Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, hem HDP’de yaşananlar hem de son dönemde kayyum atanıp atanmayacağı tartışmalarıyla gündeme gelen Kars belediyesinde yaşananlarla ilgili açıklamalarda bulundu.

HDP sözcülüğü ve grup başkanvekilliği görevinde de bulunan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP’nin “cesaret” gösterip yenilenmesi gerektiğini savunuyor.

Bilgen, “HDP’nin yüzde 5-6 oy aldığı dönemlerdeki siyaset yapma tarzının bugün devam etmesi mümkün değil. HDP’nin hem cesaretle tartışan, birbirini hırpalayan değil tam tersine birlikte büyüyen genişleyen farklı kesimlere hitap etmeyi başaran bir dil kurması gerekiyor hem de örgütlenme yapısını, çalışma sistematiğini bu yeni duruma göre ayarlaması gerekiyor” diyor.

Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, DW Türkçe’den Hülya Köylü’nün sorularını yanıtladı.

Ahmet Şık’ın istifası HDP’nin Türkiyelileşme iddiasını nasıl etkiler?

Ahmet Şık’ı hem gazeteci hem de siyasetçi kimliğiyle önemserim. Parti içinde kalmasını istedim. Hiçbir arkadaşımızın demokrasi mücadelesinde ayrı düşmemesini isterim. HDP’nin yapısal sorunları var. Geçmişten devraldığı pozisyonla şimdi yapmaya çalıştığı genişleme, büyüme, yani bir demokrasi cephesinin adresi olma arayışının sancıları yaşanıyor. Türkiye’de muhalefetin buluşmaya, mümkün olduğu kadar ortak payda inşa etmeye ihtiyacının olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bu dönemde hiçbir arkadaşımızı feda edecek lüksümüz yok.

"KRİMİNALLEŞTİRME ÇABALARI PARTİ İÇİ DEMOKRASİYİ TAHRİP EDİYOR"

HDP için nasıl bir dönüşüm öngörüyorsunuz?

HDP’yi kriminalleştiren her tartışma aynı zamanda parti içi demokrasiyi de tahrip ediyor. Çünkü içerde sağlıklı tartışma yapmak, daha serinkanlı özeleştiri yapmak ve geleceğe dair bir planlama içine girmek zorlaşıyor. Parti savunma yapmaya geçiyor ve doğal olarak da tepkisel refleksler geliştiriyor. Oysa değişimi hızlandıracak olan, aynı zamanda demokratik bir ortamın HDP’yi dışlamayan bir siyasetin inşa olmasından geçiyor.

Ben elbette ki her arkadaşımızın sayın Demirtaş’ın da tarzıyla partinin genişlemesine, büyümesine büyük katkıları olduğu düşüncesindeyim ama bunun kurumsallaşması gerekiyor. HDP’nin yüzde 5-6 oy aldığı dönemlerdeki siyaset yapma tarzının bugün devam etmesi mümkün değil. HDP’nin hem cesaretle tartışan, birbirini hırpalayan değil tam tersine birlikte büyüyen genişleyen farklı kesimlere hitap etmeyi başaran bir dil kurması gerekiyor hem de örgütlenme yapısını, çalışma sistematiğini bu yeni duruma göre ayarlaması gerekiyor.

"PARTİDE HERKESİN KENDİSİNİ EV SAHİBİ GİBİ HİSSETMESİ GEREKİYOR"

Nasıl yapmalı bu ayarı HDP?

HDP’nin daha katılımcı hale gelmesi, daha yerelleşmesi, daha farklı toplumsal kesimlerin kendisini parti içinde ev sahibi gibi hissetmesi gerekiyor. Buna zemin yaratılmalı. Bu da aslında partiye hani ilk girenle en son gelenin bir eşit hukuk kurmasıyla mümkün. Elbette her parti içinde kendini partinin sahibi hissedenler buna direnç gösterebilir. Bu direnç toplumsal bir direnç de olabilir.

Partinin örneğin daha acılı, daha öfkeli tabanından da kaynaklanabilir bu. Yani bu da anlaşılır bir şey. Orada sorun var, sonuçta Kürt sorunundan kaynaklı bir travma var. Belki daha milliyetçi bir tavır koymayı, daha Kürt milliyetçiliği ekseninde siyaset yapmayı isteyen çevreler de var. HDP’den bunu bekleyenler de var ama HDP rotasını Türkiye demokratikleşmesi üzerine kurmuşsa, bunun gereğini yapma konusunda daha cesur adımlar atmalı.

İyi Parti lideri Akşener’in HDP’yi terör örgütünün yanında gösterirken, muhalefetin iktidara karşı bir memleket masası kurmasını istemesini nasıl karşıladınız?

