ALİ BARIŞ KURT / ANF

'Bizum Hoca' filmi 7 Mart'ta vizyona girdi. Senaryosunu Yasemince, Tatlı Kaçıklar, Emret Komutanım gibi çok fazla izlenen dizilerin ve Sümela’nın Şifresi Temel ve Moskova’nın Şifresi Temel filmlerini yazan Yılmaz Okumuş kaleme aldı.

Sonbahar, Aşk ve Devrim, İstanbul gibi filmlerin yönetmen yapımcısı, Ey Aşk Neredesin gibi televizyon dizilerinin de yapımcısı olan Serkan Acar ise yönetmen.

'Bizum Hoca' filminin senaristi Yılmaz Okumuş, Karadeniz'deki HES sorununu izleyiciye güldürerek aktardıklarını belirterek, "İnsanlarda 'Karadeniz' deyince, hani yeşille birlikte biraz da Temel, 'biraz sonra güleceğiz' gibi hissiyat oluşuyor. Bu, bir yandan büyük bir dram barındırıyor. Bizim derelerimiz elden gidiyor" dedi. Okumuş, dindarların eskiden yeşile, doğaya daha düşkün olduklarını ancak sağ partilerin ekolojik dengeyi bozan projelerinin bunu önlediğini de söyledi.

"Tipik bir Karadeniz komedisi" diye tarif edersek haksızlık olur. 'Bizum Hoca', toplumda itibar gören, doğa sevgisi taşıyan ve Kur'an'ı referans alarak konuşmayı farz edinmiş bir ana karakteri izleyiciyle tanıştırıyor. Filmde, dindarların da çevreci olabileceği, her dindarın "yobaz" kalamayacağı işleniyor.

Oyuncu kadrosunda ise Cezmi Baskın, Ömür Arpacı, Çetin Altay, İsrafil Köse, Levent Ülgen ve Ruhi Sarı gibi oyuncular yer alıyor.

Senarist Yılmaz Okumuş ile 'Bizum Hoca' filmini konuştuk...

'HEM GÜLELİM HEM DERTLENELİM İSTEDİM'

Senarist Yılmaz Okumuş, filme karar verme aşamasını şöyle anlattı:

"1980 yılında beş yüz bin satan, bir deyimle efsanevi mizah dergisi Gırgır'daki Tursun'un İskelesi köşesi vardı. Rize'den kalkıp lise okumaya gelen genç olarak, 'gel buyur çalış' dediklerinde ilk bulduğum şeydi; Tursun'un İskelesi.

Ondan sonra Karadeniz üzerine yapacağım işlerde; Laz Kapital, Karl Marks Trabzonda da Olsaydı veya Yasemince'deki 'Hamsiye' tipi, Sümela'nın Şifresi; bütün bunlar ayrı ayrı çaylar, ırmaklar gibi geliyor ve bir dereyi oluşturuyor. Bu dere akar giderken bu senenin başında farklı bir şey yapayım, dedim. Züğürt Ağa, Namuslu, Kapıcılar Kralı gibi, bizi hem güldüren ama içinde de yaşamla ilgili de kuvvetli, sınıfsal, feodal ilişkiler barındıran, lafı olan filmler var ve bunlar hâlâ gösterildiğinde reyting rekorları kırarlar.

Bazı Kemal Sunal filmlerini de gözardı etmemek lazım. Derinliğinde insan ilişkisi vardır, yitip giden, yeni gelen şeyler vardır; altı çizilmemiştir. Özellikle Karadeniz dili, mantığının içinden geldiğim için de, insanlarda 'Karadeniz' deyince, hani yeşille birlikte biraz da, 'biraz sonra güleceğiz' gibi hissiyat oluşuyor. Bu, 'biraz sonra güleceğiz' hissiyatı da bir yandan büyük bir dram barındırıyor. Bizim derelerimiz elden gidiyor. Buna direnenler de var, ama seyredenler de var. Filmle öyle bir ayna tutalım ki, hem gülelim hem dertlenelim istedim."

Okumuş, Yönetmen Serkan Acar'ın kendisini arayarak film için ikna ettiğini anlatarak, "Serkan Acar Artvinli. Kadroda Trabzonlu, Ordulu oyuncuların olduğunu söyledi ve benim de Rizeli olduğumu hatırlatınca, kabul ettim" dedi.

