MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında referandum çağrısında bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu sert ifadelerle eleştirdi.

Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun kıvranması huzursuz olması, kriz ayinine çıkması amaçsız ve çapsız siyaset hastalığıdır" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nin vatandaş tarafından sevilmiş ve benimsenmiş olduğunu ileri süren Bahçeli konuşmasının devamında, "Sayın Kılıçdaroğlu için bazen hüzünleniyorum, su alan teknesinin içinde ayağına geçirdiği dalış paletiyle yüzme hazırlığı yapmasını doğrusunu isterseniz hayretle takip ediyorum. İki ileri bir geri gide gide, ya uçtuğuna inanarak bir uçurumdan kendisini boşluğa bırakacak, ya da dolandığı iple Kandil’e tırmanıp bir mağara deliğinde başını yiyecektir. Demedi demesin, beni dinlesin, gidişat hayra alamet değildir. Sayın Kılıçdaroğlu için çember daralıyor, suyu ısınıyor, kader ağlarını dört bir koldan örüyor" ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınmasına ilişkin olarak da değerlendirmede bulunan Bahçeli, "Hiçbir bürokrat imtiyazlı değildir. Görevini layıkıyla yapan kalır, yapamayan gider, devlette işleyiş böyle olur" diye konuştu. Bahçeli bir kez daha muhalefete yüklenerek, "Görevden alınan Merkez Bankası Başkanı’nı siper yapıp ekonomide felaket senaryosu yazanlar en hafif tabirle utanmasını kaybetmiş densizlerdir" sözlerini kaydetti.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin konuşması şöyle:

Yeni bir yönetim ve hukuk sistemi vaaz eden Tanzimat, bunun devamı olan Islahat, bundan mülhem Meşrutiyet, hepsinin başarısız olmasıyla tarihin ve talihin parlak bir vetiresi halinde yükselen Cumhuriyet Türk milletinin var oluş mücadelesinin karar ve kader duraklarıdır.

İktisadi ve içtimai temelleri çürüyen, iradesi ve ifade kudreti çölleşen bir devleti pansuman tedbirlerle hayatta tutmaya çalışmak boşuna bir gayrettir. Dünya siyasi tarihinde buna dair çok sayıda misal verilebilecektir. İnanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.

Tarihten çıkardığımız derslerle önümüze bakmazsak geçmişten daha ağır olaylara mahkumiyetimiz mutlak ve mukadder olacaktır. Siyaseti kavga ve çıkar çatışmalarının merkez üssü haline getirmenin, milli birliği tahrip edip bekayı yok saymanın vahameti hepimize ağır ve acıklı fatura çıkaracaktır. Başkalarına özenerek, başka başkentlerin büyüsüne kapılarak, Türklüğün ve Türk vatanın jeopolitiğini ihmal edersek, dahası Türk tarihinin çekim alanından koparsak, bilinsin ki, derin uçurumların önümüze açıldığını görmemiz kaçınılmaz hale gelecektir.

HER YÜZYILIN DİNAMİKLERİ FARKLI
Her yüzyılın dimağı ve dinamikleri farklıdır. Buna karşı hazırlıklı ve uyanık olmak şarttır. Türk milletinin birinci ve öncelikli hedefi ne pahasına olursa olsun bekasını korumak olmalıdır. Bunu yaparken siyasi ve ekonomik bağımlılığa yol açan kalıntı ve tortuları temizlemek, milli birlik ve dayanışma ruhunu pekiştirip güçlendirmek esas olmalıdır.

15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünün habis sonuçlarıyla hâlâ meşgulüz. Ederi bir dolar olan şerefsizlerin devlet ve toplum hayatında açtıkları dipsiz kuyuları kapatmanın mücadelesindeyiz. Kuşkusuz FETÖ işgal girişiminin yıkıntılarını kaldırmakla da sonuna mesulüz.

