Bavul dergisinin şubat sayısında Turgut Uyar’ın kapakta yer alan resminin yanında yayımladığı: “Herkesin bir gideni vardır/ İçinden bir türlü uğurlayamadığı” dizelerinin şaire ait olmadığı okuyucular tarafından kısa sürede anlaşılınca dergi haklı olarak sosyal medyada eleştiri yağmuruna tutuldu.

Bavul dergisi haklı tepkiler karşısında “özrü kabahatinden büyük” dedirtecek cinsten bir basın açıklaması yaptı. Dergi tepkileri bir nebze azaltmak için okuyuculardan özür diledi. Özür dilerken de içinde bulundukları ekonomik sıkıntılara rağmen otuz beş bin dergiyi toplatma kararı aldıklarını büyük bir özveri olarak kamuoyuna lanse etmekten de geri durmadı. Yapılan yanlıştan bile pay çıkarmaya çalışmak diye ancak buna denirdi doğrusu. Şiiri yayımlarken gösterdikleri özensizlik, şiire yaklaşımlarının bir sonucu olan hatalarından bir ders çıkarmadıklarının izleri açıklamalarının satır aralarında saklıydı.

Günümüz internet ortamında, zamanında anlaşılmaz oldukları iddiasıyla ağır eleştirilere maruz kalan II. Yeni şiirlerinden dizeler cımbızlanıyor. Onları anlaşılır kılma pahasına, “aşk” kokan dizeler mezarlığına dönüştüren uygulamalar mevcut. Sosyal medyada dolaşıma sokulan bu dizelerin zamanla bazı eklemeler ve kısaltmalarla yeniden yazıldıklarına şahit oluyoruz. Pek çok sosyal medya kullanıcısının da aynı şairlerin dizelerinin benzerlerini yazarak dolaşıma sokması iyi bir şiir okuyucusunu bile yanıltabilmektedir. Semih Çelenk uzun yıllardır internette dolaşan, Can Yücel imzalı ancak Can Yücel’in üslup özelliklerini ve ironisini yansıtmayan kırk üç metni tespit etmiş. Can Yücel’e ait olduğu söylenen şiirlerle ilgili bir röportajda eşi, konuyla ilgili kendine yöneltilen soruyu şöyle yanıtlamış:

O şiirleri bana da çok kişi sordu. Dediğin gibi, bu şiirlere baktığında dil ve düşünce yapılarının, estetiğinin Can ile hiç ilgisi olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu şiirler Can’ın biçemine aykırı, espri anlayışından yoksun, zekâsına uygun değil, muhalif duruşunun zerresi yok.”(1)

Yine Cemal Süreya da kendine mal edilen uydurma şiirlerden fazlasıyla nasibini alan bir şair. Sosyal medyada paylaşılarak binlerce okuyucuya erişen bu şiirlerden bestelenen bile olmuş. Hatta tiyatro sanatçıları tarafından youtube kanalında seslendirilen şiirler bir yanlışın doğurgan halkaları olarak genişledikçe genişlemiş. Bu dizelere birkaç örnek verecek olursak;

 “Annesinden dayak yediği halde, yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur “aşk”,

“Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni.

Biraz heyecan, birazda salıncağı ‘başkası kapacak’ korkusu işte.”(2)

Bu tür dizeleri kısa bir araştırmayla diğer şairler için de tespit edip örneklemek mümkün.

Şairlerin şiirlerinden birkaç dizenin hiç değiştirilmeden dolaşıma sokulması bir yanıyla modern şiirimizin öne çıkan şairlerinin tanınmasına yol açtığı için olumlu değerlendirilebilir. Oysa şiirlerin içinden cımbızlanarak bağlamından kopartılan dizeler şiirin metin bütünlüğü bozulduğu için bir takım sakıncalar da doğurmaktadır. Şöyle ki ana metnin imge bütünselliği ve biçimsel özelliklerinin şairin duygu dünyasının yansıması olduğu ortada. Şairin şiir atmosferinin tanınabilmesi için bütünselliğin gözetilmesi gerekir. Bütünsellikten çıkarılıp alınan birkaç dize şairin gerçek duygu dünyasını yansıtmaz. Bu anlamda bağlamından koparılan dizeler hem şiire hem de şairine ihanettir.

