11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 15 Temmuz darbe girişimi, demokrasi ve insan hakları, dış politika ve gündeme ilişkin açıklamarda bulundu.

Hükümeti örtülü bir dil ile eleştiren Gül, başbakanlık görevine geldiğinde Kürt illerinde uygulanan OHAL’in kaldırıldığını belirtti.

OHAL’in 5’inci kez uzatılmasını eleştiren Gül, “2016 yılında 15 Temmuz’da çok hain bir darbe teşebbüsüyle Türkiye karşı karşıya kaldı. Ne acı ki bugünkü dünyada, böyle şeffaf bir dünyada olağan üstü hal ile yönetilen bir ülke haline dönüştük. 2003 yılında iktidara geldiğimizde Güneydoğuda uygulanmakta olan olağanüstü hali Başbakan olduğumda kaldırmıştım. Şimdi bütün bu acı gerçekleri bilmemiz gerekir" dedi.

“Dış politikanın güçlü olması için Türkiye’nin önce içi düzenli olmalı” değerlendirmesinde bulunan Gül, ‘düzen’den kastının ise “kuvvetler ayrılığına bağlı demokratik bir sistem, hukukun evrensel şekilde eşit uygulandığı bir hukuk düzeni, güven veren, ayrım yapmadan sadece haklı ve haksız ayrımı yapan temel hak ve özgürlüklerin evrensel anlamda garanti altına alındığı bir sistem” olduğunu söyledi.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu tarafından bu yıl 9'uncusu düzenlenen "Diplomat Okulu" programının açılışına katıldı.

DEMOKRASİ VURGUSU VE DIŞ POLİTİKA

Türkiye’nin dış ve iç politikasını eleştiren Gül, dış politikadaki başarının altında ülkedeki demokrasinin yattığını söyledi:

"Dış politikasının güçlü olabilmesi için bir ülkenin önce evinin içinin düzenli olması lazım. Evinin içi düzenli olmayan bir ülkenin çok güçlü bir dış politika güdebilmesi mümkün değildir. Onun için hep derler “Foreign Policy starts at home”, yani dış politika önce evinde başlar. Evin içi dediğimde sağlam bir siyasi yapı, kuvvetler ayrılığına bağlı demokratik bir sistem, hukukun evrensel şekilde eşit uygulandığı bir hukuk düzeni, güven veren, ayrım yapmadan sadece haklı ve haksız ayrımı yapan temel hak ve özgürlüklerin evrensel anlamda garanti altına alındığı bir ülke kastediyorum. Şeffaflık, hesap verebilirlik, iyi yönetişim (“Good Governance”) dediğimiz  ilkelerin geçerli olduğu bir ülkenin dış politikası da muhakkak ki güçlü olur.

Böyle bir ülkenin çizdiği porte bütün dünyada güçlü olur. Böyle bir ülkenin bu dediğimiz unsurları o ülkenin “Soft Power” dediğimiz “yumuşak güç” kısmını çok güçlü yapar. O ülke önce çevresine sonra da Dünya’ya karşı hem model olur, hem vaktiyle Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı olarak sıkça kullandığım tabirle “Source of inspiration” dediğimiz ilham kaynağı olur. Ve nitekim uzun bir süredir Türkiye bu açıdan baktığımızda bütün çevremize gerçekten ilham kaynağı olmuştur."

Dış politikada diplomasinin esas alınması gerektiğini savunan Gül şöyle devam etti:

"Diplomasi mecbur kalıp da güç kullanmamak için var, tatlı dille meseleleri çözmek için var. Acı dille zorla meseleleri çözersin ama onlar çok kalıcı olmaz. Önemli olan kazanım zaten. Siz ilerlerken anti-tezinizi oluşturmadan, düşman oluşturmadan ilerleyeceksiniz ki bu ülkeler içerisinde de bölge içerisinde de hep beraber sevgi ve mutluluk olsun. Onun için “yurtta sulh cihanda sulh” lafı gerçekten çok olağanüstü bir laftır. Barışın kendi ülkenizde, çevrenizde ve bütün dünyada temini için uğraşmak. Bunun için de bölgede ve her ülkede az önce söylediğim demokratik anlayışın ve uygulamaların yaygınlaşması lazım.

DIŞ POLİTİKADA KOMPLO TEORİLERİ

Hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sık sık gündeme getirilen ‘üst akıl’ ve ‘dış mikraklar’ açıklamalarına gönderme yapan Gül, şöyle konuştu:

"Genellikle dış politika dediğimizde komplo teorileri çok konuşulur. Tabi ki komplo teorileri vardır, siyasi tarih okuduğunuzda bunun çok örneklerini göreceksiniz. Öyle casuslar göreceksiniz ki, hele soğuk savaş döneminde, neler yapmışlar ülkeler nasıl nerden nereye sürüklenmiş, bütün bunları göreceksiniz.

Hele Türkiye söz konusu olduğunda dünyanın birçok yerinde Türk düşmanı ve Müslüman düşmanı mihraklar, çevreler hep var, bunlar muhakkak var. Bunları bileceğiz, naif olmayacağız ama eğer her şeyi komplo teorilerine bağlamaya kalkarsak o zaman da o ülkeleri yönetenlerin hiç mi akılları yokmuş sorusunu sormamız gerekir. Allah herkese akıl vermiş. O ülkelerin yöneticilerinin, liderlerinin, sorumluluk taşıyanlarının hiç mi aklı yokmuş diye sorgulamamız gerekir. Bu anlamda baktığınızda şöyle geriye gittiğinizde öyle acı gerçekler vardır ki bugün çok üzüldüğümüz Irak ve Suriye gibi iki komşumuz, iki ülkenin de bel kemiği tamamen kırılmış durumda. Ne kadar acı.

Savaşın sorunları çözmede en son yol olduğunu ifade eden Gül, konuşmasını şöyle noktaladı:

Savaşın ne olduğunu en iyi askerler bilir. Onun için askerler hemen savaşalım demezler, savaşın acımasızlığını, savaşın nasıl ölüm olduğunu, öldürmek olduğunu en iyi onlar bilir. Savaş en son yoldur. Diplomasi eğer zayıfsa, devrede değilse birdenbire sıcak problemle karşı karşıya kalırsınız ve güç kullanmak zorunda kalırsınız. Tabi ki güç kullanmaktan önce de çıkış stratejilerinin olması gerekir. Bugün Suriye’de yaşanan felaket nedir?

Suriye gibi Irak’a da böyle girilmiştir. Uluslararası meşruiyet olmadan, BM Güvenlik Konseyi’nin kararı olmadan Amerika mecbur etmiştir ve koalisyonla o saldırıyı yapmıştır. Suriye’ye karşı başlatılan silahlı mücadelenin bir çıkış stratejisi yapılmadığı için, dengeler iyi hesaplanmadığı için neticede bugünkü büyük siyasi boşluk, perişan durum ortaya çıkmıştır. Çok iyi tanıdığımız şehirler Şam, Halep gibi bakmaya kıyamayacağınız şehirler yerle bir olmuştur. Onun için dış politikada bilgi, tecrübe ve geleceği öngörmek için analiz çok önemlidir."

(Kaynak: ODA TV)