ABD’nin ünlü düşünce kuruluşlarından Partilerüstü Politika Merkezi, 30 Mart seçimlerindeki hileler için “bireysel sahtekârlıklar değil, merkezi planlama söz konusu” saptamasını yaptı ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Türkiye’nin uluslararası gözlemci davet etmesini istedi.

Merkezin raporunda, sandıklarla ilgili şüphelerin doğuracağı sonuçlar için de “Eğer Erdoğan karşıtları seçim sonuçlarına daha fazla güvenemeyeceklerini hissederlerse bunun sonucu olarak politik ve siyasi istikrar berbat duruma gelebilir. Muhalefet sandıktan ve sokaklardan da uzaklaşacak” uyarısında bulundu.

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz ve Eric Edelman’ın başında olduğu düşünce kuruluşu, 30 Mart seçimlerinin ve yolsuzluk iddialarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve Türkiye’nin geleceğine yönelik etkilerini analiz eden “Gölgeler ve Şüpheler” adlı bir rapor hazırladı.

Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre; raporda öne çıkan bazı değerlendirmeler şöyle:

OY KULLANIRKEN DEĞİL, SAYIMDA HİLE VAR

Seçim merkezlerindeki birçok düzensizlik dikkatsizlik ve cahilliğin sonucu. Sayım sırasında ne olduğu konusunda ciddi endişeler var. AKP’nin büyük zaferiyle sonuçlanan başarısını sorgulamaya gerek yok. Sorun, AKP’nin büyük bir üstünlüğünün olmadığı anahtar konumundaki bölgelerde. Belgelerdeki yasadışılıklar, örneğin Ankara’daki mühürsüz seçim sandıkları gibi istatistiksel anormallikler ciddi endişe yaratıyor. Çünkü bunlar birkaç bireysel sahtekârlıktan ziyade merkezi planlamanın olduğunu gösterir nitelikte. Sandıktaki tüm şüpheleri gidermek ve güveni yeniden sağlamak için bu sorular gündeme getirilmeli ve cevaplanmalıdır. Bu henüz yapılmış bir şey değil.

KOORDİNASYON VAR

AKP’nin başarısıyla ilgili analizler garipliklerin ülke çapında olduğunu gösteriyor. Korelasyon, bunun tesadüfi olduğuna değil, merkezi bir koordinasyon ile yapıldığını gösteriyor. Böyle bir sonuç muhalefet partilerinin zaferlerinde görülmüyor.

‘EN NEFRET EDİLEN POLİTİKACI’

Seçimler sonucunda çıkan şüpheler her toplumda çok ciddi tehlike oluşturur. Başbakan’a büyük bir güvensizlik duyulan ve toplumun büyük ölçüde bölündüğü Türkiye’de bu tehlikeler şiddetli boyutta. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olursa daha da otoriter olacağına dair ciddi endişeler var. Eğer seçimin kendisine yönelik de şüpheler olursa, muhalefet sandıktan ve sokaklardan da uzaklaşacak. AKP şu anda Türk seçmeninin çoğunluğunu kazanmış durumda. Erdoğan’ın karşılaştığı zorluk, muhalefetin keskinliği. Türk siyasi tarihinde hiçbir politik lider, destekleyicileri tarafından bu kadar sadakatle bağlanılmamış ama hiçbir Türk politikacıdan da bu kadar da nefret edilmemişti. Eğer Erdoğan karşıtları seçim sonuçlarına daha fazla güvenemeyeceklerini hissederlerse bunun sonucu olarak politik ve siyasi istikrar berbat duruma gelebilir.

TOPLUMDAKİ BÖLÜNME TEHLİKELİ

Gezi Parkı protestolarının yayılmasından bu yana Erdoğan yalnızca muhalefet partilerine ve politikacılara saldırmakla kalmıyor, gücünü kullanarak toplumun bir bölümünü diğerine karşı kışkırtıyor. Sonuç itibarıyla, toplumdaki tehlikeli bölünme giderek derinleşiyor.

'DEMOKRASİ ERDOĞAN İÇİN ARAÇ’

Raporun girişinde Erdoğan’ın 1993 yılında demokrasiyi “istediğinde vazgeçebileceği bir araç olarak gördüğünü” belirten sözlerine yer verilirken, 2002-2008 yılları arasındaki icraatlarıyla şüpheleri yok ettiği belirtiliyor. 2008 sonrası için ise şu ifadeler yer alıyor: “Erdoğan, askerden ve yargıdan daha fazla korkmasına gerek olmadığı güveniyle, siyasi çoğulculuğu beslemek yerine baltalayarak giderek daha da otoriterleşti ve ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirdi.”