Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, 24 Haziran seçimleri öncesi muhalefetin ittifak arayışlarını ve HDP'nin tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HDP’nin yedek adayı olmadığını ifade eden Bilgen, "Hukuk süreçleri normal işlerse teknik olarak Eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın adaylığının önünün kesilme ihtimali yok. Ama hukukun öngörülemez bir noktada olduğunun farkındayız. Dolayısıyla yedek bir aday formülümüz yok ve düşünmüyoruz. Bunu tüm riskini göze alarak tartıştık. Sayın Demirtaş ve partimiz yöneticileri yedek adaysız bir eğilim ortaya koydu. Bu kadar engellerseniz bu kadar yasaklarsanız toplum başka alternatifleri tartışmaya başlar biz o alternatiflerin demokrasi ve hukuk içerisinde kalması için duyarlılık gösteriyoruz" dedi.

Ayhan Bilgen Euronews’ten İsmail Çıtak’ın sorularını yanıtladı.

Kürt siyaseti 1993-1994 yıllarına, yani 25 yıl önceki döneme mi döndü? Parti olarak nasıl bir süreç içindesiniz?

"Özellikle çözüm sürecinin bitişiyle birlikte partimize yoğun bir baskı ile çeşitli gözaltı ve tutuklamalar var. En son 1 Mayıs hazırlıkları yapan Güngören teşkilatımızın eş başkan yardımcısı ve yöneticileri gözaltına alındı. Parti il başkanlarımızın çeşitli illere seçim dolayısıyla yaptığı ziyaretler var onlarda buralarda çeşitli fiili engellemelerle karşılaşıyor. Yollar panzerler ile kesiliyor. Çalışmalara eşlik eden araçlara tek tek cezalar kesiliyor. Fotoğraf ve kamerayla seçmen tedirgin ediliyor. En önemlisi de son 1 yılda 7 bine yakın gözaltı gerçekleşti bugün itibariyle de 11 millletvekilimizin vekilliği düşürüldü 60’ın üzerinde belediye başkanımız tutuklu ve 9 milletvekilimiz ise cezaevinde."

‘HDP'YE MEDYA SANSÜRÜ UYGULANIYOR’

Günümüz şartlarında partinizin geleceği hakkında iyimser misiniz?

 "Geçmişten beri zor şartlarda demokratik mücadeleyi önemsemiş bir gelenekten geliyoruz. En ağır şartlarla karşılaşılan 1990’lı yıllarda bile bu mücadeleden geri adım atılmadı. Bugün de büyük zorluklar var. Bizi medya sansürüyle de engelleme teşebbüsleri var. Buna rağmen toplumun kendi özgürlükleri ve haklarıyla ilgili ağır bir mücadele yürüttüğümüzü biliyoruz. Geleceğe de iyimser bakıyoruz. Hak ve özgürlükler bedeli ödenmeden kazanılmıyor. Bedeli ödenen her şeyin de muhakkak zafere dönüşme potansiyeli söz konusu olabiliyor.

‘KÜRT SORUNUNUN ORTADOĞU’DA BELİRLEYİCİ BİR CAN YAKICILIĞI VAR’

HDP’nin 'Türkiyelileşememe' eleştirileri ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

"Parti olarak kriminalize edilme çabalarına rağmen bir etnik ve bölge partisine itme çabalarına rağmen asla buna teslim olmayacağız. Kürt sorununun Ortadoğu’da belirleyici bir can yakıcılığı var. Irak, Suriye, Afrin ve Türkiye’yi deki çatışmalı sorun alanı tüm siyasi alanları baskı altına alabiliyor. Bu bizim tercihimiz değil. Bizi toplumun farklı kesimlerine ulaşamamamız için özel bir çaba gösteriliyor. Farklı toplumsal kesimlerin şimdilerde karşılaştığı zorluklar, OHAL sürecinde yaşananlar bizim partimizin tabanın yirmi yıldır yaşadığı alışık olduğu durumlar. Bugün bunların yaşanıyor olması da parti tabanımızın yaşadığı haksızlıkların anlaşılabilmesi noktasında da tarihi bir fırsat sunuyor. Biz, madencilerin sorununu da derelerin üstüne HES yapılan Karadenizli’nin sorununu da birbirinden ayrılmaz görüyoruz. Elbette Kürt sorunu da bizim için en baskın belirleyici sorun ama bu Türkiye’nin tüm kesimleriyle buluşmayı ve ortak bir mücadeleyi engelleyen değil, daha da hızlandıran bir anlam ifade ediyor."

 ‘HDP KRİMİNALİZE ETMEYE ÇALIŞMAK MUHALEFET AÇISINDAN DA BÜYÜK BİR ÇIKMAZDIR’

İYİ Parti’nin diğer muhalefet partileri ile herhangi bir konuda bir araya gelme şartını, sizsiz bir masada olma şartını nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Aynı ülkede yaşıyorsak birlikte yaşadığımız ülkeyi birlikte yönetme iddiasındaysak birlikte siyaset yapmayı konuşmaktan görüşmekten kaçınmamayı da başarmak zorundayız. Zaten iktidar partisinin ötekileştirdiği, dışladığı bir ortamda onunla ötekileştirme yarışına girmek, onunla aynı mantıkla partimizi kriminalize etmeye çalışmak muhalefetin kapasite sorunudur. Muhalefet açısından da büyük bir çıkmazdır. Net bir şekilde şunu söylüyoruz. Demokratik anayasa talebi olan tüm kesimlerle geçmişe dair hiçbir önyargı taşımaksızın buluşmaya hazırız. Ama bizi istemiyorlarsa bu onların tercihi.

