HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen partisinin yerel seçimlerde nasıl bir politika izleyeceğini anlattı.

Diken'den Minez Bayülgen'e konuşan Bilgen'in açıklamalarının bir kısmı şöyle:

HDP eş genel başkanları, AKP-MHP ittifakın çatırdadığı gün,‘Öcalan ile masaya oturun, Kürt sorununu çözün’ mesajı verdi. Seçilmiş milletvekilleri olarak Kürt sorununun çözümüne neden siz talip olmuyorsunuz, Öcalan’ı işaret ediyorsunuz? 

Barış sürecinde herkes olmalı. Biz muhatap tarifi yapmıyoruz. Bütün partilerin, toplumun bu sürece katılmasını istiyoruz. Ancak geleneksel Kürt siyaseti için Öcalan da barış için rol oynayacak bir özne, onu da göz ardı edemeyiz.

Yani Kürt sorunun çözümü için siz de masada olmak istiyorsunuz öyle mi?

Gayet tabii. Öcalan ise silahlı çatışma ortamından çıkma konusunda rol oynayabilir. Silahlarla ilgili kısım HDP’nin söz söyleyebileceği bir alan değil. Bu çağrı da sadece AKP’ye değil.

Başka kimlere çağrı yapıyorsunuz?

Bu sorunun muhatabı devlet, bütün partiler, parlamentodur. Bizim söylemek istediğimiz sorunun her öznesinin bu sürece dahil olması.

Eş başkanların konuşmalarına göre tek muhatap Öcalan gözüküyor. Bu durumda HDP sadece yine mesaj taşıyıcı mı olmak istiyor?

Hayır. Çözüm sürecindeki yanlışlıklardan HDP’nin de herkesin de ders çıkarması gerekir. Her sorunun öznesiyle görüşülmesi lazım. Demokratik anayasa, hak ve özgürlükler konusunda HDP bir muhataptır.

Kürt sorununu Öcalan mı temsil ediyor? 

Hayır, elbette tek başına temsil etmiyor ama onun da temsil ettiği, ağırlığını oluşturduğu bir taban var. Kürt sorununu kabaca ikiye ayırarak tarif ediyorum. Birisi demokratikleşme öbürü çatışmalı ortamdan çıkış.

Bugün Türkiye’nin işsizlik, yoksulluk, hukuksuzluk gibi pek çok sorunu var. Masaya oturduğunuzda Kürt sorunun yanısıra bunları da konuşacak mısınız? 

Kesinlikle. Bakın biz 1990 ve 2000’li yıllarda “Kürt sorunu çözülmedikçe demokratikleşme olmaz” diyorduk. Ama şimdi sorunun niteliği değişti. HDP de bunun farkında.

Sorunun niteliği nasıl değişti?

Türkiye’nin önce demokratikleşme sorunu var. Kürt sorunu derken de zaman konusunda bir öncelik sırası yapmıyoruz zaten. Bugün Türkiye’nin pek çok problemi var ve Kürt sorunu da diğer çözüm gerektiren meselelerle eşzamanlı yürüyebilir. Bunu söylüyoruz.

Eş başkanlar ısrarla, ‘Kürt sorunu çözülecek ve ülkeye barış, demokrasi gelecekse bu Öcalan’sız olmaz’ vurgusu yapıyor. Barış ve demokrasi sizce de Öcalan’sız gelemez mi?

Aslında Öcalan diyerek iki noktaya vurgu yapılıyor. Birincisi anlattığım gibi Öcalan’ın bu süreçten dışlanmaması gerektiği. İkincisiyse iki buçuk yıldır kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Bu da başka bir kaos ortamı yaratabilir.

Ne gibi?

Yerel seçimden önce Öcalan ile ilgili provokatif bir gelişme yaşanırsa bu ülke daha büyük bir kaosa sürüklenebilir.

Diyelim iktidar Öcalan ile masaya oturdu. Bu durumda yerel seçimde tabanınız AKP’ye oy verir mi?