Düşünebiliyor musunuz, İzmir’in Yunan işgalinden 97 yıl, İstanbul’un işgalinden 96 yıl sonra Türk vatanı az kalsın tam bir kabus ve karanlığa mahkum olacak, yeniden işgal kapanına sıkışacaktı. 15 Temmuz’da yaşananlar tarihimizin çağrısını tekrar hatırlatmış, hepimize ihmal edilemez görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Demek ki, Türk vatanını işgal emelleri hala bitmemiştir. Demek ki, küresel odakların mütecaviz akınları hala kesilmemiş, daha doğru bir ifadeyle kesilmeyecektir. Bu nedenle hükümet sisteminin değişmesi, milli birlik ve beraberliğin tahkimi gerekiyordu. Siyasetteki itiş-kakış son bulmalıydı. Kutuplaşma en aza çekilmeliydi. Cephe siyaseti değil toparlayıcı, kucaklayıcı ve kaynaştırıcı bir siyaset anlayışının kök salması temin edilmeliydi. Tanzimat’tan bu tarafa süren arayışlar muhkem ve muhterem bir iradeyi mahfuz tutarak devrilmeden evrilmeyi başarabilmeliydi.

ECDADIMIZIN HEDEFLERİNE REHBERLİK ETTİK
Parlamenter sistemden kaynaklanıp siyaset ve devlet hayatımızı doğrudan kuşatan kriz ve kaosların milli mutabakatla bitirilmesi, değilse bile hatırı sayılır ölçüde azaltılması en acil gündemdi. Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik ve güvenlik sorunlarıyla boğuşurken, hızlı, verimli ve zamanlama hatasına düşmeyen bir yönetim ve idare sistemine kavuşturulmalıydı. TBMM güçlendirilmeli, yasama-yargı ve yürütme arasındaki yetki kargaşasına, görev karmaşasına, sınır ihlallerine nokta koyulmalıydı.

Efradına cami, ağyarına mani bir hükümet sistemi inşa etmeliydik. Çıkmaz sokaktan kurtulmak için gereği yapılmalıydı. Tarihimizin sesine kulak verdik, coğrafyamızın politik müktesebatını titizlikle değerlendirdik, ecdadımızın hedeflerini rehber ettik.

Siyaseti köhneleştiren tıkanıklıklar, artan beka sorunları, ülkemizin küresel ve bölgesel düzeyde muhatap kaldığı tehditler, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanan mücadele süreci sonucunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçirilmiştir.

CUMHUR İTTİFAKI YALNIZCA SEÇİM İTTİFAKI DEĞİL
16 Nisan 2017 halk oylamasında aziz milletimiz yüzde 51,41 oy oranıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne evet demiş, bu yeni sistemi kabul ve tasdik etmiştir. Böylelikle ülkemiz fiilen yeni bir sürece girmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin müellifi Cumhur İttifakı, mimarı ise elbette Türk milletidir. Türkiye’nin çok nazik ve hassasiyet yüklü döneminde ortaya çıkan Cumhur İttifakı yalnızca seçim ittifakı değildir. Bu şekilde tasavvur ve tahayyül de edilmemiştir. Türkiye’ye karşı iç ve dış kaynaklı düşmanca muamele ve müdahaleler karşısında milli ve ahlaki bir duruş, duyuş ve tarihi direniş ruhudur.

Cumhur İttifakı’nın üzerinde yükseldiği zemin 7 Ağustos Yenikapı dirilişidir. Bu diriliş ki, kaynağını ve kararını 15 Temmuz’da bulmuş, Türk milletinin muteber azim ve iradesiyle tezahür etmiştir. Günlük siyasi hesaplar kenara itilmiştir. Ortak akıl devreye girmiş, ezcümle tarihi kudret ayağa kalkmış, yeni bir hükümet sistemini hem mecburi kılmış, hem de yolunu açmıştır. Milli kararlılık ve işbirliği sayesinde Türkiye’nin bölgesinde bileği bükülmez bir güç ve lider ülke haline gelmesi konusunda Cumhur İttifakı 2023 hedeflerine kilitlenmiştir.

Hedefimiz İla-yı Kelimetullah’tır, hedefimiz Kızılelma’dır. Hatırlarsanız, Afrin operasyonu öncesi tankın üzerine çıkan bir kahraman askerimize istikamet neresi diye sorulduğunda verdiği cevabın milli vicdanda muhteşem bir yankısı olmuştu. Alnı öpülesi bu evladımız demişti ki, “İstikamet Kızılelma”.  Ailene bir mesajın var mı diye sorulduğunda da yine kahramanca ve yüreklerimizi titreterek şöyle seslenmişti:  “Beklemesinler, bu vatanı kimse bölemez.” Plevne’de sivrilen duruş bu duruştur. Edirne’yi müdafaa eden ruh bu ruhtur. Şıpka’daki cesaret bu cesarettir.