Gelecek Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye ekonomisi ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Herkes damatla uğraşıyor, onu göreve getiren kim?” diye soran Babacan,  Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, eski Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın ilk milletvekili listesine konulurken parti içinden de itirazlar geldiğini anlattı.

Babacan, “Kendisi çok ısrarcı oldu. O günkü başbakan mecbur kabul etmek zorunda kaldı. Bütün bu olanların faturasını tek bir kişiye yıkmak doğru değil. Onun için mesela bu Merkez Bankası rezervlerinin erimesi konusunda, ‘Taraflı cumhurbaşkanı, akraba bakan beraber yaptılar’ diyorum” diye konuştu.

Öte yandan açıklanan ekonomi paketini, 2023 seçimlerini, seçim ittifaklarını ve birçok konuyu hakkında değerlendirmelerde bulunan Babacan, Erdoğan tarafından açıklanan Ekonomi Reform Paketi için, “Önemli ölçüde bir hayal kırıklığı” yorumunda bulundu.

Erdoğan’ın, “Fiyat istikrarını artık bir kenara koyuyoruz” açıklamasının enflasyonun tek haneye indirme hedefiyle 180 derece farklı olduğunu söyleyen Babacan, “Fiyat istikrarı, fiyatların zikzaklanmaması demek. Yasal düzenlemelerimize baktığımızda temel görevlisi Merkez Bankası. Para politikalarının ana hedefinin fiyat istikrarı olduğunu söyleyerek geldik bugüne kadar. Bir yandan metinde yazdığı gibi tek haneli enflasyon sözü verirken bir yandan da Merkez Bankası’yla, para politikalarıyla olan kavgalı duruşun devamının izlerini gördük” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in haberine göre, Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle:

“Ekonominin düzelmesi sadece ekonomi politikalarıyla olacak iş değil. Özellikle hukukun üstünlüğü ilkesinin Cumhurbaşkanı tarafından içselleştirilmesi, somut adımlar atılması gerekiyor. Özgürlükler olmadan, sorunları teşhis etmeden, problemler üzerinde konuşmaya başlamadan çözüm aşamasına geçmek mümkün değil. Hastalığın tedavisini konuşuyoruz ama teşhisi konuşmak yasak. Hastalıktan bahseden herkes ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalıyor.”

“HALBUKİ YAPMASI GEREKEN ÇOK BASİT”

Ellerinde çözüm üretecek kadro yok. İhale yasası dediniz az önce, dikkat edin metinler hep bir yönelimden bahsediyor. Kati bir duruş göremiyorsunuz. Öyle alışkanlıklar oluştu ki bu süreçte vazgeçmesi mümkün değil. Nemalanma mekanizması, önünde engel tanımaz. Halbuki yapması gereken çok basit. Avrupa Birliği’nin 28 ülkesinde uygulanan mevzuatı gelip Türkiye’de uygulamak. 

“EKONOMİK BÜYÜME” YORUMU

Büyüme bir bilmece. Sadece TÜİK’in açıkladığı rakamları bile yan yana koysanız büyük tutarsızlık var. TÜİK, “2019’dan 2020’ye istihdam azaldı” diyor. Yine TÜİK, “Çalışanların toplam çalışma süreleri de azaldı” diyor. Peki, çalışan sayısı düştüyse, çalışıyorum diyenlerin de çalışma süresi düştüyse o ülkede nasıl büyüme olur? Reel büyüme diyorlar fakat açıkladıkları enflasyon gerçek enflasyon değil.

“ŞU ANDA BU HÜKÜMETİN SÖYLEDİKLERİNE KİMSE İNANMAZ, SOMUT ADIM ATMALARI LAZIM”

Üzülerek söylüyorum ki şu anda görevdeki bakan arkadaşım da ayrılan “akraba bakan”ı övdü. Madem çok iyi işler yaptı, niye gitti, niye sen geldin? Bunlar kredibiliteyi çok etkileyen unsurlar. Döviz artmaya başladı, paket açıklandığı günlerde de piyasa bozuktu yani. Hatta o gün biraz daha bozuldu. Çünkü içeride kredibiliteye yardımcı olacak bir durum yok. Şu anda bu hükümetin söylediklerine kimse inanmaz, somut adım atmaları lazım.

“BÜTÜN BU OLANLARIN FATURASINI TEK BİR KİŞİYE YIKMAK DOĞRU DEĞİL”

Herkes damatla uğraşıyor, onu göreve getiren kim? İlk milletvekili listesine konulurken bile “Yapmayın bunu, yanlış” dedik. Ben o zamanlar kopuş sürecindeydim ama biliyorum ki ilk milletvekili listesine konulurken o dönem yakın olan insanlar Tayyip Bey’e “Bunu yapmayın, bu çocuğa da yazık olacak, ilk defa bir ilkemizi bozuyoruz” dediler. Kendisi çok ısrarcı oldu. O günkü başbakan mecbur kabul etmek zorunda kaldı. Bütün bu olanların faturasını tek bir kişiye yıkmak doğru değil. Onun için mesela bu Merkez Bankası rezervlerinin erimesi konusunda, “Taraflı cumhurbaşkanı, akraba bakan beraber yaptılar” diyorum.

"PROBLEM ŞEFFAF OLUNMAMASI; SİYASİ OLARAK HESAP VERİLMELİ"

Biz buna “çarçur edilen para” diyoruz. Bunlar ağırlıklı olarak Merkez Bankası’nın kendisi tarafından değil, diğer kurumlar tarafından devlete ait döviz rezervlerinin satışıyla azalır. Merkez bankaları döviz satarak piyasaya müdahale edebilirler. Ama bizim fiyat istikrarı odaklı para politikasında döviz satışı sadece geçici piyasa düzensizliklerini dengelemek için yapılır. Yoksa kurun seviyesini belirlemek amacıyla yapılmaz. O zaman serbest kur olmaz. Önemli olan gecelik ve haftalık faizleri doğru yerde tutmaktır. Merkez Bankası’nın web sitesine bakın, 2014 yılına kadar bütün müdahalelerin şeffaf bir biçimde açıklandığını görürsünüz. MB başkanları değiştikten sonra baktık ki piyasaya hiç açıklanmadan, hem faiz düşük hem kur artmıyor gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Bu öyle bir tuzaktır ki bataklığa benzer. Çırpındıkça batarsınız. Nihayetinde ne oldu? Amaç kuru belli yerde tutmaktı. Fakat kuru sadece döviz satışıyla tutmaya çalışırsanız o zaman dövizi çarçur edersiniz. Türk Lirası hiç bu kadar değer kaybetmemişti. Problem şeffaf olunmaması. Siyasi olarak hesap verilmeli.