Selma Kara / Demokrat Haber Kayseri

Konu Kayseri’den… Belki Türkiye’yi çok ilgilendirmiyor gibi görünüyor ama memlekette kutuplaşmanın hangi değerleri yıkıp geçtiğini göstermesi açısından önemli.

11 Mart’ta Kayseri’de 3 dönem belediye başkanlığı yapmış olan Niyazi Bahçecioğlu toprağa verildi. Kendisi 1973, 1977 ve 1989 yılları olmak üzere 3 dönem belediye başkanlığı yaptı Kayseri’de, hem de muhafazakarlığı ile bilinen kentte CHP gibi bir partiden. Ve Kayseri’nin ilk büyükşehir belediye başkanıydı.

Kayseri’deki çoğu insan, özellikle o dönemi bilenler ‘fukara babası’ diye tanımlar Bahçecioğlu’nu. Bahçecioğlu bu tanımlamanın hikayesini, kendisi ile yaptığım röportajında şu şekilde aktarır:

“Bir gün belediyenin önünde uzun bir kuyruk vardı, ne kuyruğu olduğunu sordum, fakir insanlara aylık yardımlarının dağıtıldığını söylediler. Ne kadar aldıklarını sordum, ‘15 lira dediler.’ Çok affedersiniz, bu soytarılık. Bir adamı bir gün boyunca o kuyrukta bekleteceksiniz, sonra da 1 aylık 15 lira vereceksiniz. ‘120 lira verin’ dedim. Ama dikkat etmemişim, asgari ücret o zaman 90 liraymış. Yüksek bir rakam söylemişim ama 15 günlük belediye başkanıydım o zaman, nereden bileyim. ‘Bugün böyle söylüyor, yarın fikir değiştiriyor’ dedirtir miyim? Ben de ‘Asgari ücreti biliyorum, bu adamlar yıllar boyu dışarıdan borç aldılar. Asgari ücretinin üzerine kalan 30 lirayı da o borçlarını kapatmak için kullansınlar diye böyle yaptım’ dedim. Halen de söylenir, bana ‘fukara babası’ derler.”

Ve bu ‘fukara babası’ adam, üç dönem yaptığı belediye başkanlığından kesesini doldurmadan, doldurmak bir yana varlığını da tüketerek, Kayseri sokaklarında, elinde gazetesi dimdik yürüyüşü ile bir hatıra bırakarak, ‘Karaoğlan’ misali göçtü, gitti.

11 Mart’ta yapılan cenaze törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, partililer, yakınları ve sevenleri katıldı. AK Parti’den yalnızca Kayseri Milletvekili Sadık Yakut vardı. Yakut’u camia kutladı bu davranışından dolayı.

Ama asıl beklenen olmadı. Şehirde bir gün öncesinden Kılıçdaroğlu ile Özhaseki aynı safta nasıl duracak dedikoduları konuşulurken Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki cenazeye teşrif etmedi. AK Parti il başkanı da teşrif etmedi, Kayseri’nin en büyük ilçesinin iki AK Partili belediye başkanları da. Ve hatta Vali Şerif Yılmaz bile teşrif etmedi. Bazı STK ve meslek örgütlerinin başkanlarını saymaya lüzum yok.

Halbuki, beklenti, dini değerlerin siyasetin üzerinde sayıldığına dairdi, ölüm gibi bir olayda günlük siyasi çekişmelerin bir kenara bırakılacağından yanaydı. Ölen kişi bu kente üç dönem hizmet etmiş, üstelik halkın sevdiği bir yöneticiydi ve bu tavır yakıştırılamadı. Ama kimse de çok konuşamadı, dillendiremedi. Aynı Özhaseki, geçtiğimiz haftalarda bir araştırma şirketinin Kayseri ve kendisi ile ilgili araştırmalarının sonuçlarının aktarıldığı toplantı sonrasında kürsüden, iki günlük dünyada hizmetin önemli olduğuna dair konuşmasıyla kapanış yapmıştı. İki günlük dünyada Bahçecioğlu’nun yaptığı hizmetler, kutuplaşmanın garabetiyle, tüm inanılan ve söylenen değerlere rağmen ters yüz edilebildi. Bu durumu eleştirenlerdeki şaşkınlık da temelde bu yöndeydi. Eleştirenler, AK Parti’nin dini değerleri sahiplenmesine saygılarından dolayı şaşırdı bu tutuma. ‘Bu kadar da olmaz’ denildi. Şaşkınlıktan ziyade, sonucun vahameti üzücüydü. ‘Kutuplaşma nerelere gelmiş?’ diye düşünüldü. Korku imparatorluğu, ‘Benden değilsen yalnızsın’ imajını bir kez daha pekiştirdi. Şaşkınlık yerini endişeye bıraktı; ‘nereye varır bunun sonu?’

Cenazenin olduğu gün, dini hassasiyetleri ile bilinen bir şekerci dükkanına girdim alışveriş yapmak için. Gazeteci olduğumu bildiklerinden cenazeye gidip gitmediğimi sordular. Gittiğimi söyledim. Bahçecioğlu’nun cenaze namazının kılındığı Camiikebir’de üç başka cenaze namazı daha kılınmıştı. Kendilerinin de, o diğer cenazelerden biri için oraya gittiğini, yoksa Bahçecioğlu’nu sevmediklerini dile getirdi. ‘Belediye başkanlığı döneminde Kürtleri belediyeye doldurmuş, Kayseri’ye Kürtleri getirmiş’ dedi; sevmeme gerekçesi bu imiş. Yapılan ayrımcılığa zaten değinmeye gerek yok da, hani ölenin arkasından kötü konuşulmazdı… Bu sözleri söylediği ben, Kayserili değilim, pekala Kürt olabilirdim. Ama ‘bizden değilsen yaşama hakkın yok’u bir Gürcü olarak algılamak pek zor olmadı.

Bahçecioğlu göçtü, Kürt gibi, Türk gibi; AK Partili gibi, CHP’li gibi; komünist gibi, muhafazakar gibi… Aynı musalla taşından aynı toprağın altına girdi. Ardında seslerini bıraktı. Seslerin yansımalarını. “Memlekete hizmet etmenin verdiği huzur ve eşit, adil, dürüst davranışımla iyi bir isim bıraktım geride” demişti o röportajında. Sanki eşitlik de toprağın altına girdi. Kutuplaşmalar ise üstümüze üstümüze geliyor.