AKP'nin kurucu kadrosunda yer alan ve 24 Haziran'daki seçimde CHP'nin Konya'dan milletvekili adayı olan Abdüllatif Şener, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Şener, “Ranta dayalı bir ekonomik model kurmuşlar. Yolsuzlukların konuşulamıyor olması cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk dönemini yaşadığımızın kanıtıdır. Siyaset, yandaş işadamlarıyla dirsek temasında. Ülke kaynakları yağmalanıyor. Yatırım yapmak, üretim yapmak, dünya ile rekabet etmek ülkemizde zor hale geldi. Bu sarmalla ekonomiyi idare edeceğini sanan iktidar, koltuğu terk etmediği sürece bu ülkede yaşayan herkes refah payının azaldığını, işyerinin kapandığını, ekmek teknesini kaybettiğini görecektir” dedi.

Şener’in açıklamaları şu şekilde:

“AKP'den 11 yıl önce istifa ettim ama siyasetten kopmadım. Siyasi görüşlerimi kamuoyuyla paylaşarak bir anlamda aktif siyasetin içindeyim. Sürekli vurguladığım gibi mevcut iktidar yapısı, ülkemize ve insanlarımıza büyük zararı dokundu. Yanlış bir siyaset tarzı ve politikalar ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan felaketin eşiğine, arifesine getirdi. Bunda, en büyük etkenlerden biri kurulduğu günden itibaren AKP'nin sürekli iktidarda olması, hiç muhalefet yüzü görmemesidir.

‘EKONOMİ SÜREKLİ BORÇLANMAK ZORUNDA KALDI’

Bir kere Türkiye'nin döviz yükümlülükleri, cari açığı var. Onu karşılayacak uzun vadeli politikaların uygulanıyor olması gerekirdi. Bunun en temel yolu, ihracatı artırmaktan geçer. İleri teknoloji ürünlerini ihraç eden bir ülke haline Türkiye'yi dönüştürmekten geçer. Ama maalesef, iktidar 16 yıldır, dünyada bilinen bir tek marka üretemedi. Türkiye'deki 10 en büyük markanın (bunların 6'sı da banka) marka değeri 26 milyar dolardır. Ama Nike ayakkabı markasının marka değeri 28 milyar dolardır. Bu haliyle cari açığı kapatmak için ekonomi sürekli borçlanmak zorunda kaldı ama yapısal olarak sorunu çözülmüyor.

‘ERDOĞAN’IN DIŞINDA KAZANAN OLMASI HALİNDE PİYASA RAHATLATACAK’

Piyasayı geren iktidarın yapısı. Türkiye tepe üstü gidiyor. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını kazanması halinde yasama, yürütme, yargı, sivil toplum kuruluşları ve medya yine tek kişinin tahakkümünde olacak. İşte bu algı dövizi yükseltiyor. İnsanların mülkiyet, girişim hakkına müdahale yoktu. İşadamları mülkiyet hakkının tehdit altında olduğuna inanıyor. Bu durum, yabancı sermaye girişini engelliyor. Seçim sonrası, Erdoğan dışında bir cumhurbaşkanı adayının kazanması halinde ister istemez rahatlama olacak. Hiçbir girişimci ve yabancı sermaye kendisini tehdit altında algılamayacak.

‘İKTİDAR KOLTUĞU TERK ETMEDİĞİ SÜRECE HERKES REFAH PAYININ AZALDIĞINI GÖRECEK’

Ranta dayalı bir ekonomik model kurmuşlar. Yolsuzlukların konuşulamıyor olması cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk dönemini yaşadığımızın kanıtıdır. Siyaset, yandaş işadamlarıyla dirsek temasında. Ülke kaynakları yağmalanıyor. Yatırım yapmak, üretim yapmak, dünya ile rekabet etmek ülkemizde zor hale geldi. Onun yerine siyasetçilerle dirsek temasına girerek bire bin, bire 5 bin kazanmak daha cazip oldu. Böyle bir ekonomi, dış açığımızı zaten kapatamaz. Bu zihniyet değişmeden cari açık kapanmaz, sıkışıklıklar sadece dış borçları artırır. Bu sarmalla ekonomiyi idare edeceğini sanan iktidar, koltuğu terk etmediği sürece bu ülkede yaşayan herkes refah payının azaldığını, işyerinin kapandığını, ekmek teknesini kaybettiğini görecektir.

‘SEÇİME KRİZLE GİRİYORUZ’

Genel olarak 24 Haziran'a doğru ülkedeki siyasi, sosyal, ekonomik gelişmelere baktığımızda her şey iktidarın aleyhine, her şey özellikle CHP'nin lehine. Seçime, her şeyden önce bir krizle giriyoruz. 16 yıllık iktidarın daha döviz kurlarını dengeleyecek bir yapılanmaya ekonomiyi geçirememiş olması ne kadar başarısız olduğunu açıkça gösteriyor."

Kaynak: Sözcü