Öğrendim artık gidenin geri gelmediğini. Senden değil ama annem öğretti bunu bana. Bana kalsa sen hiç gitmedin. Sesin yok kulağımda, elin elime değmiyor, iyi geceler mesajın gelmiyor telefonuma ama sen hiç gitmedin.
 
Annem öğretti bunu bana. Bir kırk beş boyu ya vardı ya yoktu. Ama kocaman bir göğsü vardı. Altı kardeş altımız da yaslanıp uyumuşuzdur o göğüste. Küçük siyah bir çantası vardı. Ben çocukken gündeliğe giderdi. Bakkala giderdi geri gelirdi annem. Pazar’a gider geri gelirdi. Komşuya laflamaya giderdi gelirdi annem. Tuzluçayır’a annesine giderdi gelirdi. 91 kışında kaybettim annemi. O öğretti bana gidenin gelmediğini.  Gitmekle sevginin ölmediğini.
 
Öğrendim artık gidenin geri gelmediğini. Senden değil ama babam öğretti bunu bana. Bana kalsa sen hiç gitmedin. Sabah “Günaydın” demiyorsun ama güneşten önce sen doğuyorsun mesela. Omuz omuza yürümüyoruz ama düşlerimde geliyoruz yan yana. Elin elime uzak ama gözümü kapasam elin geliyor avucuma.
 
Babam öğretti bunu bana. Ustaydı babam. Natoyolunda gecekondumuzu yaparken çatı çatar, sıva yapar, keser tutardı. İlkokulu dışardan bitirmişti ama memurdu babam. Ben çocukken Kızılay’a alışverişe giderdik babamla. Sümer’den ayakkabı, pantolon, gömlek alırdı bize. En çokta döner yemeyi severdim onunla. İş giderdi geri gelirdi babam. Kahveye gider geri gelirdi. Köye giderdi geri gelirdi babam. Bakkala sigara almaya gider geri gelirdi. 2009’da kaybettim babamı. O öğretti bana gidenin gelmediğini. Gitmekle sevginin ölmediğini.
 
Öğrendim artık gidenin geri gelmediğini. Annemden öğrendim, babamdan öğrendim, senden değil ama. Sen hiç gitmedin ki. Sen gitsen her akşam saat on sekizde, senin iş çıkışı saatinde, telefonda konuştuğumuz yerde telefon elimde bekeler miydim? Sen gitsen sabahı akşama ekleyip, akşamı geceye “şimdi ne yapıyordu acep” diye düşler miydim? Sen gitsen suya ismini yazıp, ismini suda görüp suyu içer ismini kalbimin ortasına döker miydim?  Sen gitmedin sevgili. Sen gitsen günün herhangi bir saatinde elimde telefon “Canım” demeni bekler miydim?