PKK lideri Abdullah Öcalan, Ezîdî halkına hitaben bir mektup gönderdi.

Öcalan, Ezidi kurumlarına gönderdiği mektupta, “Êzidi halkının şahsında insanlığa dayatılan ihanet ve katliam girdabına karşı, Derwêşê Evdî’nin yaşam pınarı olarak sunduğu direniş, onur, özgürlük sevdası ve aşk insanlık için tarihsel-toplumsal bir yol göstericidir” dedi.

Abdullah Öcalan’ın mektubu şöyle:

“Direnen Êzidi halkımıza,

Tüm uygarlık tarihi boyunca insanlığın en büyük acılarına tanıklık eden, Ortadoğu coğrafyası ve halkları, son iki yüz yılda da kapitalist modernitenin en amansız savaşlarına, katliamlarına ve soykırımlarına maruz kalmaya devam etmektedir. Kapitalist modernitenin üç mahşeri atlısının (kapitalizm, ulus devlet, endüstriyalizm) bölgeye yayılması ile birlikte topraklarımız ve halklarımız, tarihin bile tanıklık etmekten utandığı sayısız etnik, milliyet ve inanç kırımlarını süreklilik kazanan bir kaosun pençesinde yaşamak durumunda kalmışlardır. Şüphesiz ki, bu soykırımcı saldırı pervasızlığı direnen ve yenilmeyen halk gerçeklikleri ile aşılmaya çalışılmış, insanlığın tarihsel onuru da bu topraklarda kutsal bir çabayla korunmaya çalışılmıştır. Modernitenin hegemonik küresel ve bölgesel aktörleri insanlığa nefes aldıracak bu erdemli duruşu boğmanın gayretlerinden ve hamlelerinden vazgeçmiş değillerdir.

Genelde Kürt halkına özelde ise öz Kürt kültürünün inançsal zenginliğini temsil eden Êzidi halkına yönelen soykırım saldırılarını bu tarihi ve felsefik perspektif üzerinden değerlendirebiliriz. Yaşanan yakıcı güncel gelişmeleri tarihten kopuk ele almamak, toplum-tarih ilişkisini kendi özgüllüğü içerisinde değerlendirmek bilince çıkarmamız gereken en hayati görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu anlamıyla Êzidi halkının şahsında insanlığa dayatılan ihanet ve katliam girdabına karşı, Derwêşê Evdî’nin yaşam pınarı olarak sunduğu direniş, onur, özgürlük sevdası ve aşk insanlık için tarihsel-toplumsal bir yol göstericidir.

Halkımıza karşı yönelen inkâr, asimilasyon ve imha temelli politikalara karşı kültür, inanç ve kimlik ekseninde varlığımızı korumamız, kaçınılmaz olarak gelen özgürlük zaferinin en önemli yapı taşı olarak bugün gündemleşmiş ve güncelleşmiştir. Bu var oluş süreçlerinde, Êzidi halkımız Kürtlüğe özgü değerlerin en saf halini taşıma ve tüm dayatmalara karşı kendi inançlarını koruma durumundan dolayı en büyük saldırılarla yüz yüze gelme durumunda kalmışlardır.

Bu süreçte, Kürdistan’dan zorunlu göçler, insansızlaştırılmış hayalet köyler, diasporada içe kapanan özüne yabancılaşan kimi yetersizlikler de Êzidi halkını soykırımdan geçirmek isteyen güçleri cesaretlendiren gelişmeler olarak görülmelidir. Yani öz eleştirel temelde örgütlenme ve öz güç yetersizlikleri, öz yönetim eksiklikleri bugün de aşılması gereken sorun alanları olarak mutlak bir şekilde değerlendirilmelidir. Şengal’de yaşanan katliamlar, derdest edilip aşağılık pazarlarda köleleştirilmeye çalışılan Êzidi kadınlar, en amansız koşullarda yaşanan mülteci konumlar, yerle bir edilmeye çalışılan kutsal mekânlar gerçeği bile öz güç-öz yönetim ihtiyaç ve zorunluluğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu temelde yapılacak çalışmalar ve ortaya konacak yoğunlaşmaların salt hegemonik güçlerin kuklası konumunda olan IŞİD çetelerini değil, onların sahibi konumunda olan en büyük orduları bile dize getirecek bir iradeyi doğuracağından kuşku duyulmamalıdır.

Geliştirmeye çalıştığımız Demokratik Ulus çözümünün de, Demokratik Modernite tezlerinin de yaşanan yerel ve bölgesel zorlanmaları bu temelde aşma gayretlerine katkı sunmasını en samimi temenni olarak ifade etmek isterim. Başta kahramanlıkların en canlı tanığı olduğum Êzidi kadınları olmak üzere tüm Êzidi halkımızı bu temelde selamladığımı, içinde bulunduğum koşullara rağmen yüreğimin soykırım cenderesine karşı direnen onurlu duruşlarıyla birlikte çarptığını bir kez daha yinelemek isterim" (ANF)