Euroleague’de yaşanan ertelemelerin de etkisiyle 2 hafta kadar yazılara ara vermiştim. Ertelemelerin yoğun olduğu süreç öncesinde ise Fenerbahçe Beko, iki süper starı Nando De Colo ile Jan Vesely’nin sakatlıkları ile büyük darbe almıştı. Bu esnada önce Real Madrid sonra da Alba Berlin ve Maccabi deplasman maçlarının ertelenmesi, sarı lacivertliler için bir soluklanma fırsatı doğurdu. Alexander Djordjevic ve ekibi de bu süreci çok iyi yöneterek De Colo ve Vesely’nin yokluğunda (ilave olarak Marial Shayok ve Danilo Barthel de yok) sezon başından beri oluşturmaya çalıştıklarının meyvelerini toplayan, dinamik, arzulu ve beraber hareket eden bir takım yarattılar. Sırayla; Olympiakos, Zalgiris, Asvel maçlarını kazanıp geçen hafta travmatik ilk maçın rövanşında Milano’yu İtalya’da devirdiler ve dün de ligin lideri Real Madrid’i tarihe geçecek bir savunmayla 66-51 yenerek 5’te 5 yaptılar. De Colo ve Vesely sakatlandığında Sasha Ddjordjeviç, çıkıp böyle bir seri yapacaklarını söyleseydi, kimse inanmazdı, ama o sezon başından beri kendisine inanmayanlara da karşı enfes bir iş çıkaran takımın koçluğunu yaptı. Sezon başladığında hep pozitif yaklaştığım Fenerbahçe Beko’nun potansiyeli ve kurmadığı takımın başına gelen Djordjevic’in meydan okuması, işte ortaya böyle güzel bir sonuç çıkardı.

Guduric – Pierre – Floyd

Geçen sezon, takım ağır farklı mağlubiyetler alırken NBA’den dönen Marko Guduric, adeta eksik parçayı tamamladı ve Vesely – De Colo – Guduric – Pierre dörtlüsünün sürüklediği takım, play-off yaptı. Kokoskov’un tam da bu eksen etrafına yaptırdığı ve şampiyonluk hedefiyle kurulan takım, geçen yıla göre neredeyse iki katı güçlüydü. Ancak Kokoskov, pat diye bırakıp gidince yerine getirilen Sasha Djordjevic, iki şeyi bilerek görevi kabul etti: 1- Bu benim kurduğum bir takım değil 2 – Bu güçlü bir takım. O da kariyerinde eksik olanı tamamlama (öyle Kokoskov gibi lafta değil gerçekten) amaçlı bir meydan okumayla işe girişti ve öncelikle takımın savunma ve mücadele gücünü artırdı. Devamında Guduric, Pierre, Henry ve Polonara gibi isimler forma girmeye başlayınca istediği hücum aksiyonlarını üretmeye başladı. O ilk süreçte takımın ayakta kalmasını sağlayan en önemli etken de kuşkusuz Jan Vesely idi. Bugün, adeta tek başına bir takım olan Vesely ve Euroleague tarihinin en iyi 10 isminden biri olan Nando De Colo olmadan takım seri yapar hale geldi. Burada Jehyve Floyd transferinin de nokta atış en üst verimlilikte olmasının da katkısı büyük. Ve şimdi, eksiklerin de dönmesini hesaba katarak Fenerbahçe Beko’nun sezon başı hedefi olan şampiyonluk için aday olduğunu bir kez daha söyleyebilirim.

Guduric-Pierre-Floyd-fenerbahçeKoptular, geliyorlar...

Taraftar Profili

Sezon başında Pierria Henry’yi yuhalayan, Djordjevic’e sürekli “İstifa et” baskısı yapıp buranın hocası olmadığını söyleyen, altıncı, yedinci haftalarda “Bu sezonu da kaybettik” diyen bir Fenerbahçe taraftarı profili vardı. Hepsi değil elbette ama çoğunluk diyebilirim. Bugün gelinen noktadan ise herkes umutlu ve mutlu. Ben bu çıkışları, tavırları özellikle Ali Koç ve yönetiminin futbol şubesindeki başarısızlığının yarattığı hayal kırıklığının yansıması olarak görüyorum. Ancak özellikle Fenerbahçe taraftarının basketbol şubesi ile futbol şubesine farklı bakmayı öğrenmesi gerek. Evet yönetim ortak ancak ikisinin de dinamikleri farklı. Yapıları da farklı. Fenerbahçe Beko, Avrupa basketbolunun en iyi 10 markasından biri ama Fenerbahçe futbol takımı, şu anda Avrupa’nın ilk 50’sine giremez. Ali Koç da zaten bunun farkında olarak grup şirketlerinden Beko’yu sponsor yaparak gerekeni yaptı ve devamında Gherardini’nin işine karışmadı. Sadece Fenerbahçe taraftarı değil son dönemde sosyal medya üzerinden takımına destek vermekten çok acımasızca eleştiren, kişileri aşağılayan aynı şekilde rakibine de olur olmaz saldıran bir profil görüyorum. Belki de Ali Koç ile ilgili naçizane benim de hayal kırıklığım bu profilin fazla etkisinde kalması oldu. Sonuç olarak basketbol tarafında hem Anadolu Efes’in hem de Fenerbahçe Beko’nun bugün Türkiye sporunda kadın voleybolundan sonra en değerli markalar olduğunu bilerek, o seviyede yaklaşarak kaliteli katkılar verilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Sasha DjordjevicArtık başarı eşiğini geçti diyebiliriz...

Euroleague’de Geri Sayım Başladı

Bir çift maç haftasını daha geride bıraktığımız Euroleague’de artık “resmi” olarak normal sezonun son 9 maçına giriyoruz. Ertelemeleri saymadan. Bu da artık sezon başından beri bir türlü netleşmeyen play-off resminin daha görünür olmaya başlayacağının habercisi, maçlar çok daha sert geçecek. CSKA deplasmanında büyük bir zafer kazanıp evinde de ASVEL’i yenen Efes; Larkin ve Micic’in dümeni sıkı tutmaları kaydıyla düşüşteki Olympiakos deplasmanında kazanmaya yakın. Havasını bulan Fenerbahçe ise evinde Bayern’i de devirip seriyi 6 maça çıkarmak istiyor ve favori onlar. Bayern’in de play-off adayı olduğunu düşünürsek çok önemli ve sert bir maç olacak. Haftayı Madrid’de Real Madrid – Barcelona el Clasico’suyla kapatacağız. İstanbul’dan yaralı dönen Real Madrid ile liderliği geri isteyen Barcelona’nın kapışması da Türkiye saati ile 22:45’te başlayacak. Haftaya genel tablo üzerinden daha detaylı konuşmak üzere, hoşça kalın diyorum.