Gelelim Bavul dergisinin patlayan bavulundan saçılanların yarattığı olumsuzluklara. Şiiri hafife almanın bir kolaycı yaklaşımın tezahürü yaşananlar. Şiiri, solculuğu yaptıkları işler içinde bir sos bir folklorik öğe olarak gören sakat anlayışın dergi kapağına kadar yansımasıdır bu. Öyle kolayca bir özeleştiriyle geçiştirebilecek bir davranış da değildir. Yapılan işi ciddiye almanın bir zorunluluğu olarak bir dizeyi, bir şiiri sayfalarımıza taşımak istesek bile bunun teyidinin kaynağından yani yazarın şiir kitaplarından yapılması gerekir. İnternet ortamının getirdiği kolaylıklardan yararlanacağım diye kapağına aldığın şiirin öne çıkardığın şaire ait olmadığını anlarsan ciddiyetsizliğini de ispatlamış olursun. İyi bir editörlük anlayışın olsa dizelerini ya da şiirini aldığın şairin kitaplarını alır, hangi kitaptan ve kaçıncı sayfadan alıntılandığını altına yazarsın. Hep işin kolayına kaçılması, şiirinin kaynağının bile teyit edilme ihtiyacının duyulmaması yapılan işe verilen önemin değerini göstermektedir.

Bu eleştiriler Bavul dergisi üzerinden dergi gazete, televizyon, radyo gibi tüm yayın organları içinde geçerlidir.

Zaytung internet sitesinde “Kendi OT Derginizi Kendiniz Yapın: Evdeki Malzemelerle Kolay ve Pratik Popüler Edebiyat Dergisi Hazırlama Rehberi” başlıklı bir yazı yayınlamış.(3)

Ot, Pul Biber, Kafa vb dergilerinin popüler ürün reçetesini yukarıda bahsettiğimiz başlıklar çerçevesinde alaycı bir dille deşifre eden yazı; aforizma ve afili sözlerle yılgınlık edebiyatını kitlelere gerçek edebiyat diye sunmanın trajik komik reçetesini okuyucularla paylaşıyor.

Dergicilik ciddi bir iş olduğu gibi iyi bir okuryazarlık da önemsenmesi ve kazanılması gereken bir özellik olarak karşımızda duruyor. At izinin it izine karıştığı bilgiye ulaşmanın bir tuşa basmak kadar yakın olduğu günümüzde asıl önemli olan iyi bir okuryazarlıkla doğru bilgiye, binlerce çöpün arasından ayıklayarak ulaşabilmektir. Buna okuyucu olduğu kadar da bir iddia ile piyasaya çıkan dergilerin de özen göstermesi beklenir ve istenir.

Görünen köy kılavuz istemez.” Böyle pek çok yanlışlıkla dergilerde ve diğer basın yayın organlarında her an karşılaşabiliriz.

Artık an gelir küçük bir özürle de işin içinden çıkılamaz hale gelinir, yalanlarla kuşatılırız.

Yanlışlar çoğaltılarak gerçek şiirin sesindeki parıltının yerini almaya başlar.

Şiir özen ister “Yaşamı ciddiye almak gibi” bir şeydir işte şiir…

________________________

  1. http://kemaloncu.blogcu.com/sahte-can-yucel-siirleri-guler-yucel-ile-soylesi/5860890
  2. https://bluesyemre.com/2014/01/10/cemal-sureya-ismiyle-paylasilip-onun-olmayan-dizeler-csureya/
  3. http://www.zaytung.com/blgdetay.asp?newsid=298495