HDP’ye oy veren milyonlarca insan eğer bu memleketin bir parçasıysa kimsenin memleket tasavvurunda HDP’yi dışlama hakkı, lüksü yok. HDP’nin dışlanması Türkiye’deki demokratik değişimi engeller. Çünkü seçim sistemi ortada. HDP oylarının ne kadar kritik ve belirleyici olduğu da çok net. 2019 yerel seçiminde HDP’nin desteği olmasaydı muhalefetin iktidar karşısında başarı elde edemeyeceği çok açıktı. Muhalefet bugün siyasi krizleri, darbe tartışmalarını, iç savaş çağrılarını boşa çıkaracak demokratik bir değişim iradesi inşa edecekse birbiriyle uğraşmak yerine ortak paydada buluşmanın formülünü geliştirmek zorunda. Aksi takdirde HDP’yi dışlayan her formül bugünkü tablonun devamına hizmet eder.

"BİLEREK YA DA BİLMEYEREK DARBENİN YOLU DÖŞENİYOR”

Siyasetteki darbe tartışmalarını bir belediye başkanı olarak nasıl izliyorsunuz?

Zaman zaman söylenen sözlere baktığınızda, muhalefet temsilcilerinin sözlerinden bağımsız olarak söylüyorum; Türkiye’de birileri iç savaştan, toplumsal çatışmadan medet umuyor. Komşularını öldürebileceğini söyleyenler, -karılarınızı, çocuklarınızı kim koruyacak- diye mesaj verenler bence Türkiye’de iç savaşla terbiye etme, korkutma siyaseti güdüyor.

İç savaşla toplumu korkutmak, tehdit etmek nasıl kabul edilemez bir durumsa darbeden medet ummak, darbe goygoyculuğu yapmak da aynı anlama gelir. Darbe ve iç savaş. İkisi de tüm siyasi aktörlerin kırmızı çizgisidir. Demokrasi kanalları tıkandığında darbe söylentileri daha çok yükselir. Türkiye bunu 12 Eylül öncesinde, siyasetçiler arasında diyalog koptuğunda gördü. Darbeye karşı olmak, lafla olmaz. Kimse darbeden yana olduğunu tabii ki söylemez ama burada esas olan, darbeye götüren koşullarla mücadele etmektir. Ne yazık ki aslında bilerek ya da bilmeyerek yolunun döşendiğini düşünüyorum. Kaygı duyuyorum bundan ciddi biçimde. Darbe ve toplumsal çatışma koşullarını oluşturan vahim hataların sadece siyasi hesaplarla, herkesin kendi fanatik taraftarını mobilize etmek için denendiğini düşünüyorum. Bundan herkes kaçınmalı.

"BELEDİYE KİMSENİN TAPULU MALI DEĞİL"

Kars belediyesine kayyum atanacağı iddiaları nerden kaynaklanıyor?

Halkın yönetimde söz sahibi olduğu, şeffaf bir belediyecilik yapmaya çalışıyoruz. Ne kasamıza giren bir kuruş var, ne de Almanya’da bir yardım kuruluşuna para gönderiyoruz. Bunlar iddia ediliyor. Örgüte destek verdiğimiz iddiası da ortaya atılıyor. Tamamen senaryo. Geçmişte belediyede son derece usulsüz, ihale mevzuatına aykırı, rant eksenli bir belediyecilik yapıldığı için bizden de bir şeyler koparmaya çalışıyorlar.

Sosyal medyadan tutun her yerde hakkımızda ileri geri konuşuyorlar. Düzmece, eski alışkanlıklarıyla çeteler oluşturup, gelip bizden otopark işi istiyorlar mesela. Şikayetçi oluyoruz, geliyorlar emniyette dağa gitmeyi reddettikleri için bizden iş alamadıkları yalanını ortaya atıyorlar. Halkın belediyeyle aktif olarak çalışmasını öngören çalışma sistemimize tamamen karşılar. Şehirde belediyeyi benimsemiş, bir uzlaşma ortamı var ama onlar büyük bir gerilim varmış gibi, kayyum ataması için hava oluşturuyor.

Bu durumun arkasında kimler var sizce?

Sosyal medyada trol hesaplar açıyorlar, kampanya düzenliyorlar. Bir bakıyorsunuz arkasından MHP il yönetimindekiler çıkıyor. MHP il başkanı hem de belediye personeli görünüyor. Çalışmadan maaş aldıkları müfettiş raporlarıyla da belgelenmiş. Bir kişi bir maaş da almıyor, cebinde 8-10 kişinin bankamatik kartı var. Belediyeyi örgüte yardım yapıyor gösteriyorlar, belediyeye kamera sistemi yerleştirilsin dedik, olmadı. Neden olmadı? Ne varsa ortada görünsün madem. Geçmişte Kars belediyesi MHP yönetiminde olabilir ama bu ülkede demokrasi var. 2019 belediye seçiminde burası MHP’den belediyeye geçti. Halk, tercihini HDP’den yana kullandı. Belediye kimsenin tapulu malı değil. Seçimle gelen, seçimle de gider. Bu kadar basit. Kimse belediyeyi tapulu malı olarak göremez.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe