HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin Diyarbakır İl Örgütü'nde süren MYK toplantısının ardından toplantının gündemlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Öğrenci andının tekrar yürürlüğe girmesine değerlendiren Oluç, “Bir ‘Andımız’ tartışması sürüyor. Türkiye açısından geçmişi uzun olan bir tartışmadır bu. Biz bu tartışmanın bu haliyle içeriğine girmek istemiyoruz. Çünkü bu metnin içeriği de ruhu da zaten bugün iktidardadır. İktidar mensuplarının bütün açıklamaları bu perspektifle yapılan konuşmalardır. Toplumu tekçi bir anlayışta buluşturmaya çalışan, son derece ırkçı yanları olan bir metindir” dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Bekir Bozdağ arasındaki tartışmaya değinen Oluç, “Koalisyon ortağı MHP, Bekir Bozdağ’ın Kürt olmasına bile tahammül edemez bir noktaya geldi. Bekir Bozdağ, biliyorsunuz Türkiye’de adalet, insan hakları ve hukuk konusunda son derece olumsuz katkılar yapmış bir Bakan’dır. Ama ne yazık ki, onun da kimliğini biz savunmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’de tüm inanç ve etnik farklılıkları eşit ve demokratik bir ortamda, birlikte yaşatacak bir anlayışa sahip olmadığınız zaman, gün gelir sizin kimliğiniz de tartışma konusu yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Oluç’un açıklaması şu şekilde:

Dün Diyarbakır’da bir Yerel Yönetimler Çalıştayı gerçekleştirdik. Güçlü ve çoğulcu yerel yönetimleri, yerel demokrasiyi değerlendirdik. Bu Çalıştay’da, öncesinde yaptığımız birçok il ve bölge toplantılarının sonuçları ve değerlendirmeler ele alındı. Vekillerimizin, Parti Meclisi üyelerimizin, il ve ilçe yönetimlerimizden temsilcilerin, bileşenlerimizin katıldığı Çalıştay’da, 1978’den bugüne kadarki yerel yönetimler konusunda olumlu deneyimler ve projeler, aynı zamanda eksik ve yanlışlar da ele alındı. Önümüzdeki döneme ilişkin taslak metinleri tartıştık. Yapılan değerlendirmeleri içerecek olan ve önümüzdeki haftalarda kamuoyu ile paylaşacağımız bir “Yerel Demokrasi Sözleşmesi”nin tartışmalarını yaptık.

Bizler için yerel demokrasiyi güçlendiren, yerel yönetimleri demokratikleştiren, yerinden yönetim mekanizmalarını geliştiren bir politika esas olandır. Bu yerel seçim çalışmalarını da bu anlayışla sürdüreceğiz. Tüm Türkiye’de bu anlayışla çalışmalarımızı yürüteceğiz. Yerel demokrasi bizler için demokrasinin temelidir.

Yerel seçimlere giderken çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. 2 yılı aşkın süredir var olan kayyum politikaları, Kürt halkının siyasi iradesinin yok edilmeye çalışıldığı, gasp edildiği bir dönemdir. Bu kayyum politikaları karşısında tutumumuz çok nettir. Dünkü çalıştayımızda da ifade edildiği gibi, temel amacımız kayyumların atandığı bütün belediyeleri yeniden kazanmak ve geçen dönem kimi kazanamadığımız belediyeleri de ek olarak kazanmaktır. Bu çok önemli bir hedeftir. Bu hedef doğrultusundaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Kürt halkının kendi siyasi iradesine, kendi yereline sahip çıkacağını bu seçim çalışmalarında da görüyoruz ve bu durum seçim sonuçlarında da kendini gösterecektir.

‘KÜRT OLMANIN SUÇ SAYILDIĞI BİR DÖNEMDE, KÜRDİ PARTİLERLE ORTAKLIK ÇOK ÖNEMLİDİR’

Yaptığımız çalıştayın gündemlerinden birisi de ittifaklar ve ortaklıklardı. Bu konu iki açıdan bizim için önemli. Bunlardan birisi Kürt illerindeki çalışmadır. Çalıştay’ın yanı sıra çok önemli bir toplantı daha gerçekleşti. Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın ve vekil arkadaşlarımızın da bulunduğu toplantıya ÖSP, PDK-T, PDK-B, Özgürlük ve İnsan Partisi, Hareketa Azadî katıldı.

Bugün Kürt olmanın, Kürtçe konuşuyorum demenin neredeyse suç sayıldığı bir dönemde; Kürt halkının değerlerinin, Kürt kültür ve edebiyatının, kimliğinin yok sayıldığı bir dönemde böyle bir ortaklık, özellikle bütün Kürdi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ortak davranışı son derece önemlidir. Bu doğrultuda atılmış olan önemli bir adımdır.

