13 Mart 1997 Perşembe...
28 Şubat günü yapılan tarihî Milli Güvenlik Kurulu’ndan ancak 15 gün sonra toplanabilen Bakanlar Kurulu üyeleri Başbakanlık Merkez Bina’nın altı salonundalar.
6 mart günü yapılması planlanan Bakanlar Kurulu toplantısı bakanlar biraraya getirilemediği için bugüne ertelenmişti. O günkü toplantının yoklar listesinde Antalya’da olan Devlet Bakanı Abdullah Gül ve Küba’da olan Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna var.
BİLDİRİ BAKANLARA OKUNUYOR
Toplantıyı açan Başbakan Necmettin Erbakan gündemin birinci maddesini açıklıyor: “Milli Güvenlik Kurulu kararları.”
Erbakan “Bakanlar Kurulu üyeleri doğrudan bilgi sahibi olsun” diyerek MGK kararlarını ve MGK’nın basına yaptığı açıklamayı okuması için sözü Devlet Bakanı Lütfü Esengün’e veriyor. 15 gündür basında hükümete muhtıra olarak verilen MGK bildirisi bir bakan tarafından hükümet üyelerine okunuyor.
ÇİLLER: "GEREKENİ HEMEN YAPALIM"
İlk sözü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller alıyor. Post-modern darbe sürecine karşı meydanlara bile inen, darbe sürecine karşı sert açıklamalar yapan Çiller’in 28 Şubat’tan sonraki ilk Bakanlar Kurulu’nda konuşması şaşırtıcı. Çiller MGK bildirisindeki önerilerin bir an önce hayata geçirilmesini istiyor ve hükümetin Refah kanadını açıklamaları konusunda uyarıyor:
“Türkiye çok ciddi bir dönemden geçiyor. Biraz önce kararı okunan Milli Güvenlik Kurulu anayasada yeri olan bir kuruldur. Bu kararlarla ortaya çıkan hususların gereği yapılacak, ilgili bakanlar bu konudaki çalışmaları hassasiyetle yürütecekler ve alınacak tedbirler de kısa, orta ve uzun vadeli olarak düşünülecektir. Kısa vadeli olanlar hemen uygulamaya konulacak, orta ve uzun vadeli tedbirlere yönelik olarak özellikle yasa gerektiren, ek mali kaynak gerektiren hususların tekrar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirmeye alınacaktır. Bu çalışmaların ciddiyetle yürütülmesi ve kamuoyuna da bu meseleler üzerine ciddiyetle gidildiği mesajının verilmesi gerekmektedir.”
"BAŞKANLARINIZA HÂKİM OLUN"
Çiller daha sonra sözü hükümet ortağına getiriyor ve özetle “tabanınıza ve belediye başkanlarınıza hâkim olun, tahrik etmeyin” diyor:
“Her iki parti kendi kimlikleriyle yürümeye devam edecekler. Ancak yapılacak beyanlarla bazı unsurların tahrik edilmesi halinde bu, hükümeti etkileyecektir... Demokratik bir rejimin hükümet üyeleri olarak herkesin üzerine düşeni yapması gerekir. Ortamı bozmaya hazır bir medya, onlarla işbirliği halinde bazı kesimlerin de olduğu göz önünde bulundurularak bu durumun aşılması gerekir. Hükümetin işbirliği içinde tabana, belediye başkanlarına da hâkim olunarak hükümet icraatının öne çıkarılacağı bir atmosferin sürdürülmesi gerek.”
"MESAJIMI ANLADIĞINIZI SANIYORUM"
Çiller devam ediyor:
“Bu ileri sürülen iddiaların haksızlık olduğunu ileri sürmek mümkün. Ancak mesele haklı olmak meselesi değil. Siyasi bir oluşum meydana getirildi. Bu yüzden toplumda bir uzlaşma yaratmak gerek, toplumun kucaklanması gereken bir dönemden geçiyoruz. Hükümetin toplumsal uzlaşma üzerine kurulduğu baştan ifade edilmişti. Milli Güvenlik Kurulu kararlarını kısa, orta ve uzun vadede icraata koyacağımızı ve iyi bir dayanışma içerisinde işin gereğinin yapıldığını topluma da ileterek bunun üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bunun için ilgili başkanların ilk etapta gerekli icraatları ortaya koymaları ve bunu da kamuoyuna bildirmeleri gerekiyor. Milli, Savunma, Adalet, İçişleri ve Milli Eğitim bakanları gereğini yapmaları ve buna ilişkin mesajları kamuoyuna vermeleri lazım. Hükümete ilişkin yapılacak icraatlarda, Bakanlar Kurulu’nda karar verilmeden konuşulmamalı...”
Çiller konuşmasını son bir uyarı ile bitiriyor:
“Vermiş olduğum mesajın satırlarını ve satır aralarını bütün üyelerin iyi anladığına inanıyorum.”
ERBAKAN: “ÇİLLER’E KATILIYORUM”
Ve söz yeniden Başbakan Erbakan’a geçiyor. Salon uyarı ve imalarla dolu Çiller’in sözlerine Erbakan’ın yorumunu merakla bekliyor. Erbakan’ın çıkışı da en az Çiller kadar şaşırtıcı:
“Sayın Çiller konuyu fevkalade güzel ortaya koydu. Konuşmalarına aynen katılıyorum. Tek kelime bile ilave veya çıkarmaya lüzum görmüyorum...”
"İRTİCA İSRAİL’DE DE VAR"
“İrtica konusunda Sayın Çiller’in temel tesbitine katılıyorum. İrtica konusu bu hükümetle ilgili değil. İcraatımız ortada, herşey anayasaya uygun yapılıyor. İrtica ve kaba softalık bir nevi hastalık. Bu Türkiye’ye has bir konu değil, mesela İsrail‘de bu hastalık Türkiye’den çok daha fazla. Bugün Avrupa’da da dini taassup var. Ortaçağ’da Avrupa bu hastalığı bütün şiddetiyle yaşadı.”
"EVREN DE ÖZAL’I UYARMIŞTI"
"TAVSİYELER İSABETLİ"
TARAF