Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart yerel seçimlerinde 65 belediye kazandı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), KHK’leri gerekçe göstererek 6 belediyede mazbata vermedi.

Kalan 59 belediyeden de 47’sine kayyım atandı, 2 belediye başkanı partiden ihraç edildi.

HDP'nin kayyım atanmayan tek il Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Kayyım politikası, Kürt sorununda çözümsüzlüğün sonucudur” diyen Bilgen, “Tüm partilerin seçmeni gibi HDP’ye oy veren seçmen de Türkiye sosyolojisinin bir parçasıdır. Hiçbir toplumsal kesim diğerinden daha meşru ya da peşinen suçlu olamaz. Kayyım politikası, Kürt sorununda çözümsüzlüğün sonucudur. Bu durumundan çıkış için iktidar ya da muhalefetten kim ilk adımı atar, sürdürülebilir bir açılım yaparsa 2023’e giderken geleceği inşa sürecini o yönetecek, uluslararasılaşan Kürt dinamiğini dikkate alarak siyaset üretebilecektir” dedi.

Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’in sorularını yanıtladı.

- Görev sürenizin üzerinden yaklaşık 1.5 yıl geçti. Bu sürede nasıl bir politika izlediniz, icraatlarınız neler oldu?

Öncelikle belediyenin şeffaf, adil ve etkin hizmet veren bir kurum haline gelmesine odaklandık. Kayırma ve haksız uygulamaları talep kimden gelirse gelsin engelledik. Şehrin en acil sorunu temizlik konusunda kısa sürede mesafe aldık. Şimdi yol yapımı ve su şebeke bakım hizmetlerine yoğunlaştık. Üretime, kırsal tarıma ve kooperatif çalışmalarına özel önem veren bir çalışma ortaya koyduk. Kültürel etkinliklerde, kadına yönelik şiddet ile mücadelede, kadın futbol takımı ile büyük ilgi gören çalışmaları birlikte başardık. Belediye meclisinde 5 parti temsil edilmesine rağmen kararların büyük oranda oybirliği ile alınmasını sağladık. En önemlisi katılımcı ve hesap veren bir belediyecilik anlayışını hayata geçirdik.

‘ÇÖP KONTEYNERİ BİLE ALAMADIK’

- Görevinizi yürütürken karşınıza ne tür zorluklar çıkıyor?

Hâlâ özel kalem ataması onaylanmamış bir belediyeyiz. İller Bankası’ndan gelen personel harcamalarına bile bazen yetmeyen belediye payı dışında bir çöp konteynırı bile alamadık ama bu bizi öz kaynaklarımızı büyütmeye mecbur etti. Geçmiş dönem borçları dolayısıyla tüm araç, arsa ve banka hesapları hacizli. Bu koşullarda bile hizmet üretilebildiğini gösterdik.

- HDP’li 47 belediyeye kayyım atandı. Sıranın size gelmesini bekliyor musunuz?

Hukuk öngörülebilirlik demektir. Hangi fiilin sonucunun ne olacağını önceden bilmek ve ona göre hareket edebilmektir. Ne yazık ki kayyım atamalarında hukuki değil siyasi analiz söz konusu olabilir. Geçen dönemde Iğdır dışında tüm il belediyelerine kayyım atanmıştı. Bu dönemde de Kars dışında atanmayan il kalmadı. Bir belediyeyi bırakmak bilinçli siyasi bir tercih olabileceği gibi Kars’a da her an atanabilir. Biz her an atanma ihtimalini dikkate almakla birlikte hiç atanmayacak biçimde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu konunun muhatabı biz siyasetçilerden ziyade Kars halkıdır. Biz onların bize verdiği emaneti yönetmeye çalışıyoruz.

- Kayyımı beklerken nasıl bir ruh haliyle çalışıyorsunuz?

Elbette her an yaşanabilecek bu durumu yok sayarak çalışmak mümkün değil. Özellikle “Kars’a kayyım atansın” kampanyası yürüten yerel çıkar grupları, bu planlarını güvenlik politikalarının sembolleri üzerinden medyaya taşıyorlar. Bugüne kadar kayyım atanmamış olmasının bizim dışımızda iki önemli nedeni var: Biri belediyenin tahrip olmuş kurumsal yapısı, borçlar vs. Diğeri ise şehrin kendine özgü çoğulcu sosyolojisinden kaynaklı siyasi dengeler.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan her seçim sonrası “millet iradesi tecelli etti” diyor. HDP seçmeni “millet iradesi” olarak görülmüyor mu?

Demokrasilerde halk iradesi sandıktan ne çıktıysa odur. Elbette her şey seçim ve sandıktan ibaret değildir ama bunlar demokrasinin asgari temsil mekanizmalarıdır. Bir süredir temsili demokrasi küresel kriz yaşıyor ve otoriter rejimler sandık ve seçimle güçlenme fırsatı buluyor. Demokrasinin görece kurumsallaştığı Avrupa ve ABD’de sağ popülizmin geldiği ırkçı eğilimler bu açıdan dikkat çekicidir. Türkiye, bu seyre paralel bir süreç yaşıyor. Elbette sandıktan çıkan iradeye saygı, ister merkezi ister yerel, siyasette esas olmalıdır. Darbe, müdahale ve vesayet kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın karşı durulmalıdır. Türkiye, askeri vesayet rejiminin geriletilmesinde önemli mesafe aldı ama bunu kalıcı hale getirecek siyasi olgunlaşmayı hayata geçiremedi. Bu tabloda iktidarlar kadar muhalefet partilerinin geçmişte yaptığı yanlışların payı vardır. Tüm partilerin seçmeni gibi HDP’ye oy veren seçmen de Türkiye sosyolojisinin bir parçasıdır. Hiçbir toplumsal kesim diğerinden daha meşru ya da peşinen suçlu olamaz. Kayyım politikası, Kürt sorununda çözümsüzlüğün sonucudur. Bu durumundan çıkış için iktidar ya da muhalefetten kim ilk adımı atar, sürdürülebilir bir açılım yaparsa 2023’e giderken geleceği inşa sürecini o yönetecek, uluslararasılaşan Kürt dinamiğini dikkate alarak siyaset üretebilecektir.