AB Bakanı Ömer Çelik, "Esad rejimi bir katliam rejimidir. Esad ile dolaylı, doğrudan, kapı arkasında gizli, açık diplomasi şeklinde hiçbir temasımız olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. Kendi halkını savaş uçaklarıyla katleden, halkına karşı kimyasal silah kullanan ve tamamen gayrimeşru durumdaki birisiyle temas etmemiz mümkün değildir" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda, gündem dışı konuşmaların ardından, Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 1. Bölümü üzerinde görüşmeler yapıldı.

TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Bakan Çelik’in açıklamaları şöyle:

'ESAD İLE DOLAYLI, DOĞRUDAN HİÇBİR TEMASIMIZ OLMAMIŞTIR'

"Esad rejimi bir katliam rejimidir. Esad bir katildir. Esad ile dolaylı, doğrudan, kapı arkasında gizli, açık diplomasi şeklinde hiçbir temasımız olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. Kendi halkını savaş uçaklarıyla katleden, halkına karşı kimyasal silah kullanan ve tamamen gayrimeşru durumdaki birisiyle temas etmemiz mümkün değildir. Uluslararası basında çıkan haberlerin bu bakımdan hiçbir geçerliliği yoktur"

TÜRKİYE SADECE ÖSO’YU DESTEKLEMEKTEDİR’

"Türkiye'nin orada himaye ettiği çeteler şeklindeki bir kavramı tabii ki kabul etmiyoruz. Türkiye orada öteden beri meşru muhalefeti ve meşru muhalefete bağlı olarak Özgür Suriye Ordusu'nu desteklemektedir. Meşru muhalefet ve ÖSO'nun desteklenmesi, sadece Türkiye'nin politikası da değildir. Bu pek çok müttefikimiz tarafından da kabul gören bir politikadır. Buradaki tutumumuz da nettir. Suriye halkının genel iradesinin yansıtılacağı bir politik tablonun ortaya çıkmasını ifade ediyoruz. Bir geçiş süreci olması gerektiğini ifade ediyoruz"

‘HENÜZ HALKINA KURŞUN SIKMIYORKEN ESAD İLE DE GÖRÜŞÜYORDUK'

"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti oradaki Kürt, Arap, Türkmen, Alevi, Sünni, Nusayri unsurların hepsini kardeş görmektedir. Çok açık bir şekilde ifade etmek isterim, benim de şahit olduğum bir konudur bu. Arap devrimleri başladığında biz Suriye'de bir karışıklığın olacağını öngördüğümüz için o zaman, henüz bu olaylar başlamamışken, henüz halkına kurşun sıkmıyorken Esad ile de görüşüyorduk. Esad ile görüşmeler sırasında yapılmak istenen şuydu: Suriye'de, komşu bir ülkede bir karışıklık meydana gelmesin ve anlamlı bir geçiş süreci yaşansın diye…

Burada Esad'a teklif edilen ve benim de şahit olduğum, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı dönemindeki tekliflerden biri şuydu: 'Birincisi siyasi partilere izin ver, ülkende reformlar gerçekleştir, siyasi grupları serbest bırak, Arap ve Türkmenlerin statülerinin güçlenmesine müsaade et' ve önemlisi de şuydu: Henüz Türkiye'de hiç kimsenin gündeminde yokken, Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlığı döneminde bu maddeyi de gündeme getiriyordu; 'Senin ülkende Kürtlerin herhangi bir statüsü yok, vatandaşlık hakları bile yok. Kürtlere bu hakları ver' şeklinde Cumhurbaşkanımız tarafından bu gündeme getiriliyordu. Üstelik o zaman Suriye Kürtleri, Türk dış ve iç politikasında tartışılan bir konu bile değildi.

Bu, Esad ile yapılan ve basına yansımayan görüşmelerde gündeme getiriliyordu. Bu şahit olduğum olayları niye anlatıyorum size? Şunun için anlatıyorum; çünkü Kürtlerin statüsünün de Suriye'de verilmesi gerektiğini, Arapların, Türkmenlerin aynı şekilde hakları olması gerektiği zaten Cumhurbaşkanımız başbakanlığı döneminde Esad'a tavsiye, telkin ediyordu ve bu şekilde hareket etmesi gerektiğini söylüyordu."

"Suriye'deki tavrımız PYD'ye karşıdır. PYD bir terör örgütüdür. Ama PYD'yi Kürtlerle eşitliyorsak, o zaman bunu şöyle açmamız lazım. Kobani olayları sırasında bile Rudaw haber ajansına Suriye'deki diğer Kürt grupların yaptığı açıklamalar vardır. Oradaki Kürt grupları diyorlar ki 'Burada adeta sadece bir PKK/PYD hakimiyeti kurmak için bizim buranın kurtarılmasına dönük olarak yardım taleplerimiz bile kabul edilmiyor.' Şu anda PYD'nin şimdiye kadar yürüttüğü politika çerçevesinde Arap ve Türkmenleri ve diğerlerini taciz ettiği gibi PKK çizgisinin dışındaki Kürt unsurlarını taciz ettiği açık bir durumdur"