DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, AKP ile birlikte olduğu yıllara ilişkin muhasebe yaptı.

Özeleştiri yapan Babacan,  “Eğer geçmişle ilgili özeleştiri yapmak gerekirse, konuşmadığım konularla ilgili ‘keşke konuşsaydım’ diyorum. Bu sistem savunulabilecek bir sistem değil. O gün bunun yanlış bir sistem olduğunu açıkça anlatmamış olmayı şu anda kendim adına bir hata olarak görüyorum" dedi.

Gençlere ücretsiz internet sağlayacakları vaadinde bulunan Babacan, “Teknoloji ürünleri gençlere satılırken devletin vergiyi düşünmemesi lazım. Biz eğitimde, sağlıkta, gıdada, giyimde KDV'yi düşürdük. Bilgisayardan, oyun konsollarından KDV alacağım diyorsunuz. PS5 ABD'de 500 dolar, Türkiye'de iki katı. Vergiyi yükselttiniz, kimse almadı. Kimse almayınca hiç vergi alamıyorsunuz. Sürümden kazanmak diye bir strateji vardır. On kişiden toplayacağınız vergiden daha fazlasını bin kişiden toplayabilirsiniz, daha fazla insana ulaşır. Karar verici konumda olan insanlar bu işleri bilmiyor” ifadelerini kullandı.

YÖK’ü kapatarak üniversiteleri yeniden yapılandıracaklarını söyleyen Babacan “Üniversiteleri hayat boyu öğrenim merkezleri haline getireceğiz. YÖK'ü kapatacağız. Meslek değiştirmek de çok önemli. Dünya çok hızlı değişiyor, ömür uzuyor. 18 yaşında gencin seçtiği mesleğe belki 10-15 sene sonra gerek olmayacak. Üniversitelerimizde programlarda yenisini öğrenecek” şeklinde konuştu.

‘İKTİDAR BİR SONRAKİ SEÇİMDE GİDECEK’

Bir sosyal medya platformundaki sohbet uygulaması aracılığıyla Ahmet Sonuç’un sorularını yanıtlayan Babacan “Türkiye'de işler düzeldiği anda, ekonomi büyümeye başladığında beyin göçü dönecek. Bu canlılığı, bu güzelliği başka ülkede bulmak mümkün değil. 100'den fazla ülkeye gittim. Çalıştım, okudum. Türkiye'den 3 saatlik uçuş haritası çizin, dünyanın üçte biri yaşıyor. Türkiye çok kültürlü bir ülke. Şu andaki yönetim ayrıştırıp kutuplaştırmasa bir arada yaşama iradesi çok yüksek. Bu iktidar sonsuza kadar devam etmeyecek. Bir sonraki seçimde değişecek” şeklinde konuştu.

‘KÜÇÜK BİR IŞIK GÖRSELER OLUK OLUK PARA GELECEK’

Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Babacan “Uluslararası yatırımcılarla buluşmalarımız oluyor. Geçen ay bir toplantı istediler 170 fon yöneticisi katıldı. Dünyanın en büyük fonu 4,5 trilyon dolar yönetiyor, Türkiye ekonomisinin 8 misli fon yönetiyor. O da vardı. Dünyada parayı yönetenlerin çoğu vardı. Küçük bir ışık görseler oluk oluk para gelecek. Türkiye için finansman sorunu yok” dedi.

Babacan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
 
“Yap işlet devret, kamu özel ortaklığıyla yeni bir perspektif getirdik. İlk başlattığımız dönemde pek çok ülkede taklit edilen modeldi. Uygulamasında sorun çıktı. Model doğru. Projeler pahalıya mâl oldu. Garanti rakamları niye yüksek? İhale sonucunda ortaya çıkan rakamlar. Açık, şeffaf, geniş katılımlı yapmazsanız pahalıya mâl olur. Ekonomi Bakanına bağlı olan kurumlar Merkez Bankası'dır, Hazine'dir. Harcamacı, yatırımcı 20 bakanlık var. İhaleleri kendileri yapıyor. Bunların hepsinin idari ve yargı denetiminin yapılması gerekiyor, muhasebesinin ortaya çıkması gerekiyor. Ülkeyi yıllarca yük altında bırakacak projeler var.

