Ahmet Türk, yeniden milletvekilliğine aday olup olmayacağını, seçimler için kurulan ittifakları ve Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı hakkında konuştu.

Gazete Duvar'dan Vecdi Erbay'ın sorularını yanıtlayan Ahmet Türk, milletvekili adayı olmaya niyetinin olmadığını fakat üzerinde bir baskı oluştuğunu söyledi.

HDP'nin ittifaktan dışlanmasıyla ilgili de konuşan Türk, kamuoyu araştırmaları hakkında bilgi verdi. Türk, "HDP’nin içinde olduğu ittifak yüzde 53’ü görüyor. Siz şimdi bu şansı tepip sadece birkaç milliyetçi oyun peşine düşerseniz demokrasiyi nasıl oluşturursunuz, nasıl kalıcı hale getirirsiniz?" dedi.

Türk, " Muhafazakar Kürtler AKP’nin yürüttüğü politikadan rahatsız. Ama bu dışlama politikasından sonra muhafazakar Kürtler, demokrat olduklarını söyleyenlerin de Kürtlerle ittifak kurmaktan kaçındığını görerek, ‘Bunların diğerlerinden ne farkı kaldı?’ diye sorar" diye konuştu

Vecdi Erbay'ın Ahmet Türk ile röportajının bir bölümü şöyle:

Milletvekili adayı olacak mısınız?

Aslında ben aday olmayacağımı açıkladım. Şu anda öyle bir niyetim yok fakat arkadaşların ve halkın böyle bir talebi geliyor bana. Ciddi bir süreçten geçtiğimizi dile getiriyorlar. Böyle bir baskı oluşuyor yavaş yavaş. Ama benim düşüncem seçimlere katılmamak. Uzun süredir siyasetin içindeyim. Bir yerde noktalamak gerektiğine inanıyorum. Fakat tabii biz sıradan bir parti değiliz. Demokrasi mücadelesi veren, hedef haline gelmiş bir partiyiz. Bu nedenlerle sonuçta kendi başımıza karar verecek durumda da değiliz. Henüz başvuru yapmadım. Koşullar, şartlar değişirse bilemiyorum. Bu konuda şimdiden bir şey söylemek istemiyorum. Önemli olan başarılı bir seçim geçirmektir. İnanıyorum ki HDP dostlarıyla birlikte değişim ve dönüşümün önünü açacak bir güçle ortaya çıkacaktır.

Kendi şahsım söz konusu olduğu için bir şey diyemiyorum ama buraya geldikten sonra milletvekilliğini düşünmedim ve bana cazip de gelmiyor. Ama koşullar, partinin talebi ne olur, bilemiyorum. Birkaç gün içinde komisyon çalışmaları başlayacak. Aday belirleme süreci başlayacak. Burada çıkan aktörler toplum tarafından ne kadar benimsenecek, ona bakılacak.

Cumhur İttifakı ve Milli İttifak’ın karşısında HDP tek başına kaldı. Bunun için ne söylemek istersiniz?

Şunu söylemeliyim ki biz kendimize güveniyoruz. Dışlamanın verdiği bir rahatsızlık oluyor halklar arasında. Demokrasiden söz edenler Kürtleri dışlayacak bir siyaseti gütmemeli. Bizim öfkemiz bundan, halkın öfkesi bundan. Önce ‘Demokrasi Cephesi’ dediler sonra da ‘Milli İttifak’ şeklinde oluşturdular. O zaman Kürtler şunu diyecek; ‘Sosyal demokrat olduklarını ileri sürenler nasıl böyle bir oluşumun içinde yer alır?’ Muhafazakar Kürtler AKP’nin yürüttüğü politikadan rahatsız. Ama bu dışlama politikasından sonra muhafazakar Kürtler, demokrat olduklarını söyleyenlerin de Kürtlerle ittifak kurmaktan kaçındığını görerek, ‘Bunların diğerlerinden ne farkı kaldı?’ diye sorar.

Kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki HDP’nin içinde olduğu ittifak yüzde 53’ü görüyor. Siz şimdi bu şansı tepip sadece birkaç milliyetçi oyun peşine düşerseniz demokrasiyi nasıl oluşturursunuz, nasıl kalıcı hale getirirsiniz?