‘DEMOKRASİ VE EMEK GÜÇLERİ İLE ATILABİLECEK BÜTÜN ADIMLARI ATMAYA HAZIRIZ ‘

Öte yandan batıda ise ortaklıklar, işbirlikleri ve ittifaklar konusundaki temel perspektifimiz şudur; AKP-MHP koalisyonunun geriletilmesini sağlayacak her türlü ortaklık ve mücadele demokratik ve meşrudur bizim açımızdan. Batı’da da demokrasi güçleri ile, yerel sivil toplum örgütleriyle, meslek birlikleriyle, sendikalarla, siyasi partilerle, demokrasi ve emek güçleri ile atılabilecek bütün adımları atmaya hazırız. Öte yandan çalışmalarını başlatmış olan Demokrasiye Çağrı Grubu’nun Yerel Demokrasi Buluşmalarına her türlü desteği vereceğimizi de MYK toplantımızda konuştuk.

‘MUHTARLARIN GÖREVDEN ALINMASI SADECE İRADE GASPI DEĞİL SEÇİM HİLELERİNİ BAŞLATTIKLARININ DA İLANIDIR’

AKP Genel Başkanı Erdoğan, yaptığı son icraatlar ve konuşmalarla yerel seçim çalışmalarını başlattı. Önce HDP’nin seçimleri kazandığı takdirde kayyum politikasının devam edeceğini belirtti. Böylece yerel seçimlerde kaybedeceklerini de ilan etmiş oldu. Ki, bizim çalışmalarımız da bunun böyle olacağını gösteriyor.

İkincisi, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarını etkileyecek açıklamalar yaptı ve bizim adaylarımızın reddedilmesi için çeşitli baskılar uygulayacağını ortaya koydu. Üçüncüsü ise, Süleyman Soylu eliyle 259 muhtarın görevden alınması oldu. Muhtarlıklar doğrudan demokrasinin temsil iradesinin en net yansıdığı birimlerdir. Ortada herhangi bir hüküm veya soruşturma yokken, HDP’nin yüksek oy aldığı kimi mahalle ve köylerdeki muhtarların görevden alınması keyfidir, hukuk dışıdır, seçimleri kazanmaya yöneliktir.

Süleyman Soylu eliyle bu iktidar demiştir ki, “biz en küçük seçim birimlerinde bile seçim hilelerini başlatıyoruz.” Muhtarların görevden alınması sadece bir irade gaspı değil, aynı zamanda seçim hilelerini başlattıklarının da ilanıdır.

Bizler kararlı bir biçimde bize yönelik gerçekleştirilen siyasi soykırım operasyonlarına rağmen bütün örgütlerimizle, üyelerimizle, seçmenlerimizle birlikte yerel yönetim seçimlerine hazırlanıyoruz, başlangıcını da dünkü Çalıştay’da yaptık. Hangi hukuksuz adımı atarsanız atın, biz bu hazırlıklarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bunun sonuçlarını seçim günü de göreceksiniz.

ERDOĞAN DİYARBAKIR'DA ÇARESİZLİĞİNİ İFADE ETTİ

AKP Genel Başkanı Erdoğan dün Diyarbakır’daydı. Yaptığı konuşmaları ve ziyaretleri değerlendirdik. Çaresizliğin çok açık biçimde ifade edildiği bir ziyaret oldu. Kendisi dedi ki, “Diyarbakır’da 24 Haziran’da arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık.” Sadece Diyarbakır’da değil, bölgenin diğer Kürt illerinde de arzu ettiğiniz neticeye ulaşamadınız. Evet, emin olun, bu politikalarınızla arzu ettiğiniz hiçbir neticeye de ulaşamayacaksınız.

‘ZANNEDİYOR MUSUNUZ Kİ, SİZ PARA VERİYORSUNUZ DİYE İNSANLAR KİMLİKLERİNDEN VAZGEÇECEK?’ 

Bu yerel seçimler, Kürt halkı için bir onur, bir inat meselesi haline gelmiştir. Para vererek, rüşvetle insanların kendi inançlarından, kültürlerinden, kimliklerinden ve anadillerinden vazgeçmesi mümkün müdür? Zannediyor musunuz ki, siz para veriyorsunuz diye insanlar insan olmaktan vazgeçecek? Sizin saptamış olduğunuz yol yanlış bir yoldur, bunu görmeniz gerekiyor.

Erdoğan, Diyarbakır’ı kast ederek dedi ki, “buradaki insanların kalbini fethedecek adımları yeteri kadar atamamışız.” Diliniz sizi ele veriyor işte. Siz insanların kalbini kazanmak için adım atmıyorsunuz, siz insanların kalbini, şehirlerini, meydanlarını, köylerini fethetmek için adım atıyorsunuz. Binlerce korumayla geliyorsunuz. Sizin anlayışınız fetihçi bir anlayıştır, gönülleri kazanma anlayışı değil. Bu anlayışla insanların size boyun eğeceğini, biat edeceğini mi sanıyorsunuz? Şunu bilin ki, ne insanların gönlünü ne de şehirlerini fethedebileceksiniz.

