HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, iktidarın Avrupa'ya ifade özgürlüğü dersi vermeye çalıştığını söyleyerek, “Bizi hapsettiler, vekilliğimizi düşürdüler. Demokrasinin olmadığı ülkelerde hamaset vardır, manipülasyonlar yapılır” dedi.

Suruç'ta yaptığı konuşma nedeni ile hakkında Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın 4'üncü duruşması görüldü. Tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Cezaevi'nden duruşmaya SEGBİS'le katılan Yüksekdağ, savunmasında yargılamalar yolu ile oluşan baskının siyasi gasp ile devam ettiğini, kesinleşmiş bir yargı kararına dayandırılarak milletvekilliğinin düşürüldüğünü, bununla açık bir gasp yaşandığını ifade etti.

Bunun Anayasa ve Meclis teamülleri ile izah edilemeyeceğini belirten Yüksekdağ, savunmasını şöyle sürdürdü: "Temsil ettiğimiz seçmen, millet iradesine darbe gerçekleşmiştir. Tüm davalar gasp, darbe operasyonu ve enstrümanına dönüştürülmüştür. Yargı mekanizmaları iktidarın silahı olmuştur. Yargının kılıcı da seçilmiş siyasetçilere sallandırılmıştır. Yargının otoriter siyasetin basıncı ile felç edilmesi söz konusudur. Hukuk ve evrensel kurallar gereğince hayatın olağan akışının sınanarak hukuk kurallarına varmaya çalışılması gerekir; ancak Türkiye'de hayatın olağan akışı nedir, ne değildir cevap verilememektedir. Türkiye'de darbe ortamı yaşanmaktadır. Yargı hiç bir dönemde bu kadar baskı altına alınmamıştır. Yargı kurumlarına dayanılarak siyasi tasfiye yürütülmektedir. Hakkımızda merkezi bir organizasyon olmadan karar verilmesi mümkün değildir. Tüm yargılama süreçleri siyasi kararlar ile yürütülmektedir. Ne ceza verileceği, ne hakkında dava açılacağı siyasi merkezler tarafından belirlenmektedir."

‘MİLLETVEKİLLİĞİMİN DÜŞÜRÜLMESİ YOK HÜKMÜNDEDİR’

FETÖ'cü yapının yargıyı zapturapt altına almakla suçlandığına işaret den Yüksekdağ, "Bu gerekçeler ile yüzlerce insan gözaltına alındı, çürüme zemininin doğmasına yol açtı. Bugünkü duruma bakıldığında yargı ekseninde yine operasyon geçerli kılınmıştır, yargıda bu partizanlaşma oluşmuştur. Dokunulmazlıkların kaldırılması Anayasayı ihlal ile gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi şu an görüşme yapamaz haldedir; ancak bu davalar kapanmayacaktır, bitmeyecektir. Her biri hukuksuz olarak yürütülmektedir.

Yaptığımız başvurular siyasi iktidar izin vermediği için görüşülmemektedir. Anaya Mahkemesi siyasi iktidar izin vermediği için görüşme yapmamaktadır. Yargıtay da benzer şekildedir. Benim hakkımda hüküm veren hakim ve savcılar tutukludur. Bu kararla milletvekilliğim düşürüldü. Bu karar yok hükmündedir. Bu nedenle mahkemenizin karşısında seçilmiş bir kişi olarak konuşmaktayım. Türkiye'de yasal olan bizzat devlet ve iktidar tarafından ayaklar altına alınmıştır. Hak ve temsiliyet zorla cebirle alınmıştır. Zora giren benim meşruiyetim değil, olağan olmayan şey benim meşruiyetimi ayaklar altına alan iktidardır. Biz hangi yasaya göre yargılanıyoruz? Demokratik ülkelerde olmayan bir düzen söz konusudur. Orman kanunu bile denemeyecek bir sistem yürütülmektedir" diye konuştu.