‘PARTİ KAPATMALARA PRENSİP OLARAK KARŞIYIZ’

“Parti kapatmalara prensip olarak karşıyız. Şahısların suçu varsa bunun bağımsız ve tarafsız yargı tarafından ele alınması lazım. HDP konusunda yargı süreci var. Hükûmetin siyasi içerikli her yargı sürecinin üstünde etkisi var. Terör örgütüyle kapsamlı bir mücadele verilmeli. Sadece silahlı mücadeleyle olmaz. Örgüt Suriye, Irak, İran ve Türkiye'de var. Türkiye içindeki örgüt elemanlarıyla uğraşırsınız. Çözüm için bölge ülkeleriyle beraber çalışarak örgütü yalnızlaştırmak gerekir.

“Yargı hükümetin etkisi altında çalışıyor. Siyasi içerikli davalar nokta atış talimatıyla yürüyor. Yargı hükümetten bağımsız olacak. Tarafsız çalışması da önemli. FETÖ gibi örgütler ya da başka gruplar yargıyı etki altında tutuyorsa bu da yanlış. Çok ciddi bir yargı reformu gerekiyor. Hakim ve savcıların eğitim programından geçirilmesi, performans sisteminin kurulması gerekiyor. Aldığı 100 kararın 95'i üst mahkemede bozuluyorsa çağırıp konuşmak gerekir.

‘GEZİ OLAYLARINDAN SONRA DİKİŞ TUTMADI’

“Gezi olaylarıyla alakalı o gün bakan olup en ileri ifadeleri kullanan benim. ‘Bunu anlamak, empati kurmak lazım, gençleri dinlememiz lazım'. Gezi olayları bir dönüm noktasıdır. Daha önce bakanlar kurulunda konuları konuşurken bakanların önemli bir kısmı ağırlık koyduğunda başbakan ‘şunu yapıyorum' diyemezdi. Bakanların tamamı bir tarafta durdu, başbakan başka bir tarafta oldu. En açık ifadeleri kamuoyunda ben kullandım. Gezi olaylarından sonra dikiş tutmadı.

“Gezi olduğunda yurtdışı toplantılarından birisinde ‘Ne oluyor, demokrasi diyordunuz, Türkiye farklı bir yere mi gidiyor' dediler. ‘AK Parti'nin kurucusuyum; baskıya, yasaklara, yoksulluğa, yolsuzluğa isyan olarak çıkmış siyasi partiyiz. Böyle bir partinin kurulu düzenin kendisi haline gelip başka toplum kesimlerine baskı yapması olamaz' diye anlatmaya çalışıyordum. Ama süre çok uzayınca olabiliyormuş. Baskıya, yasaklara karşı ortaya çıkan bir hareketin bir kişinin elinde topladığı yetkiyle baskı ve yasak uygulayan rejim haline dönmesine çok üzülüyorum.

‘BOĞAZİÇİ ÖĞRENCİ HAREKETİ OLARAK ÇOK KIYMETLİ’

“Sokak hareketleri, şiddet, zarar vermek doğru değil. Boğaziçi'nde okuyan iki kurucumuz eylemciler arasındaydı. ‘Bu hareketiniz bir üniversite öğrenci hareketi olarak çok kıymetli. Sakın parti işine döndürmeyin. Biz gittiğimiz anda siyasallaştırırız, doğal protestoyu değersiz hale getiririz' dedik. Sağınızda solunuzda hep öğrenciler olsun, dedik.

“Ülkenin hukuk ve ekonomisinin gelişmesinde başarılı olan ekibimiz aynı şekilde DEVA Partisi çatısı altında. Gençlerle de sürekli genişliyor. İki tür siyaset var; umut siyaseti ve korku siyaseti. Hükûmet şu an insanları etrafında ancak korkutarak tutabiliyor.

“Her bir vatandaşımızın kendi yaşam tarzını olduğu gibi kabul ediyoruz. Devletin görevinin yaşam tarzına asla müdahale etmemesi olduğunu düşünüyoruz. Ailenin korunması ve güçlendirilmesiyle ilgili anayasa maddemiz var, onu da önemsiyoruz. Bizim partimizin programı özgürlükle başlar. Ülkemizin bir numaralı ihtiyacı özgürlük.

‘GEÇMİŞLE İLGİLİ KEŞKE ŞUNU DA SÖYLESEYDİM DEDİĞİM KONULAR VAR’

“Öz eleştiri yapmam gerekirse geçmişle ilgili, söylediklerim konusunda çok rahatım ama söylemediklerim konusunda geçmişle ilgili keşke şunu da söyleseydim dediğim konular var. Bu sistem (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi)  savunulabilecek bir sistem değil. Ben ne yaptım, gelip de bana soran herkese olduğu gibi anlattım. Meğerse beni  o günkü parti genel merkezine bir sürü insan şikayet etmiş. Ağzından bir tane ‘evet’ çıkmıyor, hatta olumsuz konuşuyor bu nasıl iş… O gün bunun yanlış bir sistem olduğunu açıkça anlatmamış olmayı şu anda kendim adına bir hata olarak görüyorum. Bunlardan bir tanesi de 2017 referandumunda çıkıp açıkça vatandaşlarımıza bu yanlış dememiş olmam.

