Başbakan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Paris'te 3 Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesi olayının İmralı süreci konusundaki kararlılığı daha da artırdığını söyledi.

Başbakan'ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Radikal gazetesinden Barçın Yinanç’a değerlendirmelerde bulundu.

Paris'teki cinayetlerin İmralı sürecini sabote edemeyeceğini söyleyen Yalçın Akdoğan, olayın toplumdaki çözüm kararlılığını daha da arttırdığını belirtti.

Akdoğan, müzakere sürecini ve Paris olayını şöyle değerlendirdi:

Bu sürecin Oslo’dan farkı ne?

O zamanki parametreler bugünkü parametrelerden farklı. Bugün İmralı üzerinden devam eden bir görüşme trafiği bulunuyor. BDP bu sefer İmralı ile görüşmenin bir tarafında yer alıyor. Onlar da sürecin bir parçası haline geldiler. Artık diğer bileşinlerin Öcalan’ın vereceği mesajlara, yapacağı çağrılara nasıl karşılık vereceğini göreceğiz. İki süreç arasındaki farklı parametreleri kıyaslayınca bugün daha iyi noktada olduğumuz söylenebilir. Toplumsal ve siyasi destek bugün daha fazla. O dönemde CHP ’den MHP ’ye kadar siyasi polemikler yaşanmıştı. Fethullah Gülen’in açıklaması bence büyük önem taşıyor.

PKK o dönemde kendini güçlü görüyor ve Oslo sürecini bile boşa çıkartacak şekilde sadece silahlı mücadeleyle bir yere varılabileceği yanılgısına kapılabiliyordu. Hodri meydan dendi, PKK bütün gücünü kulandı. Ne şehir merkezinde netice alabildi ne de kırsalda. O yöntemin de boşa çıktığını gördü bugün. Ayrıca vesayetçi, süreci sabote etmeye çalışan karanlık odakların da o dönemde daha etkili olduğunu biliyoruz. Bugün geldiğimiz noktada onlar da daha etkisizleştirilmiş durumdalar. Özellike asker-sivil ilişkilerinin bugün daha normalleştiğini ve devlet içindeki farklı kurumlar arasındaki uyumun da daha iyi bir noktada olduğu söylenebilir.

Öcalan’ın anlayışı değişti mi?

Daha önce Öcalan, PKK ne kadar eylem yaparsa kendisinin o kadar muhatap alınacağı yanılgısına kapılmıştı. Şimdi öyle olmadığını gördü. Devlet kapıları kapattı ve resti çekti. Öcalan artık eylem yapılmasının kendisini muhatap haline getirdiğini değil, bertaraf ettiğini, devre dışı bıraktığını anladı.

Paris olayı süreci etkiler mi?

Toplumsal algı olarak baktığımızda bu sefer daha iyimser bir hava olduğunu, çözüme dair umutların biraz daha yeşerdiğini görüyoruz. Son yaşanan olayların bile toplumda bir ümitsizliğe değil, biraz daha kararlılığı ve çözüme ulaşılması iradesini arttırdığına tanık oluyoruz. Paris’teki olayın amaçlananın tersi bir sonuç doğuracağını düşünüyorum. Birileri bunu sabote etmek istemiş olabilir. Ama toplumdaki çözüm iradesi o kadar güçlü ki ben bunların süreci sabote edemeyeceği fikrindeyim.

Cinayetler ne anlama geliyor?

Provokasyon olması üzerinde herkes hemfikir. Elbette büyük anlam taşıyor bu olay. Süreçten rahatsızlık duyanların parmağı olabileceği yorumu zaten yapılıyor. Bu kadın grubunun ayrı bir önemi var. Özellikle İmralı’ya daha yakın duracakları ve Öcalan’ın çağrısına daha güçlü yanıt verebilecekleri şeklinde birtakım yorumlar yapılıyor. Dolayısıyla olayın süreci istemeyenlerin bir sabotajı olduğu anlaşılıyor. Ama onlar örgüt içi infaz olduğuna karşı çıkıp, farklı yerlere yamamaya çalışıyorlar. Öte yandan Fransa açısından itibar kaybettiren de bir durum bu. Paris’in göbeğinde böyle bir saldırının gerçekleşmiş olması, istihbarat açısından büyük bir başarısızlık. Bu noktada bunun bir an önce aydınlatılması Fransa’nın bu itibar kaybını azaltacaktır. Burada Holland’ın “sık sık görüşürdük” sözü de tartışıldı. Kırmızı bültenle aranan bir kişiyle, sizin bu şekilde görüşmeniz şaşırtıcı.

Avrupa’nın tavrı nedir?

Türkiye terörle mücadelede birçok Avrupa ülkesinden bugüne kadar ciddi destek görmedi. Dostuz, müttefikiz diyoruz ama terörle mücadelede farklı tavırlar sergilediklerini görüyoruz. Ayrıca bölgesel denklemden PKK’nın çıkmasını istemeyen bu enstrümanı kullanmak isteyen ülkeler olduğunu biliyoruz. Bunların illa Türkiye’ye mesafeli gibi görünen ülkeler olması gerekmiyor. Türkiye’ye dost olarak görünen ülkelerin de bir şekilde bu enstrümanı kullanmaya çalıştığını daha önce de söylemeye çalıştım. Türkiye’nin bölgesel etkinliğini kırmak isteyen, Türkiye’nin bölgedeki menfaatlerine zarar vermek isteyen ülkeler olduğu gibi Türkiye’ye dost oldukları halde Türkiye’nin bu bölgesel etkinliğinden rahatsız olan ve bunun zayıflamasını isteyen ülkeler olduğunu da gördük.

Fransa dahil mi?

Ben terörle mücadele konusunda gerekli desteği vermediklerinden dolayı Fransa ve Almanya’ya eleştiri getiriyorum. Bölgede her olayda pozisyonlar yeniden belirleniyor. Saflar yeniden tutuluyor. Bugüne kadar birbirlerine karşı görünen odaklar, farklı işbirlikleri geliştirebiliyorlar. PKK konusunda da çok kategorik, klasik ezberlerle düşünmek doğru değil. Bölgede bu ilişki dengesi her an değişebiliyorlar.

Bu ülkelerle ilişki ne olacak?

Tüm bu sorunları çözme sürecinde diplomasi elbette önemli bir ayak. Diplomasiyi ihmal ederek bir yere varamazsınız. Tüm bu ülkelerle de komşu ülkelerle de diplomasinin yürütülmesi, ne yaptığımızın anlatılması ve fotoğrafı daha doğru görmelerini sağlamak önem taşıyor.