'EKMEK 1 LİRAYSA, 1 BUÇUK LİRA ÜZERİNDEN ELEŞTİRMEDİK'

Okumuş, filmi gösterime girmeden önce İstanbul'da kalabalık bir grupla izlediklerini ifade ederek, 'HES müteahhidini güldürdüklerini' anlattı:

"İstanbul'da filmi izlerken sınıfı geçtiğimizi düşünüyorum. Dostlarımızla, siyaset-renk ayırmadan, birlikte izledik. Coşku içimizi ferahlattı. Film bitince, salonlar boşalıyor, Trabzonspor yöneticilerinden bir ağabeyimiz geldi, HES müteahhitliği yapan bir akrabasıyla seyrettiklerini söyledi. Filmdeki, HES yapanların püskürtüldüğü sahnede müteahhit bir yandan gülüyormuş bir yandan da 'vay ula benim HES'i de aynı böyle durdurdular' demiş. Bizimle dünyaya aynı yerden bakanların izleyip beğenmesi önemli ama HES müteahhitini güldürmek daha önemliydi."

Oğuz Aral'ın öğrencilerinden olduğunu hatırlatan Okumuş, Aral'ın kendilerine "Oğlum gerçekten hiç kopmayın. Uçuk kaçık davranmayın. Ekmeğin fiyatı 1 liraysa, 1 buçuk olduğu üzerinden eleştirmeyin" dediğini ve filmde bunu baz aldıklarını söyledi.

'DERE İDEOLOJİK AKMIYOR...'

"Filmde imamı konuştururken, 'nasıl olsa kalem benim elimde' diyerek, bunu kötü bir karakter olarak yazmayı düşünmedim. İmam da düşünüyor, 'Kardeşim bu memleketin enerjiye ihtiyacı yok mu; nükleere karşı çık, rüzgara karşı çık. Ne yapacak, taşı taşa mı sürtecek' diyor. İyi de oyunculuklar olunca, toplam bir samimiyete, gerçekliğe dönüşüyor. Bunu belgesel yapsan 5 dakika salonda durmayacak insanlar, bir buçuk saat Karadeniz'in bir derdini izleyebiliyor. Sonunda 'bak bakayım bu dere sağdan mı akıyor soldan mı' denilebiliyor. Dümdüz aktığı görülünce 'demek ki ideolojik akmıyor' denilip ortak bir tepki oluşabiliyor."

Okumuş, filmdeki ana karakter olan 'Hoca'nın eğilimlerine yakın çok sayıda din hocasının olduğuna vurgu yaparak, "Zaman verilsin, 'Bizum Hoca'dan on bin tane toplarım. En başta, dedem ve babamdır. İkisinin kimyasıdır. Dedem dağ başından kalkıyor, dört yıl hukuk, dört yıl öğretmenlik, dört yıl da İslam eğitimi alıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki birçok şeye saklı tutuyor tepkilerini ama o aydın olma hali yanı var. Ben de 20-30 yıl bu öğretilerle büyüdüğüm için, İslam'a karşı çizdiğim çerçeve, bir didişme hali değildir. Halk içinde bir şey yapacaksan zaten yolu bu değildir. Daha teorize edeyim; keşiş katılır Bolşeviklerin arasına. Hafif dalga geçerler; 'sen kiliseden geldin' diye. Lenin tepki gösterip 'bu sizden daha değerlidir, böyle bir şeyi aşıp gelmişse' der. Bu, Latin Amerika'da da işler. En azından deremizde birleşemez miyiz? Bu derenin ideolojik akmadığı belli" diyor.

Sağ eğilimli bir izleyiciden "beni utandırdınız" şeklinde mesaj aldığını anlatan Okumuş, izleyicinin 'nasıl bu kadar duyarsız kalmışız; sanki sadece solcuların, muhaliflerin derdiymiş gibi yaklaşmışız' mealinde konuştuğunu aktararak, ekledi: "Böyle adamlar, eminim Diyarbakır'da, Mardin'de, Aydın'da çok var. Anadolu İslamiyeti biraz budur. İslam'ın sosyal yanı vicdanla da birleşince, hayatını sürdürdüğün köyde çok büyük ittifaklar kurabiliyorsun. Köye tayini çıkan imamı da karikatürleştirmedim. Daha kötü, hunhar, bağnaz yapabilirdim ama anlatmak istediğim bu değildi. Belki bunu yapmadığımız için işi çok naif kıldı, gerçekçi yaptı ve o arkadaşımız belki o yüzden utandı."

