Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmesinin 84. yılı dolayısıyla panel düzenledi.

"İyileşmek için yüzleşmek, terteleden kalanlar" ve "84. yılında katliamlar ve idamlar" başlığıyla Belediye Konferans Salonu'nda düzenlenen panelin konuşmacıları Prof. Dr. Gülnaz Karatay ile yazarlar Nevzat Onaran ve Hüseyin Ayrılmaz’dı.

TRAVMALAR

İlk oturumda konuşan Prof. Dr. Gülnaz Karatay, '38 sonrası yaşanan travmaların toplumsal boyutuna dikkat çekti. Sağ kalanlarda, sağ kalanların çocuklarında ve torunlarında travmaların görüldüğünü dile getirdi.

Güvensizlik duygusunun faili aşıp toplumun çoğuna karşı oluşan bir durum olabildiğini söyleyen Karatay, “Hafıza sorunları yaşıyor mağdurlar ve unutmaya çalışıp, bastırıyorlar. Mağdurlar, ebeveynlik rollerinde ya aşırı korumacı ya da soğuk ve mesafeli davranabiliyorlar. 'Sen görmedin mi bizi' serzenişi gibi inanç alanının da sarsılmasına neden oluyor. Bireylerde zor zamanlar için yiyecek stoklama eğilimi, zaman zaman alevlenen duygusal krizler, panik yaratan durumlar; askerler, tren istasyonu, silah sesi, cenazeler, kapı çalması travmayı hatırlatan etkiler bırakabiliyor. Kendinden olmayandan zarar görme korkusu ve bu korku toplumun diğer kesimlerine etki ettiğini gözlemliyoruz” dedi.

Çocuk mağdurlarda ise terk edilme korkusunun, hafıza problemlerinin, kendini sessizleştirmek gibi etkilerin olduğunu vurgulayan Karatay, “Yaşanan acı o kadar büyük ki evde sürekli bir yas havası oluyor. Çocuklarla birlikte sürgün edilenlerin ilişkilerde derinleşememe, ırkçılığa maruz kalma durumu yaşanabiliyor. Dil, kültür, kimlik kayıpları, travmanın etkileri arasında gösterebileceğimiz sosyal etkiler. Travma mağdurlarının çocuklarından alınan kan örneklerinde vücudun alarm halinde olduğunu görüşüyor" diye konuştu.

KENDİ DİLİ VE KÜLTÜRLERİ İÇİN

Yazar Hüseyin Ayrılmaz ise kendi topraklarında, kendi dili ve kültürüyle yaşamak isteyen insanları "hizaya getirmek için" 1850'lerden beri düzenli bir operasyon hali olduğunu söyledi.

Ayrılmaz, "Bu insanlar barış içerisinde bir arada yaşamışlar, ta ki Osmanlı müdahale edene kadar. Seyit Rıza da bu süreçte öne çıkıyor ve 1912'de hakkında idam kararı veriliyor, kendiliğinden kaldırıyorlar. Rusya işgali karşısında savaşmak için Dersimlilerden destek istiyorlar. Seyit Rıza, 'Tamam, savaşalım ama sizin talimatlarınızla değil' der ve ortaya çıkmaya başlar. Seyit Rıza ile başlayan bir süreç değil aslında, aileden gelen Seyit İbrahim'le başlayan bir süreç var. Seyit İbrahim, en küçüğüne yani Seyit Rıza'ya el vermiştir. Cemaatteki bilgisi, gördüğü saygı gibi nedenleri vardı, bu sebeple kendisi öne çıkmıştır” ifadelerini kullandı.

“TARİHSEL KİN”

Devletin "Medeniyet getirdik" dediğini hatırlatan Ayrılmaz, medeniyetin baş kesmek mi olduğunu sordu.

Ayrılmaz, "Nasıl bir psikolojiyle buraya geldiler, o subayları nasıl eğittiler? O çocuklar kayıp çocuklar değil, onlar ganimetti. Bu değerli insanları astınız, 84 yıldır size soruyoruz, neden mezar yerlerini söylemiyorsunuz. Dersimliler planlı projeli talep sundular, 'Dilimize karışmayın, topraklarımızı işgal etmeyin' diye ama nihayetinde işgal edildi. Bunun karşısında 33 askerin ölümü olayı deniyor, hiçbir arşivde böyle bir kayıt yoktur, sadece bir gazetecinin yalanıdır. Dağda elinde silah olan kişiler varsa devlet gider yakalar veya ne gerektiğini düşünüyorsa yapar ama bir halk 7'den 70'e herkes katledilirse orada başka bir tarihsel kin vardır” dedi.

HAREKATIN GERÇEĞİ

Dersim askeri harekatının politik temelinin Osmanlı'da atıldığını dile getiren araştırmacı ve yazar Nevzat Onaran da "Hazırlanan raporlarda ismi geçen ve sürekli tekrar edilen isim Seyit Rıza'ydı. Dersim özelinde konuşurken TV'ye çıkanlar 'Vergi vermiyor, askerden kaçıyorlar' diyor. Tarih Vakfı'nın bastığı 6 kitaba baktığınızda birçok ilçelerde kaymakamların hazırladığı vergilere de bakmak lazım. Hiç de azımsanacak bir oran yok. 'Vergi vermedi' diye insan öldürmek gerekecekse İstanbul'da insan kalmazdı. Şimdi bile vergi aflarından bahsediyoruz. Bunlar tamamen uydurma bilgiler. Hazırlanan raporlarla Dersim'e düzenlenecek harekâtın niteliğini belirlemeye çalışıyorlar” diye belirtti.

DÂHİLİ HARP

İsmet İnönü’nün Mecliste yaptığı bir konuşmada Dersim'den bahsettiğini ve "Devlet, Dersim'e hâkimdir" dediğini aktaran Onaran, “Pah Köprüsü olayından sonra yapar bu konuşmayı. Celal Bayar’la yapılan görüşmede İsmet İnönü'nün Dersim işini görmediğini, onda Kürt kanı olduğunu falan söylerler. Bayar ise görevden sonra 'Emriniz olur' diyerek kabul etmiştir. İnönü, 18 Eylül'de 260 Dersimlinin öldüğü, 27 askerin şehit olduğu bilgisini verir. '37 sonu itibarıyla Dersim’in başsız kaldığını söyleyebiliriz. Çünkü belirledikleri aşiret liderleri öldürülmüş, Seyit Rıza asılmıştı. Bu tarihten sonra Dersim'le ilgili 'Bir teşkilat vardı' denilmez. 38 Haziran ayında iki tane kararname imzalanır. İki kararnamede gördüğümüz Dersim'de bir harp kararının alınmasıdır. Devletin kendisi açısından bu bir harpti ama halkın harp edecek ne lojistiği ne gücü vardı” dedi.

Kaynak: Evrensel