‘İLK TURDA ADAYLAR AKP İLE BİR MİLLİYETÇİLİK YARIŞINA GİREBİLİR’

İlk turda adaylar AKP ile bir milliyetçilik yarışına girebilir ama ikinci turda ya bizim adayımız çıkacak ya da seçmenimiz tercihi ile seçimin sonucunu belirleyen pozisyonda olacak. Dolayısıyla bu korku iktidarın oluşturduğu havaya boyun eğmektir. İYİ Parti şöyle bir gerekçeye sığınıyor. Sağ partiler ittifakı kendi arasında yapsın. CHP, HDP ve diğer partilerde kendi arasında yapsın diyor. Bu da bir yöntemdir. Teknik olarak belki daha iyi bir tercih de olabilir. Eski kavramlarla Türkiye siyasetinin tarifini doğru bulmuyoruz. Bunlar 70’li yıllardan kalma şablonlar hatta bir kısmı Osmanlı’nın son döneminden kalma şablonlar. Bu durumda bir tercihte bulunulacaksa CHP bu tercihte bulunacak.

Ya İYİ Parti’nin dayatmasıyla buna boyun eğen bir pozisyon alacak ya da hayır farklı alternatiflere sahibim diyecek. Bunlar bu tercihleri yapanlar açısından belirleyici olabilir. Bizim yol haritamız çok net baraj sorunumuz olmadığını düşünüyoruz. AKP veya CHP’ye oy veren demokrasiden yana beklentisi olan Türkiye seçmeninin de bizim bu dışlanmamızı gayet net okuduğunu gördüğünü ve bunun farkında olduğunu ifade etmek istiyoruz."

‘HUKUK NORMAL İŞLERSE DEMİRTAŞ'IN ADAYLIĞI ENGELLENEMEZ’

Eski Eş Başkan Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı hukuki olarak mümkün olmazsa yedek aday formülünü düşündünüz mü?

"Hukuk süreçleri normal işlerse teknik olarak Eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın adaylığının önünün kesilme ihtimali yok. Ama hukukun öngörülemez bir noktada olduğunun farkındayız. Sayın Demirtaş’ın bugün görülen ve 8 Haziran’a ertelenen davası bu takvim içerisinde sıkılaştırılmış bir planlama ile bile yürüse yani yargının siyaset üzerinde baskı aracı olarak kullanımına devam bile edilse teknik olarak adaylığını engelleyecek bir durum yok. Dolayısıyla yedek bir aday formülümüz yok ve düşünmüyoruz. Bunu tüm riskini göze alarak tartıştık. Sayın Demirtaş ve partimiz yöneticileri yedek adaysız bir eğilim ortaya koydu. Bu kadar engellerseniz bu kadar yasaklarsanız toplum başka alternatifleri tartışmaya başlar biz o alternatiflerin demokrasi ve hukuk içerisinde kalması için duyarlılık gösteriyoruz."

‘SANDIK GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ ENDİŞELERİMİZ VAR’

24 Haziran seçimi OHAL ortamında yapılacak. Sandık güvenliği ile ilgili endişe taşıyor musunuz?

"16 Nisan referandumu ve 1 Kasım seçimleri endişe taşımamız için yeterli sebepler sunuyor. 7 Haziran sonra yaşadığımız fiziki engellemeler bombalamalar güvenlik güçleri eli ile sandığa gidişin zorlaştırılması önümüzdeki somut örnekler. Buna rağmen sandığa giden ve yansıyan iradeyi korumak siyasi partilerin görevidir. Hazırlıklarımızı sadece kendi oyumuzu koruma bakımından değil, ilkesel olarak bunu her kesimin oyunu korumak için çalışıyoruz. Dolayısıyla diğer muhalefet partilerinin de bizim partimizin oylarını aynı duyarlılıkla korumasını bekliyoruz. Her partinin kolayca sandık görevlisi planlaması yapabildiği bölge ve yerler farklı. Eğer muhalefet demokratikleşme konusunda kararlıysa Türkiye’yi OHAL koşullarından çıkartmakta samimiyse içinde bulunduğumuz bu ortamda oyları korumanın yolunu yöntemini aramak bulmak durumundadır. Zorluklar içerisinde bulunmamız daha disiplinli bir sistem kurmamızı gerekli kılmaktadır."

‘HİÇBİR TOPLUMSAL KESİM BEDEL ÖDEMEK ZORUNDA KALMASIN’

*HDP siyaseten hangi noktada ?

"30 yıldır yaşadıklarımıza baktığımızda bizim için bundan kötüsü mümkün değil. Yaşanabilecek tüm zorluklar yaşandı. İstiyoruz ki daha fazla yaşanmasın. Hiçbir toplumsal kesim bedel ödemek zorunda kalmasın. Biran önce keyfi yönetimden, parti devleti anlayışından bir hukuk devleti düzeyine gerçek bir demokrasiye geçmenin önünü hep birlikte açalım. Burada işin küresel boyutunu göz ardı etmememiz gerekiyor. Dünyada da sağ otoriter popülizm ABD'yi de, Rusya'yı da, Avrupa'yı da tehdit ediyor. Ortadoğu'da da beklenen dönüşüm gerçekleşemedi. Bu noktada bu büyük resim içerisinde Türkiye bir yol ayırımında ya gerçek bir demokrasiye evrilecek ya da bu keyfi yönetim birkaç yıl ömrünü uzatsa da daha geniş bir toplumsal kesimin tepkisine neden olacak biz eninde sonunda Türkiye toplumunu hak ettiği yere taşıyalım diye arzu ediyoruz."

Söyleşinin tamamı burada.