Diyarbakırlıların kalbine giden yol barış yoludur, siz o yoldan çok uzaksınız

Bakın, Diyarbakırlıların kalbine giden yol bellidir. Diyarbakırlıların kalbine giden yolun adı barış yoludur; eşitlik, demokrasi, özgürlük yoludur, adalet yoludur. Ama o yol size yabancı. Siz o yoldan çok uzaktasınız, siz barışçı değil savaşçısınız. Siz eşitliği, adaleti ve hukuku esas almıyorsunuz, halkın iradesini çiğnemeyi esas alıyorsunuz. Ne Diyarbakır’da ne diğer Kürt illerinde istediğiniz sonuçları almanız mümkün değildir.

Diyarbakır halkı rehin tuttuğunuz siyasetçileri, Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, Gültan Kışanak’ı, Leyla Güven’i, milletvekillerini ve belediye eşbaşkanlarını, seçilmiş siyasetçilerin hiçbirini unutmayacaktır. Diyarbakır halkı kendisini yöneteceklere oy verecektir, belediyelerini geri alacaktır.

Bu sadece bir yerel seçim değildir, bir demokrasi ve hukuk referandumudur. Bir halkın, tek adamın kararlarına ve politikalarına karşı gösterdiği direnişin seçimidir. Bu yerel yönetim seçimlerinde yok sayılan halkın iradesi, halk tarafından tekrar sahiplenilecektir.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, Diyarbakır halkına hitap ederek dedi ki, “sana zulümden, baskıdan başka vaadi olmayanların devrini kapatmaya hazır mısınız?” Diyarbakır halkı da diyor ki, “Evet, biz hazırız ve bunu yapacağız. Biz bu devri kapattığımızda, sen bunu taşıyabilecek tahammüle sahip misin?”

‘ANDIMIZ’ İSİMLİ METNİN İÇERİĞİ DE RUHU DA ZATEN BUGÜN İKTİDARDADIR ‘

Bir ‘Andımız’ tartışması sürüyor. Türkiye açısından geçmişi uzun olan bir tartışmadır bu. Biz bu tartışmanın bu haliyle içeriğine girmek istemiyoruz. Çünkü bu metnin içeriği de ruhu da zaten bugün iktidardadır. İktidar mensuplarının bütün açıklamaları bu perspektifle yapılan konuşmalardır. Toplumu tekçi bir anlayışta buluşturmaya çalışan, son derece ırkçı yanları olan bir metindir.

‘BEKİR BOZDAĞ'IN KİMLİĞİNİ BİLE BİZ SAVUNMAK ZORUNDA KALIYORUZ’

Bu vesile ile bir konu gündeme düştü. Koalisyon ortağı MHP, Bekir Bozdağ’ın Kürt olmasına bile tahammül edemez bir noktaya geldi. Bekir Bozdağ, biliyorsunuz Türkiye’de adalet, insan hakları ve hukuk konusunda son derece olumsuz katkılar yapmış bir Bakan’dır. Ama ne yazık ki, onun da kimliğini biz savunmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’de tüm inanç ve etnik farklılıkları eşit ve demokratik bir ortamda, birlikte yaşatacak bir anlayışa sahip olmadığınız zaman, gün gelir sizin kimliğiniz de tartışma konusu yapılabilir.

Ama bizler bu konudaki kararlılığımızı sürdüreceğiz. Bütün farklılıkların eşit koşullarda, bir arada, demokratik bir ortamda yaşaması mücadelesini sürdüreceğiz.

‘BİR YANDAN RÖGARDA BULUNAN İŞÇİ CESEDİ, DİĞER YANDA CESEDİ BİLE BULUNAMAYAN CEMAL KAŞIKÇI‘

Türkiye’yi bu iktidar vahim bir noktaya getirdi. Bakın havalimanı inşaatında işçi ölümleri hep gündemde olan bir konuydu. Geçtiğimiz gün artık bu işin doruk noktası yaşandı. Rögarların içinde bir işçinin cesedine rastlandı. O işçinin cesedi hiç görülmeyebilirdi, demek ki orada toprak alanına gömülmüş başka cesetler de olabilir. İşçinin kimliği ne şirket ne de bakan tarafından açıklanmış değil. Bir yandan rögarda bulunan işçi cesedi, diğer taraftan konsoloslukta öldürülen ve cesedi bile bulunamayan Cemal Kaşıkçı. Yerel seçimlere giderken her gün yaşanan bu olumsuzluklar, insanlar tarafından göz önünde bulundurulacaktır.

Demokrat Haber/Diyarbakır