Demokrat Haber / Mehmet Göcekli

Ermeni sorununu inceleyen RED belgeseli Kadıköy Sineması’nda yoğun ilgi gördü. Daha önce de belgeselin ham halinin basın için özel bir gösterimi yapılmıştı.

Kadir Akın’ın yapımcısı ve yönetmeni olduğu belgesel RED filmi, Osmanlı demokratik aydın hareketini ve 93 harbi sonrası Berlin anlaşması ile aktüel hale gelen Ermeni sorununu inceliyor.

Belgeselde bu anlaşmadan doğan hakları için mücadele eden Ermeni partileri anlatılıyor.

Kumkapı, Sasun, Zeytun isyanlarını ve Osmanlı Bankası baskınını tarihsel belge ve bilgilerle anlatan film 1908’de ilan edilen Meşrutiyet sonrası yeniden açılan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ındaki Ermeni vekillerini ve onların sosyal haklar için verdikleri mücadeleyi örnekleriyle belgeliyor.

Belgeselde Ermenilerin birlikte yaşama iradesine karşın İttihat ve Terakki iktidarının soykırımcı politikalarına yer veriliyor.

Belgeselde soykırımın entelektüel ve kültürel birikimi yok ettiği gibi bu topraklardaki sosyalist hareketin köklerine de zarar verdiği anlatılıyor.

Kurgusu 1915’in Haziran ayında 19 arkadaşıyla birlikte Beyazıt meydanında idam edilen Paramaz’ın hayatı üzerinden gelişen belgesel, Cenevre, Basel, Beyrut ve İstanbul’un değişik yerlerinde yapılan çekimlerden oluşuyor. Toplam süresi 56 dakika olan ve HD olarak çekilen film, kimi röportaj ve belgelerle de zenginleştirilmiş.

“YOK SAYILAN BİR TARİHİN HATIRLANMASINA VESİLE OLACAK”

Belgeselin yoğun ilgi gören ilk gösterimi sonrası sorunlarımızı yanıtlayan “Ermeni Devrimci, Paramaz” adlı kitabın da yazarı olan Kadir Akın şunları belirtti:

“Belgeselin bu kadar ilgi görmesi elbette beni sevindirdi, çünkü bu belgesel unutulan ve yok sayılan bir tarihin tekrar hatırlanmasına vesile olacaktır. Ve özellikle sosyalist hareketin hafızasız, deneysiz, tecrübesiz kalmasını belgelemesi bakımından da önemli görüyorum.

Bu ülkedeki anti demokratik uygulamaların, etnik kırımın, 100 yıl önce bir entelektüel birikimin, kültürel zenginliğin ortadan kaldırılmasının, yok edilmesinin, nasıl bir çoraklığa sebep olduğunu bugünlerden bakarak daha iyi anlayabilmek bakımından da bu belgeseli önemli görüyorum.

100 yıl önce bu topraklarda mücadele eden Ermeni sosyalistlerinin taleplerinin hala bizim taleplerimiz olması, bugün hala bunların güncel ve aktüel talepler olarak savunuluyor olması dikkat çekici.

Belgeselin bir başka özelliği de aslında 100 yıl önce ve 100 yıl sonrasının sorgulanmasını, benzerliklerin ortaya konulmasını göstermesi. İçinde bulunduğumuz konjonktürün hem bölgesel olarak, hem de ülkenin karşı karşıya olduğu sorunlar bakımından 100 yıl öncesine ne kadar benzediğini anlatmaya çalışıyor. Ama belgeselin asıl vurguladığı yan tabii bu topraklardaki entelektüel ve kültürel mirasın yok olmasının ve sosyalist hareketin köklerinin zarar uğratılmasının, sosyalist hareketi nasıl deneysiz, tecrübesiz ve hafızasız bıraktığını anlatması.”