidarı tarafından siyaset yapması engellenmiş, engellenmeye çalışılan bir isim. Üstelik, tutukluluğunun nedeni de doğrudan doğruya Saray’a karşı yürüttüğü muhalefet. Bu açılardan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’ın desteklenmesi bizce en doğru tutum" ifadelerini kullandı.

146 kişilik Kurucular Meclisi'nin 23 Mart tarihinde “Gel Kardeşim” çağrısı yaparak yeniden kuruluşunu duyurduğu Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye genelinde örgütlenme çalışmalarını sürdürüyor.

TİP Kurucular Meclisi'nde yer alan ve aktif olarak kuruluş sürecinde görev alan oyuncu Barış Atay'la TİP'in kuruluş amacını, neden yeni bir sol partiye ihtiyaç duyulduğunu, TİP'in siyasetteki hedeflerini anlattı.

Cumhuriyet'ten Atakan Sönmez'in sorularını yanıtlayan Atay'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Meclis dışında kalan ve oyları yüzde 1'i bulmayan çok sayıda sol parti varken yeni bir parti ihtiyacı nereden çıktı?

Aslında sadece sol partiler arasında değil, Türkiye’deki mevcut tüm partiler arasında da işçi ve emekçileri temsil eden, onların çıkarları ve talepleriyle kendi siyasal programlarını buluşturabilen bir partinin bulunduğunu söylemek zor. Sol partilerde tabi ki bu niyet var, ancak niyetin ötesine geçen bir gerçeklik ve başarı kazanıldığını söyleyemiyoruz. Bunun nedenlerini sıralamak çok uzun sürer; eskimiş alışkanlıklar, refleksler, yabancılaşma, konfor, daha bir çok şey sayılabilir. Dolayısıyla, Türkiye’de eksikliği her geçen gün daha yakıcı hale gelen bu duruma bir son vermek, Türkiye işçi sınıfının partisini oluşturmak gerekiyordu. TİP bu ihtiyacı gören geniş bir topluluk tarafından kuruluyor.

Neden TİP?

Az önce özetlediğim gerekçe bu sorunun da yanıtını içeriyor. Türkiye’de işçi ve emekçi yurttaşları, emeğiyle geçinmek zorunda olan milyonlarca insanı temsil eden, bu insanların da gönül rahatlığıyla iletişime geçip kendilerinin sayabileceği bir parti bulunmuyor. Kendi partisi aracılığıyla siyaset alanına etki edemeyen, hakkını ve hukukunu koruyup taleplerini dile getiremeyen halk, doğal olarak siyasete katılım sağlayamamış, ülkenin geleceğinin belirlendiği siyaset alanına etki edememiş oluyor.

Zaten Türkiye’nin içinden geçtiği karanlık dönem, işçi ve emekçilerin siyaset alanında dışlanmasının dolaysız sonucudur bir bakıma. Bu nedenle, hem adıyla hem de siyasetiyle Türkiye işçilerinin ve emekçilerinin partisinin kurulması gerekiyordu. Geçmişte TİP’in başardıkları da bizim için ilham verici bir örnektir; özellikle de sosyalizmin toplumsallaşması. TİP, her iki döneminde de Türkiye’de sosyalist düşüncenin olgunlaşması ve geniş kitlelerle bağ kurabilmesi gibi görevleri başarıyla yerine getirmişti. Bugün de benzer bir görevin altından kalkmak gerekiyor; talip olduğumuz görev de bu. Kuşkusuz, bugünkü girişimimiz TİP’in tekrarı anlamına gelmiyor. Türkiye sosyalist hareketinin 1920’den bu yana ürettiği tüm değerlere açık bir kuruluş sürecimiz var, tek bir geleneğe sıkıştırmak mümkün değil. Bununla birlikte, sosyalizmin toplumsallaşması ve geniş halk kesimleriyle bağ kurabilmesi bizim için de öncelikli hedef.

Partide aktif görev alacak mısınız?

