AB büyükelçileriyle bir araya gelen AB Bakanı Ömer Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

AB Bakanı Ömer Çelik, “Bugün de yükselen Türkiye karşıtlığı, Türkiye ile alakalı değildir. Herkes kendi iç siyasetinde bunu kullanarak Avrupa değerlerini sabote etmektedir. Mantıklı bir şekilde, resmi platformlarda konuşmalıyız. Türkiye-AB ilişkileri stratejiktir. Hükümetlerimiz, dünyayla ilişkilerini sürdürerek yoluna devam etmektedir. AB ilişkilerinde çok kırılgan durumdayız.” dedi.

AB Bakanı Ömer Çelik, sabah saatlerinde AB büyükelçileriyle bir araya geldi. Çelik'in açıklamalarından satır başları:

Çeşitli vesilelerle AB'nin aldığı pozisyonlara ilişkin rahatsızlıklarımızı kendileriyle paylaştık. 15 Temmuz'dan sonra AB'li liderlerin dünyaya fiili ve güçlü mesaj vermek için Türkiye'ye gelmesini beklerdik. Bir millet darbeyle top yekün savaşıp, bunun bedelini şehitlerle ödemişken, Avrupa'daki bazı dostlarımızın 1 cümleyle yanımızda olduğunu söylerken, 9 cümleyle eleştirmesi kabul edilemez.

Sürekli olarak Türkiye karşıtlığı yapılması, Türkiye'nin sürekli sorgulanması doğru bir siyaset tarzı değildir. Sürekli olarak Türkiye hakkında konuşmak bir Avrupa kurumu siyaseti olmamalıdır. Türkiye hakkında konuşacaksak, katılım toplantıları çerçevesinde konuşabiliriz. Eğer Türkiye olağanüstü toplantıya davet edilecekse, bu terör saldırıları sonrasında olmalıdır.

Bizim esas önemsediğimiz, Türkiye AB ilişkilerinin anlamlı şekilde yürümesidir. 2004-2009 arasında, AB içerisinde 44 dokunulmazlık dosyalarının 24'ü kaldırılmıştır. Türkiye'de dokunulmazlık meclisin tamamı için kalkmıştır. Milletvekilinin işi toplumun talebini, siyasi temsiliyete çevirmektir. Siyasi partilerin mülkiyeti halktadır. Halkın oy verdiği herkese saygı duymak zorundayız. Ama bir vekil seçildikten sonra teröre destek veriyorsa, bunu kabul edemeyiz. Vekiller tabi ki hür biçimde siyasetini yapmalıdır. Ama bunun yerine halkın ihtiyaçları için siyaset yapmaktansa, terör örgütünün temsilciliğini yapıyorsa bunu kabul etmeyiz.

Biz ayaklanma çağrısı yapanlardan, hendekleri savunanlardan, milis güçler oluşturmaya çalışanlardan bahsediyoruz. Önce seçilmişler kurumlara saygı göstermelidir. Sivil siyaseti darbelerin sakatladığını söylüyoruz ama terör örgütlerinin sakatlanmasını da göz ardı edemeyiz. Siyasi çözümden bahsediliyor. Kimlik konulardaki yasakların ortadan kalkması ve terör örgütüne silah bıraktırılması için çok güçlü bir çözüm süreci yürütülmüştür. Kimlik meselelerine dönük yasaklar kalkmıştır. Ama net bir şekilde görüldüğü gibi silahlı güçler Türkiye dışına çıkmamıştır.

Bunlar olurken, 'hendekler bizim kazanımımızdır', 'PKK'yı terör örgütü olarak görmüyoruz' denmesi, bir vekilin teröristlere silah taşıması kabul edilemez. Hiç bir Avrupa ülkesinde TBMM'de konuşulduğu kadar cüretkar tartışmalar yaşanmıyor. TBMM'de herkes hürce konuşuyor. Pek çok Avrupa ülkesinde bu söylemlere müsaade edilmez. Milletvekilleri tutuklanıyor deniyor. Milletvekilleri tutuklanmıyor.

Bir kişi seçildikten sonra terörü destekleme özgürlüğü kazanmaz. Dosyalarına bakıldı ve bir kısmı serbest bırakıldı. Biz parti kapatmalara karşı olan bir parti olarak, partilere halkın sahip olduğu düşünüyoruz. Partiler yaşamalıdır ama hiç kimse terör faaliyetinin arkasına sığınmamalıdır. İspanya mahkemesinin, Batasuna kararını hatırlatmak istiyorum. Bir milletvekilinin, Venezüeala'daki bir ETA mitingine katılması, bir milletvekilinin ETA propagandası yapması gibi suçlamalar var.

İspanya Yüksek Mahkemesi, bunu terör propagandası saymış, AİHM bu kararı onaylamıştır. İspanya mahkemesi bunu demokrasiye tehdit olarak görmüştür. Milletvekilinin tutuklanması arzu edilen bir durum değildir. Ama bir vekil, halkın iradesini terör örgütlerine teslim ediyorsa, siyasi katılım bahane edilerek bu kişilerin yargılanmaması yönünde argüman üretilemez.

Darbeler nasıl sivil siyaset için meşru değilse, terör örgütleriyle ilişki de meşru değildir. Söz konusu olan parlamento dokunulmazlığıdır. Bir meclis görev yaparken, kimseden korkmadan yapmalıdır. Bir kişi halktan aldığı yetkiyi, terör örgütü talimatlarını yerine getirmek için kullanamaz. İnsan hakları ve demokrasiyi korumaktan başka derdimiz yoktur.

Bugün de yükselen Türkiye karşıtlığı, Türkiye ile alakalı değildir. Herkes kendi iç siyasetinde bunu kullanarak Avrupa değerlerini sabote etmektedir. Mantıklı bir şekilde, resmi platformlarda konuşmalıyız. Türkiye-AB ilişkileri stratejiktir. Hükümetlerimiz, dünyayla ilişkilerini sürdürerek yoluna devam etmektedir. AB ilişkilerinde çok kırılgan durumdayız. Belçika'daki bir mahkemenin PKK'yı terör örgütü olarak görmemesi insan hakları sözleşmesine saldırıdır.