Yarın da sürecek toplantının bu yıl ki teması; "ekoloji ve kadın"...

 

İSTANBUL- Yeşiller Partisi tarafından düzenlenen 10. Yeşil Diyalog, "Vicdani Ret ve Şiddetsizlik" forumuyla başladı. Foruma, avukat Hülya Üçpınar ile vicdani retçiler Ercan Aktaş, Mehmet Tarhan, Serkan Köybaşı ve Yavuz Atan katıldı.

 

Forumda ilk olarak söz alan Ercan Aktaş, 15 Mayıs 2005 tarihinde vicdani reddini ilan ettiğini anımsattı, "Deklarasyonumun sonu, 'Bu savaş devam ediyor ve yarın geç olabilir' diye bitiyordu" dedi. Vicdani reddin savaş karşıtı harekete neler katabileceği üzerinde durduğunu anlatan Aktaş, şunları söyledi: "Dünyada vicdani retçiler savaş karşıtı hareketin öznesi olmuşlar. 1. Dünya Savaşı sırasında kitlesel bir şekilde savaş karşıtı bir söylem geliştirmişler. Türkiye'de de biz vicdani retçiler, savaş karşıtı söylemin öznesi olabiliriz. Türkiye'de 1989'dan bu yana yayınlanan vicdani red deklarasyonlarında, Kürt bölgesindeki savaşı gören söylemler var. Ancak bu yetersiz."

 

'SAVAŞ KARŞITI HAREKETİN ÖZNESİ OLALIM'

 

Bir hafta önce bir panel için Mardin'in Nusaybin İlçesi'ne gittiğini söyleyen Aktaş, "İstanbul'da güne 'merhaba' demek başka, Nusaybin'de başka. Oraya gitmeden önce bir arkadaşımı aradım, bana Cizre'ye gideceğini söyledim. Nedenini sorduğumda ise, 'Kazan Vadisi'nde kimyasal silahlarla öldürülen gerillalardan biri arkadaşımızdı. Ailesini ziyaret edeceğiz' dedi. Buradan bir adım ötemizde başka bir dünya var. Vicdani retçiler bu dünyayı görmeli ve savaş karşıtı hareketin öznesi olmalı" diye konuştu.

 

Ercan Aktaş, vicdani reddin artık toplumsallaşmaya başladığını da belirterek, "Sadece anarşistler değil, sosyalistler, Müslümanlar ve Kürtler de vicdani reddini açıklıyor. Bu çok önemli" dedi.

 

'SAVAŞI ÇOK YAKINDAN GÖRDÜM'

 

Aktaş'ın ardından söz alan vicdani retçi Mehmet Tarhan ise, 2001 yılında vicdani reddini açıkladığını anımsatarak, kişisel sürecini paylaştı. Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde doğup büyüdüğünü anlatan Tarhan, şunları söyledi: "Kürtçe bilmiyorum. Rahmetli babam Turgut Özal'ı çok severdi. 15-16 yaşında veteriner sağlık teknisyeni olarak memurluğa başladım. Orada devletin asker olduğunu anladım. Savaşı çok yakından gördüm. Lice, iki kere yakılmış bir kent. Geceleri sokağa çıkma yasağı vardı. Bir gece kapımız çalındı, bir komşu yarı Türkçe, yarı Kürtçe bana bir şeyler anlattı, evine götürdü. Eve gittiğimde gördüm ki, bir çocuğa serum takılacak. Çocuk, çöplükte bulduğu fünyenin patlaması sonucu yaralanmıştı. Fünye, Yatılı Bölge Okulu'nun yanında bulunmuştu. Yatılı Bölge Okulu ise, hastane gibi kışla haline getirilmişti. O zaman kafama dank etti. Bu çocuğun fünye ile işi neydi? Fünyenin okulun yanında ne işi vardı?"

 

Aynı günlerde Osman Murat Ülke ile ilgili haberleri Demokrasi Gazetesi'nde gördüğünü de anlatan Tarhan, "Dağa çıkmaya çok yakındım. Çünkü her gün vücudu parçalanmış gerilla cenazeleri görüyorduk. Ancak ben eşcinseldim ve beni tutan da eşcinselliğim oldu. Çünkü erkek egemenlik ve heteroseksizm her yerde o kadar içselleşmişti ki. Savaşı sorgularken daha bütünsel bakmaya başladım" diye konuştu.

 

'TUTUKLANINCAYA KADAR REDÇİ SAYILMADIM'

 

Adapazarı'na sürgün edildikten sonra memurluktan istifa ettiğini ve 2001 yılında vicdani reddini açıkladığını söyleyen Tarhan, vicdani ret ilanından sonraki süreci şöyle özetledi: "Cezaevine girinceye kadar retçi sayılmadım. Ne zaman ki, tutuklandım, herkes beni sevdi. Kahraman ilan edildim. Onların oyun kurallarıyla oynasam, savaşın bir tarafı olurum, oyun tahtasını bozmak gerekir, diye düşündüm. Bu hareketin ben öznesiyim. Retçi olup olmadığıma kim karar verebilir ki!"

 

10. Yeşil Diyalog'un öğleden sonraki oturumunda, "Ekolojik-Feminist Anayasa Yaklaşımı" konusunda atölye çalışması yapılacak. Bu çalışmaya konuşmacı olarak, KADER Başkanı Çiğdem Aydın, CHP Milletvekili Melda Okur ve BDP Milletvekili Sebahat Tuncel katılacak.

 

Taksim Hill Oteli'nde yarın da devam edecek olan Yeşil Diyalog toplantısında, yarın "Ekolojik mücadeleler ve bu mücadelelerdeki kadın deneyimi" üzerine tartışma yapılacak. (ETHA)