Arınç, İzmir'de uydu üzerinden yayın yapan Kanal 35 televizyonunun “Gündem Özel” programında cezaevlerinde Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile sona eren açlık grevleri ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Arınç, cezaevlerinde sona eren açılık grevlerine ilişkin soru üzerine, bu yönde önce İzmir, ardından da diğer cezaevlerinden gelen haberin sevindirici olduğunu ifade etti.

Açlık grevinin 60 günü geçtiğini, greve katılanların bu süre boyunca nasıl buna devam ettiklerinin söz konusu edilmemesi gerektiğini dile getiren Arınç, olaya hep insani açıdan baktıklarını söyledi.

"'ŞU MESELEYİ GERÇEKLEŞTİRİN' DEMENİN HUKUKİ VE AHLAKİ TEMELİ YOKTUR"

Arınç, son yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada da bu mesajı verdiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:

“Geçtiğimiz Bakanlar Kurulu'ndan sonraki mesajlarımda meseleye insani açıdan baktığımızı, hepimizin hayatının değerli olduğunu ve açlık grevi ile vermek istenilen mesajın, böyle bir eyleme haklılık kazandırmayacağını, ama ne söylerseniz söyleyin, bizim bunları dinleyeceğimizi, bu talepleri demokratik ölçüler içinde karşılayacağımızı ifade etmiştik. Maalesef daha çok sayıda daha çok açlık grevine başlayanlar oldu. Sonra da BDP'li siyasetçiler muhtelif yerlerde Ankara'da, Diyarbakır'da destek olduklarını göstermek için açlık grevine başladılar. Eylem büyüdü, ciddi bir hale geldi. Bu bir ülkede tedirginlik meydana getirir, ama biz hükümet olarak bu eylemlere haklılık kazandıracak hiçbir olumsuz davranış içinde değildik. Öncelikle talepler konusunda, 10 yıldan bu yana Türkiye'de yaşayan tüm yurttaşlarımızın az olsun çok olsun, yanlış olsun doğru olsun, bütün taleplerini hukuk devletinin normları içinde karşılamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla hayatını ortaya koyarak, 'şu meseleyi gerçekleştirin' demenin hiçbir hukuki, ahlaki temeli de yoktur. Bireysel olarak başlayanlar olduğu gibi örgütün talimatıyla da bu işe girenler oldu. Tabii cezaevinde daha çok etkiye maruzlar.”

'YAPTIĞIMIZ TEMASLAR HAYIRLI ŞEKİLDE SONUÇLANDI'

“Eyleme katılanların kandırılmış olduklarına inanır mısınız” sorusu üzerine, “bu noktada etkilenmiş olduklarını söylemenin daha doğru olacağı” karşılığını veren Arınç, şöyle devam etti:

“Kimse 'kandırıldık' diye kabul etmeyecektir. Hem bireysel kararları hem de bağlı oldukları örgütün talimatları onları daha çok etkilemiş olabilir. Bunu konuşmak yerine, bu eylemden vazgeçmelerinin daha doğru olduğunu söyledik. Sayın Başbakanımız da doğrudan BDP milletvekillerini hedef alan eleştiriler yaptı, ama grevde olanların eylemlere son verilmesini talep etti. Çok şükür, yaptığımız bazı temaslar, çalışmalar hayırlı şekilde sonuçlanmış oldu. Cezevinde açlık grevi yapan kalmadı. Bizim hükümetimizin ciddi duruşu ve kamuoyundan gelen tepkiler de etkili olmuştur. Kamu üzerinden siyaset yapmak isteyenlerin, Türkiye'yi gerginliğe götürmek isteyenlerin ve bir kaos meydana getirmek isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı. Bu sonuçtan ben çok memnunum. Eylemin sona erdirilmesi konusunda katkı verenlerin sevindiklerini tahmin ediyorum.”

PROTESTO GÖSTERİLERİ ZARAR VERME AMAÇLI YAPILIYORMUŞ

Bülent Arınç, “yapılmak istenen protesto gösterileri ve eylemlere polisin izin vermemesi ve müdahale de bulunmasına” ilişkin soruya da yanıt verdi.

Türkiye'de, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu olduğunu ve bu kanun çerçevesinde eylem yapmak isteyenlere bütün imkanlar tahsis edildiğini belirten Arınç, gösteri yapmak için sadece belli bir zaman öncesi müracaat etmenin yeterli olduğunu hatırlattı.

Arınç, sorunun bu kanun dışına çıkarak, “Ben istediğim yerde yerde, istediğim eylemi yaparım, herkese zarar veririm, siz bana karışamazsınız' denmesinden kaynaklandığını ifade ederek, şunları söyledi:

“O zaman hukuk devletinin prensipleri ortaya çıkar ve izinsiz, kanunsuz eyleme hiçbir hükümet yetkilisi, hiçbir vali izin vermez. Dolayısıyla Diyarbakır'da, İstanbul'da başka yerde gelişi güzel herkese zarar verecek eylem yapanlara izin verilmez. Onlar sadece zarar vermeyi düşünüyorlar. Orada diyelim 3, 5, 10 kişi var ama dışarıda yüz binler var. Onların canlarının, mallarının huzurlarının da zarar görmesini devlet arzu etmez. Onları korumak adına da kanunsuz eylem yapanlara her zaman gerekeni yapar. Bazen panzer koyar, bazen barikat koyar. İkaz eder, öncelikle 'vazgeçin' der, dağılmalarını ister. Taşlı sopalı eylem olursa da biber gazından başlayarak, su fışkırtmak suretiyle gereğinde daha ağırını da yaparak bunları engellemeye çalışır. O görüntüler, izinsiz eylem yapmak isteyenlere devletin bir tavrıdır. Herkesin de bu açıdan devlete, güvenlik güçlerine yardımcı olması gerekir.”