Elbette. Başından beri kuruluş çalışmalarında yer aldım. Dolayısıyla, partide de bana verilen her türlü görevi elimden geldiğince yerine getirmeye çalışacağım.

Parti solda nasıl bir alanı dolduracak?

Sosyalist hareketimizde partiler ve örgütler uzun zamandır gözlenen bir etkisizliği aşamamış durumda. Nedenlerine girmeyeceğim, ancak bugünkü kompozisyona bakıldığında bir ayrım dikkati çekiyor: Mevcut durumla barışık olanlar ve mevcut durumu kabul etmeyip aşmak için yol arayanlar. TİP ikinciler tarafından, yani solun artık kanıksanmış etkisizliğini kabul etmeyip bunu aşmak isteyenler tarafından kuruluyor. Bu nedenle, hangi gelenekten veya örgütten olursa olsun, devrimci aranışını yitirmemiş herkese kapıları açık. Böylece soldaki statükonun ve durağanlığın da kırılabileceğini, giderek solun bütününe yayılan bir etkinin yaratılabileceğini düşünüyoruz.

Geçtiğimiz gün TİP olarak seçim tutumunuzu açıkladınız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın, Meclis seçiminde de HDP’nin destekleneceğini belirttiniz. Bu kararın gerekçeleri nelerdir?

Seçimlerde izlenecek tutuma dair mümkün olduğunca geniş, ama bir o kadar da hızlı bir tartışma yürütmek durumundaydık. Öncelikle şunu saptamamız lazım: TİP de dahil sosyalist hareketin hiçbir öbeği 24 Haziran’daki bir seçime hazırlık yapamamışlardı. Bu nedenle ne Cumhurbaşkanlığı ne de Meclis seçimi konusunda aktif bir pozisyon alınabildi. Bu, sosyalist hareketin tüm bileşenlerinin açık yürekli bir biçimde muhasebe etmesi ve sorunlarımızı aşmak konusunda cesaret ve kararlılık göstermesi için bir fırsata dönüştürülmeli. Ancak bu durum sosyalistlerin sorumluluğunun ortadan kalktığı anlamına gelmiyor, bu olumsuz tabloya rağmen hala sosyalistlerin yapabileceği, yapması gereken şeyler var. Onların başında da 24 Haziran seçimlerine dair doğru ve halktan yana tutum almak, bunu yaygınlaştırmak.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için çıkan adaylara baktığımızda Selahattin Demirtaş sol kimliği en açık olan isim. Ayrıca tamamen hukuksuz biçimde tutuklanmış, Saray iktidarı tarafından siyaset yapması engellenmiş, engellenmeye çalışılan bir isim. Üstelik, tutukluluğunun nedeni de doğrudan doğruya Saray’a karşı yürüttüğü muhalefet. Bu açılardan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’ın desteklenmesi bizce en doğru tutum.

Meclis ve milletvekilliği seçiminde ise HDP’ye oy verme kararı aldık. Bizler genellikle AKP’nin sandık hırsızlıklarına veya oy çalma girişimlerine ağırlık veriyoruz, ama AKP aynı zamanda politik hamleler de yapıyor. Bu politik hamlelerin en önemlilerinden birisi de 24 Haziran’da HDP’yi baraj altında bırakarak milletvekili sayısını artırmak. Bildiğiniz gibi, HDP baraj altında kalırsa bölgedeki milletvekillerinin neredeyse tümü AKP’ye kayıyor ve bu gerçekleşirse AKP-MHP ittifakı Meclis çoğunluğunu ele geçiriyor.

Şu andaki tabloya bakıldığında, eğer HDP barajı aşarsa, AKP-MHP ittifakının Meclis’te azınlığa düşeceği kesin gibi görünüyor. Öncelikle bu fırsatın kaybedilmemesi ve AKP-MHP ittifakının Meclis’te azınlığa düşürülmesi gerekli; bu küçümsenemeyecek bir politik kazanım olur. Öte yandan, HDP’nin baraj altına itilmesi milyonlarca Kürt yurttaşın iradesinin Meclis’e yansımasını engelleyecek haksız bir durum olur.

