Milliyet yazarı Kadir Gürsel, önümüzdeki seçime parti olarak gireceğini açıklayan Halkların Demokratik Partisi (HDP)'nin önündeki baraj engelini nasıl aşacağına ilişkin bir yazı kaleme aldı.



Gür'ün CHP'nin tutumunun da HDP açısından belirleyici olacağını söylediğini belirten Gürsel, "CHP’nin muhafazakar seçmenden oy almak için soldan uzaklaşması halinde partinin solunda doğacak boşluğu HDP doldurabilir," dediğini yazdı.

Gürsel, ayrıca, Demirtaş'la yaptığı görüşmede, onun, barajı aşmak için 10 Ağustos’ta başka illerde mevsimlik işçi oldukları için sandığa gidemediğini belirttiği en az 250 bin HDP seçmenine güvendiğini de yazdı.

Kadri Gürsel'in "HDP barajı nasıl geçer?" başlıklı yazısı şöyle:

Yüzde 10’luk seçim barajı, yasal görünümlü milli irade hırsızlığıdır.

Kendisinden öncekiler gibi AKP iktidarı da bu seçim barajını en azından asgari seviyeye düşürmeyerek, devraldığı siyasi ahlaksızlığın sürdürücüsü oldu.

Ve şimdi HDP, hazirandaki genel seçime parti olarak girme kararı alarak bu düzene meydan okuyor.

İktidar ise tedirgin.

AKP, HDP’nin seçime parti olarak değil de, yine bağımsızlarla katılmasını istiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP’ye, “Barajı aşamazsan sürecin muhatabı olamazsın” minvalli mesajlar yollayarak korkutmayı deniyor.

Bakın, çok enteresan:

Muktedir, HDP’nin barajı geçerek parlamentoya güçlü bir grupla girmesinden çekiniyor. Çünkü HDP barajı geçerse kuvvetle muhtemel ki AKP de mecliste 330’u geçemeyecek. O zaman sarayda yazılmış bir otoriter başkanlık sistemi anayasasını parlamentoya onaylattırıp referanduma götürmek mümkün olmayacak.

Bu nedenle HDP baraja takılsın isterler, değil mi?

Hayır…

Aynı muktedir, HDP’nin barajı geçemeyip parlamento dışında kalması ihtimalinden de ürküyor. Temsilde adalet, meşruiyet falan diye bir dertleri olduğundan değil, yönetilmesi zor bir siyasal ve toplumsal kriz ortamının doğmasından çekiniyorlar.

Arzuları, öncekiler gibi HDP de bağımsız adaylarla seçime girsin, kazanabileceğinin azına razı olsun…

Adayı Cumhurbaşkanı Seçimi’nde yüzde 9.8 almış bir partiden bunu istemenin hiçbir ahlaki ve vicdani zemini yoktur.

Ayrıca siyasetin mantığı da HDP’yi seçime parti olarak katılmaya zorlamaktadır. Çünkü HDP’nin bazı koşulların yerine getirilmesi halinde barajı geçme ihtimali var.

Bu kanaatim, HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile 18 Ocak’ta bir grup köşe yazarıyla birlikte yaptığım görüşme sırasında pekişti.

Demirtaş, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde yüzde 6,6 oy alan partisini 10 Ağustos 2014’te yüzde 9,8’e taşıyan farkı yaratan oyların büyük oranda HDP’de kaldığını kamuoyu araştırmalarının doğruladığını anlattı.

Demirtaş’ın kaynağı yazılmamak üzere paylaştığı iki ayrı araştırma saygın ve güvenilir bir şirket tarafından Aralık’ın son ve Ocak’ın ikinci haftalarında yapılmıştı ve HDP’yi artı-eksi yüzde 1,5 yanılma payı ile yüzde 9,6 seviyesinde gösteriyordu.

Kaynağından doğrulattığım bu araştırmanın eksi yanılma payı hesaba katıldığında HDP’nin bir baraj sorunu yaşamadığını ileri sürmek imkansızlaşıyor.

Buna karşılık elde edilen olumlu ve ilginç bir veri de “Kürt partilerine asla oy vermem” diyenlerin oranının alışılmış yüzde 70’ler seviyesinden 56’ya düşmüş olduğu… Önyargılarda bir gevşeme olsa da bunun devamı birçok değişkene bağlı.

“Çözüm ve barış sürecinin etkisiyle AKP’nin Kürt tabanından HDP’ye doğru bir göç var. HDP, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Seçimi’ndeki tüm Türkiye’yi kucaklayan dilini kullanır ve adaylarıyla bu söylemi desteklerse partinin baraj sorunu olmaz. HDP’nin Kandil ve sokak olaylarıyla arasına mesafe koyması gerekiyor. AKP karşıtlığının yükseldiği bir dönemde iktidarın anayasayı tek başına değiştirecek güce ulaşmaması için HDP’ye bir yönelim olabilir.

HDP’nin barajı geçmesi başlıca iki değişkenin durumuna bağlı. Birincisi barış sürecinin ne yöne evrileceği ve sokak hareketleri… Sokak eylemleri Demirtaş’a sempatiyle bakan seçmenlerde tereddüde neden oluyor.

İkincisi de ana muhalefet CHP’nin tutumu. CHP’nin muhafazakar seçmenden oy almak için soldan uzaklaşması halinde partinin solunda doğacak boşluğu HDP doldurabilir.”

Demirtaş ise görüşmemiz sırasında yüzde 10’u aşmak için ne yapacaklarını şöyle özetledi:

“Cumhurbaşkanı Seçimi’nde çok önemli bir kitleye ulaştık; o bir başlangıçtı. Toplumsal muhalefeti örgütleme çabamız var. Alevilerden Caferilere ve gayri-Müslim azınlıklara kadar muhalefetin güç birliğini oluşturmak istiyoruz. Etnisite, mezhep ve cinsiyet yönünden çok renkli bir aday profilimiz olacak”.

Demirtaş barajı aşmak için 10 Ağustos’ta başka illerde mevsimlik işçi oldukları için sandığa gidemediğini belirttiği en az 250 bin HDP seçmenine de güveniyor.

Sohbetimiz sırasında Demirtaş’ın “İmralı Süreci”yle ilgili “güven artırıcı önlem” olarak “görüşmelerin şeffaflaştırılması” isteğini ilginç bularak not aldım.

Şeffaflık, HDP’nin seçime parti olarak girip baraj altında kalmasının “İmralı” ile “Saray” arasında varılmış gizli bir anlaşmanın ürünü olduğu yolundaki bazı spekülasyonlara inanan kesimleri bunun böyle olmadığına ikna etmek için de gerekli.