Erken seçime her an hazırız, sorun yok. Ama hükümet ister mi ben ondan emin değilim. Ülke şu anda derin bir ekonomik kriz içindeyken, Merkez Bankası’nın rezervleri eksi 60 milyar dolara düştü. Biz rezervi 2002’de, 27 milyarla dolarla teslim aldık. 27 milyarı tam 136 milyar dolara çıkardık. Bunu benim ekonomi bakanı olduğum dönemde yaptık. Taraflı Cumhurbaşkanı, bakan el ele verdi iki yılda 130 milyar doları cayır cayır sattılar ve rezerv eksi 60 milyar dolara düştü. Onun için dolar kurunu kontrol edemiyorlar şu anda.

‘SEÇİME GİDER Mİ CUMHURBAŞKANI BEN EMİN DEĞİLİM’

“Ülkenin hazine borcunu 2 yılda ikiye katladılar. Bunların hepsi maalesef son iki yılda oldu. Varlık Fonu kurdular 65 milyar lira zararda, sadece Türk Lirası olarak borca girmiş durumda. Ayrıca 12 milyar dolar dışarıya borçlandılar, dolayısıyla gerçekten sıkıntı büyük. Bu kadar enflasyonun yüksek olduğu işsizliğin yüksek olduğu, yoksulluğun olduğu, yoksulluk intiharlarının olduğu bir ülkede böyle bir dönemde seçime gider mi Cumhurbaşkanı ben emin değilim. Kaybedeceğini bile bile seçime gitmez diye düşünüyorum. Bir süre daha bu ülkeyi düzeltmek için sorunları çözmek için çaba gösterecektir diye tahmin ediyorum. Ama bu çabanın da asla sonuç vermeyeceğini kesinlikle biliyorum.

“Tarım paketi açıklıyorlar, esnaf paketi açıklıyorlar, pandemi paketi açıklıyorlar. Bir kişinin işverene bir aylık maliyeti asgari ücret üzerinden 4 bin 200 lira. İşveren 3-5 kişi çalıştırıyorsa düşünün… En fazla esnaf desteği bir defalık 5 bin lira. Büyük bir müjde olarak bunu açıklıyor.

‘BAHÇELİ’NİN NE YAPACAĞI HİÇ BELLİ OLMUYOR’

“Seçim tarihi için bir faktör de biliyorsunuz hükümetin küçük ortağı Sayın Bahçeli. Onun ne yapacağı hiç belli olmuyor. 2002 yılındaki erken seçimi o tetikledi. 2018′ deki seçim bir erken seçim ve o tetikledi. Şu anda da hükümetin bir ortağı olarak  ‘ya seçime gidelim ya da ben desteğimi çekiyorum’ dediği anda ülke apar topar mecburen seçime gitmek zorunda kalır. Onu da biz öngöremiyoruz, ne zaman kalır, nasıl olur…Ama biz yoğun bir şekilde çalışıyoruz.”

“Kanal İstanbul’un çevre etki analizi doğru düzgün yapılmadı. Cumhurbaşkanı ‘ben inadına bunu yapacağım’ diyor. Cumhurbaşkanı bunu deyince ‘çevre raporunu yaz getir ben inadına bunu yapacağım’ dediğinde çevre raporu nasıl gelir önünüze, uyduruk bir şey gelecek. Halbuki bağımsız, tarafsız çevre etki analizinin yapılması gerekiyor Kanal İstanbul’un. Bugün Kanal İstanbul’un maliyeti en az 20 milyar dolar. Halbuki su çok kıymetli bir kaynak. Bizim toprağımızın suyla buluşması gerekiyor. Kanal İstanbul’un maliyeti en az 20, 60 milyara kadar giden tahminler var. Türkiye’deki tarımsal sulama projelerinin tamamını topladığınızda 22 milyar dolar ediyor. Yani Kanal İstanbul’u şöyle 3-4 yıl bir öteleseniz o parayla Türkiye’deki tarım arazilerindeki her bir noktaya suyu götürebiliyorsunuz.”