12 Eylül’den kalma yüzde 10 barajı denen garabet yüzünden bu ülkenin milyonlarca yurttaşının iradesinin geçersiz kılınması, sesinin kısılması sosyalistlerin duyarsız kalamayacağı bir konudur. Eğer Türkiye’de barış, kardeşlik ve birlikte yaşamak istiyorsak, ki sosyalistler bunu istiyor, o zaman bu sorumluluğun hakkını vermeliyiz. Bu nedenlerle, Meclis ve Milletvekilliği seçiminde de oy tercihimizin HDP’den yana olacağını açıkladık.

Türkiye'de sosyalistlerin iktidar şansı var mı?

Buna inanmadığımız sürece tek bir adım atma şansınız yok. Hatta, Türkiye’nin sosyalistlerin iktidarından başka bir şansı olmadığını söylemek zorundayız. Türkiye hem siyasal hem kültürel hem de ideolojik açılardan geniş ve köklü bir sol geleneğe sahip; ilerici ve aydınlanmacı birikimin çok önemli mevzilere sahip olduğu bir ülke. Dolayısıyla, Türkiye’de sosyalist bir iktidarı hiç de imkansız görmüyoruz. Siyasal programını halkçı bir üslupla dile getirebilen, işçi sınıfı ve emekçilerle organik bağlar kurabilen, örgütlülüğünü genişletip devrimci çalışmaya vakfeden ve toplumsal muhalefetin ilerici kesimleriyle ortak bir sol odak inşa etmeyi becerebilen sosyalistlerin iktidara uzanması da mümkün olabilir.

Geziden sonra yükselen solun zaman içinde yenilgiye uğradığını söyleyebilir misiniz?

Bu soruya duygusallıktan uzak yanıt vermek zorundayız. Evet, Gezi yenilmedi, hatta 2013’ten bu yana kendisini farklı biçimlerde ve gündemlerde gösterdi tekrar tekrar. Ancak Gezi’nin siyasal temsilcisi ve örgütsel karşılığı yaratılamadı. Gezi ile birlikte siyaset alanına giriş yapan milyonlar kendilerine ait bir siyasal odak bulamadı ve kerhen farklı partilere destek oldu. Bu boşluk hala ortada ve eğer doldurulursa Türkiye’nin Gezi’de tanık olduğu birikim tekrar ve bu defa daha örgütlü biçimde sahneye çıkabilir.

TİP'in diğer sol partilerle ve sosyalist hareketlerle ilişkisi nasıl olacak?

TİP devrimci ve halkçı tüm sol güçlerle dayanışma ve yoldaşlık içerisinde olacaktır. Bu, devrimciliğin en temel ilkelerindendir. Zaten TİP’in kuruluşu da bir anlamda devrimcilerin dayanışmasının eseridir. Solda rekabet kültürünün yerini dayanışma ve yoldaşlık ahlakının alması için de çaba harcayacağız.

TİP 'İşçisiz İşçi Partileri' dönemini kapatabilecek mi?

Kuruluş amacımız en başta bu. Elbette, bu bir anda ve sadece niyetle sağlanamaz. Bunun için uzun vadeli, özverili, titiz bir çalışmaya ihtiyaç var. Ancak daha kuruluş sürecimizde Türkiye’nin dört bir yanında buluştuğumuz binlerce işçi ve emekçi olduğunu söylemeliyim. TİP, emeğiyle geçinmek zorunda olan binlerce yurttaşımızın katılımıyla kuruluyor yani. Dolayısıyla, “işçisiz işçi partileri” dönemini kapatmak konusunda da cesaretimiz ve kararlılığımız artıyor.

TİP içinde senin dışında sanat camiasından insanlar görebilecek miyiz?

Birçok sanatçı arkadaşımız TİP’in kuruluş sürecine zaten destek veriyor. Daha organik ve geniş bir ilişki ağı oluşturmak için de faaliyetimiz devam ediyor.