AKP’nin böyle bir şeye yelteneceğini sanmıyorum.

O zaman neden çağrı yapıyorsunuz? Yerel seçime odaklanmış bir AKP neden sizinle masaya otursun? 

Biz parti ayrımı yapmaksızın barış için masaya oturup konuşmaya varız diyoruz. AKP’ye gelince MHP ile arayı açsa bile milliyetçilik yarışına devam eder gibime geliyor.

Eş başkanların barış ve demokrasi için bir diğer şartı da Öcalan’a uygulanan tecritin son bulması. Bugün bu ülkede artık sadece Kürtler değil toplumun büyük bir kısmı kendini psikolojik olarak tecrit altında hissediyor. Sadece Öcalan’ın tecritinin kalkmasıyla herkesin de tecriti kalkmış olacak mı?

Kalkmaz tabii ki. Öcalan’ın tecriti biterse Türkiye’nin bütün sorunları biter denemez. ‘FETÖ’den Ergenekon’dan yargılananlar dahil kimse tecritte olmamalı.

Kimi muhalif vekillerin HDP ve AKP’nin anlaşacağı iddiasına inandıklarını söylediniz. ‘AKP ile asla ittifak kurmayız’ diyebilir misiniz? 

Gündemimizde böyle bir şey yok. HDP’nin yıllardır çok vefalı bir seçmen tabanı var. Parti de bu tabana rağmen böyle bir şey yapmaz. Bu HDP’nin intiharı olur.

Yerel seçimler için siz de araştırmalar yaptırıyorsunuz. Elinizdeki sonuçlara göre HDP, AKP, CHP, İYİ Parti ve MHP’nin oyları nasıl çıkıyor? 

Şu anki verilere göre çok geçişkenlik gözükmüyor. Seçmen kime oy vermeyeceğini çok iyi biliyor.

Kayyumların bölgeye kaynak akıttığını biliyoruz. Seçmen hizmetlerden memnun mu? 

Seçmen davranışına baktığınızda elbette hizmet önemseniyor. Ancak bölgedeki seçmenin asıl kırılma noktası seçilmişlerin görevden alınması. Zaten biz de bu konuda yarıştayız.

Nasıl bir yarıştan bahsediyorsunuz? 

Kayyumların gelmesiyle seçmenin demokrasiye ve sandığa olan inancı zedelendi. Şimdi seçmen ya ‘mücadeleye devam’ diyecek ve sandığa gidecek ya da gitmeyecek. HDP asıl güçlü olduğu yerlerde seçmeni sandığa götürmenin yarışını verecek.

Siz, yerel seçimde muhalefetin rüşdünü ispatlayacak bir performans ortaya koyamazsa, Türkiye’de artık iktidarın sandıkla değişimi konusundaki güvenin dibe vuracağını söylüyorsunuz. Muhalefetin yerel seçim için mutlaka yapması gereken ilk üç şey nedir?

Hem 16 Nisan hem de 24 Haziran sonuçlarına göre muhalefetin AKP-MHP blokundan oy çekmesi gerekiyor. Peki, AKP-MHP’ye karşı bıkkınlık hisseden seçmen neye kızıyor? Yolsuzluğa, belediyedeki rant ilişkilerine. Bu durumda, şeffaf denetlenebilir belediyecilik yapabilecek isimleri çıkarmak şart. Yerel demokrasi nasıl inşa edilecek ona bakmalıyız.

İkinci kriter ne olmalı peki? 

Artık bu toplumun talepleri karşısında yan yana durma cesaretini gösterelim. Bakın, bugün HDP barajı CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi seçmenlerinin oyu sayesinde geçti. Bu şehri birlikte yöneteceğiz diyorsanız, burada Kürt de Alevi de, dindar da yoksul da var. Bakın siz HDP ile yan yana olmasanız da Erdoğan her koşulda ötekileri düşman, terörist ilan edecek zaten. Bunu hep yaptı. Ve üçüncüsü muhalefet kendi gündeminde kalmalı.