Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin 7.’sini düzenlediği ‘Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’ (SYFF), bu yıl 7-8-9 Kasım’da 11 ilde eş zamanlı olarak gerçekleşiyor.

Kolektiften Tuna Özçuhadar, ‘sürdürülebilir bir yaşam’ için yapılan çalışmaları, eylemleri, düşünce sistemlerini, uygulamaları ve öğretileri seyirciyle paylaşan festivali anlattı.

 ‘ENDÜSTRİ İÇİN TASARIM YAPMAK TASARIMCININ KADERİ DEĞİL’

‘Sürdürülebilir yaşam’ kavramı sizin hayatınızın parçası haline nasıl geldi? Endüstriyel tasarım bölümünden mezunsunuz. Sürdürülebilirlik ile tasarım ilişkisinden söz eder misiniz?

Üniversitelerdeki departmanların ya da hayatta size sunulan şeylerin belirli bir kategorik sınırı var. Endüstriyel tasarım, Endüstri Devrimi’nin uzantısı olan bir branş aslında ve endüstri en büyük yıkımı getirdiğinden endüstri için tasarım yapmak, toplum ya da gezegen için tasarım yapmak anlamına gelmiyor benim için. Endüstri için tasarım yapmak, tasarımcının kaderi değil. Aslında tasarımcı gezegen ve toplum için de tasarım yapabilir. Tasarımcılık benim nazarımda aslında bir meslek değil, bir tipoloji, insan tipi. Yani bir sorunu tespit edip ona nasıl bir çözüm bulabilirim diyen kişinin yaşam biçimi. Sürdürülebilirlik konusuyla ilişkisine bakacak olursak, ‘sürdürülemezlik’ sorununa nasıl bir çözüm bulabiliriz diyen kişi aslında tasarımcıdır diyebiliriz. Ben biraz da bu tasarım disiplininin getirdiği bakış açılarını, metotları ve araçları kullanma avantajına sahip olduğum için endüstriyel tasarım bölümünden mezun olarak, konuyu sürdürülebilir yaşam için tasarım çerçevesinde ele aldım.

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin oluşum sürecinden bahseder misiniz?

Siz kimsiniz diye sorulduğunda, bu soruya cevap arayan bir grup arkadaş olarak Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’ni oluşturduk. 2007’de birlikte bir şeyler yapma heyecanıyla bir araya geldik ama bir sohbet, toplantı ya da konferansın ötesine geçmesi yani film festivaline dönüşmesi 2008’de gerçekleşti. Kolektifi, kolektif iş yapma biçimi olarak ele alıyoruz. Kurumsal bir yapımız yok. Yaptığımız iş, ortak bir vizyon ve ortak bir amacı sahiplenen birçok gönüllünün emekleriyle ortaya çıkıyor.

‘FESTİVALİN AÇIK KAYNAKLA TEKRARLANMASINA ÖN AYAK OLDUK’

‘Siz de yapabilirsiniz’ çağrısıyla yola çıkıyorsunuz, fakat bugün birçok insanın ‘sürdürülebilir yaşam’ kavramına tam anlamıyla hakim olamadığını söylemek mümkün. Hedeflediğiniz kitleye ulaşabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Bu sene festivali 11 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştiriyoruz. Bunu da ‘Siz de yapabilirsiniz’ infografiğiyle bütün sosyal medya üzerinden tanıttığımız bir duyuru ile yaptık. Bu duyurulara cevap verenler oldu ve sonrasında festival kriterlerine uygun mekanları sağlayabilenler ya da ekip oluşturabilenlerle bu sene ilk defa sayımızı 2’den 11e çıkardık. Festivalin 7. senesi ve 250’ye yakın gönüllü çalıştı. Arkasında bunca emek olan bir film festivalinde kimi zaman salonu çok tenha görebiliyorduk. Festival bittikten sonra da aynı filmi kopyalayıp dağıtma hakkımız olmadığı için emek biraz boşa gidiyor gibiydi. Birincisi, festivalin birçok ilde açık kaynak bir mantıkla tekrarlanabilecek şekilde yapılmasına ön ayak olduk. İkincisi, http://www.surdurulebiliryasam.tv/ projesini başlattık. Bu da festival filmlerini ve kurumların sürdürülebilirlik alanında yaptığı çalışmaları, filmleri yayınlayabilecekleri bir web sitesi oldu. Beta’sı açıldı ve günbegün geliştiriliyor.

