CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, “17 Aralık’ı, Kapıkule’de yakalanan eroin TIR’ı başlattı” iddiası, Emniyet’in 3 Haziran 2011 tarihli ‘Happani Grubu Raporu’na uzandı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “17 Aralık’ı, eroin TIR’ı başlattı” açıklamaları, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna yeni bir boyut kazandırdı.

Hüseyin Özay'ın Taraf'ta yer alan haberine göre, operasyonu başlatan süreç 2007 yılının Şubat ayında bir TIR içinde 202 kilogram eroinin yakalanması ile başladı. TIR, Kapıkule Sınır Kapısı’nda yakalandı. Aynı dönemde, Edirne Emniyet Müdürlüğü koltuğunda ise, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Hanefi Avcı bulunuyordu. Dolayısıyla, operasyonun düğmesine Hanefi Avcı basmış oldu. İşte “TIR dosyasının” ayrıntıları:

“202 KİLOGRAM” EROİNLE BAŞLADI

AKP’nin, hükümete yönelik “darbe” olarak nitelendirdiği 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun tüm ayrıntıları, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Mali Suçlar ve Suç Gelirleri Mücadele Müdürlüğü’nün, 3 Haziran 2011 tarihli “Happani Grubu Değerlendirme Raporu”nda yer aldı. Rapora göre, 17 Aralık operasyonu süreci, Kapıkule Hudut Kapısı’nda 12 Şubat 2007 tarihinde bir TIR’ın içinde 202 kilogram eroin yakalanması ile başladı. Büyük bir servet değerindeki eroin ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından 2007/1258 numara ile soruşturma başlatıldı. Yine aynı soruşturma kapsamında mahkeme tarafından, şüphelilerle ilgili “dinleme kararı” alındı. Dinlemeler ise Edirne KOM Şube Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi.

Söz konusu dönemde ise, Edirne Emniyet Müdürlüğü’nün başında Hanefi Avcı bulunuyordu. 2005 yılında Edirne Emniyet Müdürlüğü’ne vekaleten atanan Avcı aynı göreve 2006’da asaleten atandı. Avcı, Edirne Emniyet Müdürlüğü‘nden ise 2009 yılında Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. 17 Aralık operasyonunun altyapısı da bu süreçte hazırlandı. Bir anlamda operasyonun ilk altyapısını dolaylı olarak Hanefi Avcı oluşturmuş oldu.

BAVULLARLA PARALAR YAKALANDI

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı konuyla ilgili soruşturmayı yürütürken, olay diğer ülkelere de sıçradı. Örneğin, 2001 yılında Rusya Gümrük Servisi, Reza Zarrab’ın 14 ayrı kurye ile Rusya ile Türkiye arasında nakit para transferi yaptığını tespit etti. Rusya, Zarrab’ın kuryeler aracılığı ile 37 ayrı seferde valizlerle Rusya’da 10 milyon euro taşıdığını belirledi. Bunun üzerine, Türkiye’den Zarrab ile ilgili daha geniş inceleme yapılması talebinde bulunuldu. Yani olayı, ABD, Avrupa ülkeleri dışında Rusya da takibe aldı.

Bu arada, yolsuzluk ve rüşvet ağının çözülmesinde Edirne Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan teknik takipte “deşifre olan” Durak Döviz bürosu etkili oldu. Söz konusu büro ile Zarrab arasında ilk etapta bir ilişki bulunamadı. Ancak daha sonra yapılan incelemelerde elde edilen bilgilerden, Reza Zarrab ile şoförü Turgut Happani’nin izine ulaşıldı. Yani işin içinde Reza Zarrab ile Turgut Happani’nin olduğu bilgisi Durak Döviz bürosuna ulaşılması ile elde edildi. Bu bilgi doğrultusunda Turgut Happani, Abdullah Happani, Serdal Happani, Şenel Happani ve Reza Zarrab ayrıntılı olarak teknik takibe alındı. Bu teknik takip ise, Ankara’ya yani bakanlara kadar uzandı.

OPERASYON YARIM KALDI

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bugüne kadar daha çok, “İran’a yönelik ambargo” nedeniyle gerçekleştirilen ticaret sonucu elde edilen gelirin aklanması olarak yansıdı. Ancak, yürütülen soruşturmada, sadece İran’ın ambargolu parasının değil, İran ve Irak’ta elde edilen yasadışı gelirlerin de aynı kişiler tarafından aklandığı belirlendi. Bu gelirler arasında ise uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve diğer suç unsurlarının da bulunduğu saptandı.

Şüphelilerin soruşturmayı öğrenmesi üzerine erkene alınan 17 Aralık operasyonu, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı boyutu ile ilgili incelemenin yarım kalmasına yol açtı. Operasyonun ikinci ve üçüncü aşamasında, “uyuşturucu ve silah” baronlarının da tutuklanması öngörülüyordu. Ancak, “yargıya yönelik” operasyon, dosyanın uyuşturucu boyutunun da yarım kalmasına yol açtı.

'MİLYAR DOLARLIK DURAK'

17 Aralık operasyonun, Reza Zerrab’a ait olduğu iddia edilen Durak Döviz bürosu ile başladığına yönelik ilk haberler Hürriyet gazetesinde yer almıştı. Örneğin gazetenin 21 Aralık 2013 tarihli sayısında yayımlanan “Milyar Dolarlık Durak” başlıklı haberde, 6 metrekarelik ofisten metrekare başına 19.6 milyar dolarlık kara para aklandığı iddialarına yer verildi.

Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) olayda kullanılan şirketleri inceledi. Bu çerçevede, Royal Hoding A.Ş.’nin alt firmaları olan Durak Döviz A.Ş., Tural Ltd., ve Pırlanta Ltd., şirketlerinin İran ve Dubai’ye külçe altın ihraç ederek, kara para aklama işini gerçekleştirdiğini belirledi. Yani altın ticaretinin arkasından da, suç gelirlerinin aklanması çıktı.

DÖVİZ BÜROSU ZARRAB’A AİT

TIR’da yakalanan eroin üzerine başlatılan teknik takipte, bazı gerçek ve tüzel kişiler arasında oluşturulan bir çetenin, İran ve Irak’taki kara paranın aklanması için Türkiye’yi kullandığı tespit edildi. Yani, Irak’tan ve İran’dan elde edilen, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gelirlerinin, Kapalıçarşı’daki bazı döviz büfeleri aracılığı ile aklandığı belirlendi. Bu süreçte ilk olarak bu transferleri yapan kişilerin arasında Durak Döviz ile Abdullah isimli şahısların olduğu tespit edildi.

Soruşturmanın derinleştirilmesi üzerine önce işin ucundan AKP’nin “hayırsever iş adamı” olarak tanıttığı Reza Zarrab ile adamları Happani ailesi çıktı. 2009 ve 2010 yıllarında, emniyet müdürlüğüne, konuyla ilgili olarak birçok ihbar mektubu geldi. Örneğin, İstanbul Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne 7 Mayıs 2010 tarihinde gönderilen bir ihbar mektubunda, Reza Zarrab’ın İstanbul Beyazıt’taki döviz bürolarını kullanarak, milyarlarca dolarlık kara parayı akladığı vurgulandı. Bu bilgiler doğrultusunda teknik takibe alınan kişilerin sayısı da arttı.