'SARKIK BIYIKLI MARKS...'

Sadece sol, muhalif kesimi gözeten dili, kitlesel bir karşılık bulma gayesi açısından problemli sayan Okumuş, şöyle devam etti:

"Bir gün kitap kuyruğunda biriyle karşılaştım. Laz Marks'ı okumuş. Sırf hemşehrim diye yanıma geldi. Muhtemelen yine sağcı biriydi. 'Karl Marks'ı sevmem ama bu Laz Marks'ın bıyığını hafif sarkık buldum, beğendim' dedi. Haliyle okumuş ve içeriği de beğendiğini söyledi. Galiba başka bir dil tutturmak gerekiyor bazen. 'Oligarşi' diyorsun, anlaşılmıyor. Ama bunu 'Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Galatasaray'ın kendi aralarında sınırlı kalan şampiyonlukları' gibi anlattığında işe yarıyor. Trabzonspor'u aklına getiriyor. Zaten '80'lerden sonra bağımızı koparmışız. Haliyle böyle de ele almak gerekiyor."

'MUHTAR JİP SAHİBİ YAPILARAK HES KARŞITLIĞININ ÖNÜNE GEÇİLİYOR!'

Dindarların eskiden yeşile, doğaya daha düşkün olduklarını ancak sağ partilerin ekolojik dengeyi bozan projelerinin bunu önlediğini belirten Okumuş, müteahhitlerin de genelde sağcı olduklarını ve tabanlarını etkilediğini kaydetti. Yine sağ partilerin halkı iş, para gibi vaatlerle aldatmaya çalışarak, HES'lere karşı mücadeleyi kırmayı hedeflediğini söyleyen Okumuş, "Aynı zamanda geliyorlar, 'hocam siz sözü geçen birisiniz, bizim de halkla ilişkiler uzmanına ihtiyacımız var' diyerek, hocayı ele geçiriyor, başarılı oluyorlar. Veya birine şantiye bekçiliği veriyor. Muhtara bir şey veriyor. Jip alan muhtar gördüm. Bir muhtar normal şartlarda nasıl jip sahibi olsun? Böyle olunca da hafif dinden çıkılıyor" dedi.

'KARADENİZ TÜKENECEK'

Film çalışmasıyla birlikte ekolojik sorunlara da daha hakim olduğuna değinen Okumuş, rant için ekolojiye zarar veren projelerin arıcılığın, çayın bitmesine neden olacağını; sorunun sadece derelerin kuruması olmadığını dile getirdi.

"Bu seneden gelecek seneye bakınca sadece yeşilliğin yok olduğunu görüyorsun ama o güzelim Karadeniz tükenecek. Dünyada sadece birkaç yerde bulunmasıyla övündüğümüz güzelliklerimiz yok olacak."

'KÜRT İZLEYİCİLERLE DERDİMİZ AYNI'

Senarist Yılmaz Okumuş, Kürt izleyicileri de 'Bizum Hoca' filmine davet etti:

"Kürt illerinde sinemalar yoğun. Diyarbakır'da bir sokağa 'Kazım Koyuncu' adının verildiği için de biliyorum; filmimiz Kürdistan'da da karşılık bulabilir. Aynı şeyleri yaşıyoruz. Doğayla uyum içinde olmamızı engelleyen, rantı devreye sokan kapitalizmin hunharlığını görüyoruz. Bölgede de karşılık bulacağını sanıyorum. Diyarbakır'ın daha çok 'Bizim Hoca'sı olduğunu, bu soruna sahip çıkacak insanı olduğunu düşünüyorum. HES zaten sadece Karadeniz'in sorunu değil. Belki daha önceki filmimizde, Sümela'nın Şifresi'nde Kürt izleyiciler çok aidiyet hissi kuramamışlardır ama bu biçimiyle resim tanıdık gelecek."