'ANAYASA İŞLEMEMEKTEDİR'

Türkiye'de seçilmiş 13 milletvekilinin yargılandığını hatırlatan Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Siyasi yıkıcılık ile karşı karşıyayız. Akademisyenler yargılanmaktadır, toplumsal birikim tasfiye edilmektedir, gazeteciler gözaltına alınmaktadır. Sosyal medya ile insanlar cezaevinde kalmaktadır, cezaevleri dolmuş, yer açmak için gerçek suçlular tahliye edilmektedir. Siyasi iktidar Avrupa'ya ifade özgürlüğü ile ders vermeye çalışmaktadır, ancak bizi hapsettiler, vekilliğimizi düşürdüler. Demokrasinin olmadığı ülkelerde hamaset vardır, manipülasyonlar yapılır, kavga etmediğimiz ülke kalmamıştır.

Türkiye'nin dış itibarı kalmamıştır. Bunu yaşatanlar bugün bizi yargılamakla meşru haklarımızı gasp etmektedir. Türkiye'de yargı kurumuna önemli roller düşmektedir. Biz bedeli göze aldık, karanlığa karşı duruş ortaya koyduk, siyaset kurumunun bu riski üstlenmesi gerekir. Hakkımızdaki yargılamalar, parti üyeliğinin düşürülmesi bize yönelik siyaset yasağıdır. Siyasi vesayete karşı, siyasi liderlere karşı güven oluşturacak hukuki kurum bırakılmamıştır. Faşist uygulamalar söz konusudur. Devlet kurumlarının hangi kanuna uyacağının şaşırdığı bir otoriter düzen vardır. Türkiye'de anayasa işlememektedir, tüm yargı kurumlarının görevi Anayasaya bağlı kalmaktır, ancak siyasi iktidar Anayasaya bağlı değildir, Anayasayı tanımamakta, her gün çiğnemektedir. Şu an anayasal görevlerimizi kullanamamakta, temsiliyet görevini yerine getirememekteyiz."

EŞME İÇİN KURULAN KOMİSYONA DAİR BELGELERİ SUNACAĞIZ’

Yargı konusu olan konuşmasına da değinen Yüksekdağ, "Konuşmamın kriminalize edilmesi yanlıştır. İfade özgürlüğü kapsamındadır. Sonradan üretilmiş bir krizdir. O süreçte PYD terör örgütü olarak kabul edilmemişti. Süleymanşah Türbesi'nin taşınmasında vekillerimiz ile kurulan komisyona dair belgeleri sunacağız. Salih Müslim devlet protokolü ile ağırlanmıştı, yapılması gereken bu idi, halkların kardeşliği için gerekliydi.

Siyasi iktidar Ortadoğu politikasında yanlış ata oynadı, Türkiye halkları bu yanlış oyunun bedelini ödüyorlar. Biz o dönem gereğini söyledik. Yanlış yere sırtınızı dayıyorsunuz dedik. İŞİD'in geçişini sağlayarak hiç bir şey elde edemeyeceklerini belirttik; ancak yıllar boyu İŞİD'e oynamaya devam ettiler. Esas olarak sırtınızı dayamanız gereken yer Kürt toplumudur dedik. PYD İŞİD saldırılarına karşı Urfa ve Antep'i de savunuyordu. Konuşmanın içeriği bu ve tarih bizi haklı çıkardı. Eğer bugün terörist ilan ettikleri PYD ile sağlıklı bir ilişki kurulsaydı bugünkü sıkıntı ve kayıplar yaşanmazdı.

Türkiye'nin sırtını dayayabileceği tek müttefiki kalmamıştır. Eğer Kürtler ile ittifak kurulsaydı Türk ve Kürt halklarının istediği yollar açılacaktı. Siyasi iktidar kendi çıkarını öne almıştır. Son olarak mahkemeniz ağır baskı altında yurtdışı yasağı vermiştir.

Bu davanın dosyası iktidar medyası tarafından oluşturulmuştur. Mahkemeyi kuran da onlardır. Ben bu zamana kadar, isteseydim onlarca kez yurtdışına çıkardım. Bu memleketi bırakmaya niyetim yoktur. Kara siyasidir. Bir siyasi partinin eş genel başkanı nereye gidebilir ki?" dedi.

Arkasından söz alan avukatlar Sevda Çelik Özbingöl, Dilara İnal ve Hidayet Enmek, müvekkillerinin ifadesine katılmakla beraber, PYD'ye dair belgelerin ibraz edildiğini, yargılamanın AİHS ve Anayasa'nın 90. maddesine aykırı olduğunu dile getirdi. Mahkeme bir sonraki duruşmayı 12 Haziran’a erteledi.