Neden bir film festivali, yani özellikle görselden faydalanıyor olmanız bir nedene bağlı mı?

İki sebep var. Birçok duyuya hitap etmesi ve orada yaşananlarla ilgili insanların empatisini çok daha kolay tetikleyebiliyor olması açısından film daha avantajlı. Konferanslarda konuşmacının konuşma temposuna ve konunun derinliğine bağlı olarak uyku derinliği de artabiliyor. İnsanlar her zaman tam olarak orada olamayabiliyorlar. Filmler çok öz ve içine çekiyor. Eğer iyi bir salonda, iyi bir ses sistemiyle ve güzel bir görüntü kalitesiyle olursa oraya ışınlanıyorsunuz. Onun haricinde, filmler bir de sistemik bakış açısını çok kolay tarif edebiliyor yani neyin neyle ilişkisi olduğunu görmek çok daha kolay olabiliyor.

200’ü aşan filmin arasından bu sene 20 film gösteriliyor. Filmleri nasıl belirlediniz?

Öncelikle filmde bir soruna gömülmeden, bir sorunun derinliklerinde kaybolmadan o sorunun diğer başka sorunlarla ilişkisi, etkileşimi gibi konular mevcut mu bunlara bakıyoruz. İkincisi, içerisinde çözüm önerisi barındırıyor mu, bir başarı öyküsü ya da yaratıcılık var mı bunlara bakıyoruz. Üçüncü olarak ise bir hikaye anlatımı yani bir omurgası var mı, kişinin duygularına hitap edebiliyor mu, izleyiciye bilgi yüklemek değil de onu harekete geçirip aktif hale getirmek amacında mı bunu değerlendiriyoruz. Ana kriterlerimiz bunlardan oluşuyor.

Festival dışında ‘sürdürülebilir yaşam’ kavramına dair bilincin artmasına yönelik farklı etkinlik ya da çalışmalarınız mevcut mu?

Ben 17-18 senedir sürdürülebilirlik konusuyla iç içe olan birisiyim ve yakın çevremdeki arkadaşlarım da genelde sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren kişiler. Biz ortaklaşarak ve kimi zaman da farklı kümelenmelerle projeler yazıyoruz. Profesyonel hayatımızda sürdürülebilirlik üzerine verebileceğimiz tasarım ya da servis sistem tasarımları gibi konularla ilgileniyoruz.

‘FESTİVALE GİDİP HAYATINI DEĞİŞTİREN İNSANLARIN HİKAYELERİNİ DUYUYORUZ’

İstanbul gibi bir şehirde ‘yaşam kültürünü’ değiştirmenin mümkün olduğuna inanıyor musunuz?

Davranış biçimlerinin bir anda değiştiğini çeşitli örneklerde görebiliriz. Moda buna örnek sayılabilir. Birisinin kafasını yeşile boyaması yadırganabilir. Ama kritik kitleye ulaştığında bu bir modaya dönüşebiliyor. İnsanların davranış biçimleri, algıları, bu küçük grupların davranış biçimleriyle birlikte çok büyük üstel fonksiyonlar şeklinde yayılabiliyor. Biz şimdi bir taş atıyoruz ama 17 milyonluk bir şehirden bahsediyoruz. Aslında hedefimiz yalnızca İstanbul değil, tüm Türkiye ve tüm dünyanın yaşam kültürü… Sadece biz değil, dünyanın dört bir tarafında farklı bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen insanlar var; ekolojik köylerde yaşayanlar ya da bunu iş yapış biçimleriyle uygulayanlar. Bizim yaptığımız şey ‘tv’ projesi ya da festivallerle bunları görünür kılmaya çalışmak. Geçtiğimiz 6 yıl içerisinde bu konuda bir nebze başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü festivale gelip de hayatını değiştirmiş insanlarla ilgili bir çok hikaye duyuyoruz.

Festival mekanları ve program için: www.surdurulebiliryasam.org

dokuz8haber/Duygu Koçoğlu