SERDAR KORUCU / Radikal

Geçen sene İstanbul ’da Gezi Parkı eylemleri öncesinde Beyoğlu’nda kurtarılması için eylemler düzenlenen ancak yıkımının önüne geçilemeyen Emek Sineması’nın ardından gözler bir başka tarihi mekânın, İnci Sineması’nın geleceğine çevrildi.

Yine Mayıs ayında hız kazanan proje Ermeni Katolik Mihitaryan Manastır ve Mektebi Vakfı’na ait bölgede İşadamı Mehmet Uyanoğlu ile birlikte hayata geçiriliyor. Proje kapsamında konutlar, ‘küçük bir şehir oteli’ ve onun altında da ‘alışveriş birimleri’ öngörülüyor. Ancak sinemanın geleceği ifade edilmiyor. Tek bilinen karma projenin Eski İnci Sineması’nın olduğu parselde gerçekleşeceği ve bir avlunun olacağı…

Halaskargazi Caddesi ile Nişantaşı’nın birleştiren, toplam inşaat alanı 79 bin 150 metrekare olarak açıklanan proje için kilise vakfına ait dükkanlar 14 Mayıs akşamında boşaltıldı. Bölgede inşaat süreci devam ediyor. CHP ise sürece tepkili…

‘EMEK’TEN SONRA UMUDUM KALMADI’

Arazinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ‘Turizm Tesis Alanı’ ilan edilmesine CHP’li Meclis üyelerinin ret oyu vermiş, ancak karar oy çokluğu ile kabul edilerek otel yapımı için izin çıkmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğü ise Belediye Meclisi’ne ilettiği görüşünde, plan değişikliğinin Halaskargazi Caddesi üzerinde yapı, nüfus ve trafik yoğunluğunu artırdığı, plan bütünlüğünü bozduğu, sosyal donatı alanını azaltarak, silueti etkilediği gerekçesiyle olumsuz görüşünü bildirmişti.

Sadece siyaset değil, kültür-sanat dünyası da süreci eleştiriyor. 1946 yılında inşa edilen ve uzun zaman Yeşilçam filmlerinin halkla buluşma noktası olan İnci Sineması için sinema yazarı Atilla Dorsay ümitsiz. Dorsay’a göre dönüm noktasıysa geçen yıl Emek Sineması’nın yıkılması:

“Emek Sineması’nın kapatıldığı bir ülkede her şey olabilir, artık her sinema kapanabilir. Emek’ten sonra hiç umudum kalmadı.”

60’TAN SONRA RUMLAR GÖNDERİLİNCE IŞIĞINI KAYBETTİ

Dorsay, uzun süredir kapalı olduğu için artık hatırlanmadığını belirttiği İnci Sineması’nın tarihsel önemi olduğunu vurguluyor: “İnci Sineması, Şişli-Osmanbey bölgesinde yer alan üç salondan biriydi. Diğer ikisi yan yanaydı bugün Kurtuluş’a dönen cadde üzerindeki yerlerinde otel bulunuyor. Pangaltı Hamamı ile birlikte onları da yıktılar. İnci Sineması ise sosyetik bir sinemaydı, Beyoğlu’ndaki Fitaş’ın Osmanbey şubesi gibiydi.”

Atilla Dorsay, çocukluğunda pek çok filmi izlediği İnci Sineması’nın eski günlerine dönmesi için çaba gösterdiğini de söylüyor: “İnci hemen yok olmadı. İstanbul Film Festivali ilk başladığında İnci Sineması’nı bir iki sezon kullandık, canlandırmaya çalıştık ama olmadı. Bir azınlık vakfının malı olduğu için yıkılmamıştı ancak şimdi bu inşaat furyası paraya ihtiyacı olan vakıflarla da anlaşıyor.”

Dorsay’a göre İnci Sineması’nı yok olmaya götüren ise 1960’larda Rumların İstanbul’dan ayrılmak zorunda bırakılması: “1960’larda bölge çok farklıydı. Osmanbey ve Kurtuluş’ta çoğunlukla Rumlar otururdu. Sinema da onların sanatseverliği ile ayakta duruyordu. İnci’de yapılan Türk filmi galalarına yoğun katılım olurdu. Fakat onlar gönderildikten sonra İnci de eski parlaklığını kaybetti.”

‘SULTAN’IN GÖZÜNDEN İNCİ SİNEMASI

İnci Sineması Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray için de değerli. Şoray ‘Sinemam ve Ben’ kitabında İnci Sineması’nı şu sözlerle anlatıyor:

“Melek Film’in sahipleri Şahan ve Kaçuni Haki aynı zamanda Pangaltı’daki İnci Sineması’nın da sahibiydiler… İnci Sineması’nda kendi şirketlerine yaptığım filmlerin galaları çok görkemli olurdu. Sinemada benim özel locam vardı. Filmleri Şahan Haki’nin eşi Melina ablam ve dünya tatlısı kızları Mayda ile Şeyda, hep birlikte bu locadan seyrederdik. İnci Sineması hep Türk filmi oynatırdı. Bazı sabahlar arabayla özellikle önünden geçerdim. Kalabalığı, sıraya girmiş beni seven, yüreklendiren seyircilerimi görmek isterdim, çok mutlu olurdum. Maalesef şimdi sinema kapandı. Haki ailesi sinemayı satıp Amerika’ya göç etti. İnci Sineması’nın olduğu yerden geçerken hâlâ hüzünlenirim.”