Hâlâ Kürtlere uzak duran bir mantıkla yaklaşırsanız bu ülkede demokrasiyi, bu ülkede iç barışı, özgür bir geleceği nasıl sağlarsınız? Bizim tepkimiz bunadır. Yoksa biz kendimize güveniyoruz. Asla yüzde 10’un altına düşmeyiz. Hatta 7 Haziran seçimlerini de aşacağız. Baskılar olmasa bu konuda hiç endişemiz yok. Sistem partilerinin Kürtleri dışlayarak oluşturduğu bu ittifakları Kürtler, demokrasi güçleri, sosyalistler iyi görmeli ve çok geniş bir ittifak oluşturmak zorundadır. Bu ittifakı, toplumu rahatlatmaya ve geleceği özgürleştirmeye yönelik bir hareket olarak değerlendirmek lazım. Sadece Kürtler değil Türkiye halkları da demokrasiye kavuşmak için bu projeyi görmek ve desteklemek zorundadır diye düşünüyorum.

Hem 7 Haziran seçimlerinden sonra hükümetin Kürt meselesine yaklaşımı hem de IKBY ve Rojava politikalarının iktidara Kürt oylarını kaybettirdiği ifade ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Tabii ki her toplumda menfaatçi gruplar var. Menfaatlerini her şeyin önüne koyarlar. Böyleleri her zaman olacaktır ve bunlar mevcut hükümete destek olacaklardır. Ama şimdiye kadar partimizi destekleyen halk, bu seçimde de desteğini gösterecektir. Savaş, insanların öldürülmesi artık kimse tarafından bir kahramanlık olarak görülmüyor. Türkiye’de gerçekten bir yoksullaşma var. Yoksullaşmanın, işsizliğin had safhaya ulaştığı, birçok işyerinin kapandığı bir süreçten geçiyoruz. Ekonomik olarak insanlar büyük sıkıntıda. İnsanlar her şeyden önce huzur ve refah arıyor. Yoksullaşmış, ekmeğe muhtaç geniş bir kesimin savaş naralarıyla siyaset yapanlara destek vermeyeceği açıktır. Bu nedenle Afrin saldırısı, bağımsızlık referandumu gibi çıkışları oya dönüşmez. Bunu biz söylemiyoruz, kamuoyu araştırmaları söylüyor. İnsanları milliyetçi söylemlerle bir müddet oyalayabilirler. Ama insanlar bir süre sonra ekonominin, milliyetçi söylemlerin balon olduğunu fark eder. Ve halk buna göre tavır koyacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kalırsa Kürtler nasıl bir strateji izleyecek?

Bizim hedefimiz 24 Haziran’da 2. tura kalmaktır. Şimdiden 2. turu tartışmak doğru değildir. Çünkü biz bütün gücümüzle 2. tura kalmak için çabamızı göstereceğiz. Tabii ki adayların eşit bir şekilde yarışması bizim için önemlidir. Selahattin Demirtaş cezaevinde ve cumhurbaşkanı adayı. Daha önce aday olduğu zaman büyük bir oy aldı. Partisi 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13 civarında oy aldı. Onun cezaevinde olması adalet anlayışına ters düşüyor. “Cumhurbaşkanı adayları için imza verenler FETÖ’cüdür” gibi tehditvari söylemler de doğru değildir. Cumhurbaşkanı adayı olan insanların şahsiyetleriyle ilgili bir eleştiriyi doğru bulmuyorum. Herkesin aday olma hakkı vardır. Bizim dışımızdaki adaylarla ilgili bir tartışma yapmamız çok doğru değil. Sonuçta halkın iradesi ortaya çıkacaktır. Bizim için önemli olan 24 Haziran’da ipi göğüslemektir. 2. turda şartlara göre yeni tartışmalar açılır.

HDP’nin Demirtaş’ı aday göstermesi ve kendisinin cezaevinde olması hakkında neler söylemek istersiniz?

Selahattin beyin hapiste olması dezavantajdır. Selahattin bey iyi bir hatiptir. İnsanların, toplumun yüreğine dokunan bir hatiptir. Şimdi bu imkanlardan uzaktır. Ama bir duygusal durum da var. “Bir cumhurbaşkanı adayı neden cezaevinde tutuluyor? Bunu kabullenemeyiz” diyen vicdan sahibi insanlar da çıkacaktır. Bir adayın il il dolaşması, insanlarla göz göze gelmesi, yüreklerine hitap etmesi, fikirlerini ve projelerini iletmesi önemlidir. Siyasette bu çok önemlidir. Ama sonuç olarak bu haksız duruma karşı vicdani sorumluluğunu yerine getiren insanlar mutlaka olacaktır. “Adil bir yarış yok. Bu adaletsiz duruma karşı çıkayım, Demirtaş’a oy vereyim” gibi bir tavır da gelişecektir.