Başbakan Yıldırım pazar günü Muğla’da katıldığı AKP Kadın Kolları Kongresinde, “Afrin’i asıl sahiplerine teslim edeceğiz” dedi. Benzer bir söylemi daha önce Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi de dile getirmiş, “Afrin’i Afrinlilere bırakarak kendi topraklarımıza çekileceğiz” demişti. 20 Ocak’ta başlatılan Afrin operasyonunun ilk günlerinde TSK’nin de 3 dilde hazırlattığı ve havadan Afrin ve çevresine dağıtılan bildirilerde “Afrin Afrinlilerindir” ifadelerini kullanılması dikkat çekmişti.

Suriye konusunda uzun yıllardır araştırmalar yapan Gazeteci Fehim Taştekin de söylemi “asılsız bir propaganda” olarak nitelendiriyor.  

Evrensel'den Şerif Karataş'a konuşan Taştekin, ilk olarak “Afrin’de kimler yaşıyor?” sorusunu yanıtlıyor: “Afrin’de, bombardıman altında kalan Afrinliler yaşıyor. Kürtler en az bin yıldır o bölgede. Orası tarihi adıyla Kürt Dağı yani Çiyayê Kurmênc. Dün Kürt yoğunlukluydu, bugün de Kürt yoğunluklu. Kürtler dışında Araplar, Türkmenler, Ermeniler, Çerkesler de küçük oranlarda varlar.”

AFRİN’DE ‘ZULÜM’ MÜ VARDI?

Başbakan Yıldırım’ın pazar günü ayrıca “Afrin operasyonu, yıllardan beri o bölgede zulüm gören Kürt kardeşlerimiz, Arap kardeşlerimiz, Türkmen kardeşlerimizin zulmüne son verme harekatıdır” de dedi.

Gazeteci Taştekin ise Afrin’in 2016 yılına kadar en istikrarlı, güvenli ve bu yüzden de göç alan bölgelerden biri olduğunu hatırlatarak şu bilgileri veriyor: “Afrin’in 2016’ya kadar istikrarın korunduğu, güvenli bir yer olması nedeniyle göç aldığını da hatırlatarak şu bilgileri veriyor: “Gözden kaçırılan hakikat şu: Afrin göreceli olarak istikrarın korunduğu bir yerdi. ÖSO ya da İslamcı örgütlerden gelen saldırıları da püskürtmeyi başarmıştı. 2016’dan bu yana Türkiye’den obüs toplarıyla atışlar başlayıncaya kadar da güvenli bir yerdi. Bütün bunlara rağmen Afrin göç alan bir yer oldu. 2013-2014 sonrası Halep, el Bab ve Rakka gibi yerlerden kaçanların bir kısmı Afrin’e sığındı veya savaş öncesi oralara ekonomik nedenlerle göç etmiş olan Afrinliler evlerine geri döndü. Haliyle ‘Afrin’i asıl sahiplerine bırakacağız’ lafının hiçbir karşılığı yok. Bu asılsız bir propaganda. Elbette siyasi kavgalarla 2012’de Afrin’den ayrılmış, PYD’ye rakip aktörler var. Ama onların durumu kitlesel bir göçe tekabül etmez. Ki bunlar da Zeytin Dalı harekatı ile birlikte hareket ediyor değil. Hatta Türkiye’nin müdahalesini ‘işgal’ olarak reddettiler.” 

‘AFRİN’İ AFRİNLERE VERECEĞİZ’ NE DEMEK?

Hükümet temsilcilerinin sık sık kullandığı “Afrin’i Afrinlilere vereceğiz?” söylemi TSK’nin kontrolünü ele geçirdiği bölgelere “Kimi yerleştirmeyi düşündüğü” sorusunu gündeme de getiriyor. 

Taştekin, “Türkiye’deki mültecilerin oraya taşınması hedefi Kürt yoğunluklu bir bölgenin demografisini değiştirme niyetidir” derken “etnik temizlik” uyarısı da yapıyor ve önemli yanıtlanması gerekli soruların altını çiziyor: “Suriyeli diye Halepli, İdlibli, Rakkalı birilerini alıp Afrinlilerin evlerine ya da toprağına yerleştiremezsin. Demografik yapıyı değiştirmeye dönük bir müdahale Kürtler açısından ‘etnik temizlik’ olarak tarihe geçer. Bu başka krizlere yol açar ve insanlar arasında düşmanlık tohumları eker. Maalesef demografik yapıya müdahale bu coğrafyada tarihsel olarak hep başvurulmuş bir devlet çözümüdür! Berbat bir yoldur. Bu çözüm halkları karşı karşıya getirmiş, hep kavgalar üretmiştir. Fakat bu müdahalenin sınırların ötesinde başka bir ülke nüfusuna yapılıyor olması işin vahametini daha da artırıyor. Götürecekleri nüfusu orada nasıl tutmayı planlıyorlar? Afrin’den asla çıkmayarak mı?”