Tutuklu ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, DHKP lideri Dursun Karataş ile devrimcilerin cenazelerine katıldıkları için suçlandıklarını hatırlattı, "Biz ne kadar sahipsiz mezar varsa hepsinin sahibiyiz. Ne kadar ıssız yere gömülmüş olan varsa biz onların, ölülerin avukatıyız" dedi.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Tanay'ın da aralarında bulunduğu 9'u tutuklu 22 avukatın yargılandığı davanın ilk duruşmasının bugünkü oturumu sona erdi.

Savunmasına devam eden Kozağaçlı, Eski Cermen Hukuku'nda kolektif suçun geçerli olduğunu söyledi, "Suçu bir kişi işler ama bütün klandan hesap sorulur" dedi. "Eskiden beri var olan o defterin içerisinde olanlar değil, o defteri niye açtığınız önemli" diyen Kozağaçlı, müvekkillerinin işledikleri suçlar nedeniyle kendilerinin cezalandırılmak istendiğini ifade etti.

İddianamede, Erdal Dalgıç, İbrahim Çuhadar ve Hasan Selim Gönen'in avukatlığını yaptıklarının yazdığını hatırlatan Kozağaçlı, "Biz bunları tanır mıydık? Evet. Müvekkilden daha yakın bir ilişkimiz var mıydı? Vardı. Büromuza gelip kahve içmişlikleri var mı? Var. Memleket meselesini konuşmuş muyduk? Evet, konuşmuşluğumuz da var. Ama 'Biz şu karakolu bombalayalım mı?' diye bize sormadılar. Ya da bombaladıktan sonra 'İyi güzel yaptık' demediler. Bizi aynı klandan kabul ediyorsunuz çünkü, sıradan bir avukatlık ilişkisinden öte ilişkimiz vardı. Ailelerini tanırdık, içlerinden birinin 15 yıldır avukatlığını yapıyordum" dedi.

DHKP-C'nin yaptığı silahlı eylemlerden dolayı yargılandıklarını söyleyen Kozağaçlı, "'Silah atanı yakalayamadık, onların avukatlığını yapanı yakalayıp yargılıyoruz' diyorsunuz" dedi. Kendilerine "Klan hukuku" uygulanarak cezalandırılmak istendiklerini kaydeden Kozağaçlı, ancak modern hukukta suçun şahsi olduğunu ve ancak şahsa verilmesi gerektiğini vurguladı.

'BAŞBAKAN DAHA BAŞTAN KARAR VERMİŞ'

Başbakan Erdoğan'ın operasyon hakkındaki konuşmasını da eleştiren Kozağaçlı, "Daha 1. tutukluluk müzekkeremizde, iddianameyi hazırlamış, yargılamış, hükmü vermiş, onamış, iadeyi muhakemeyi de reddetmiş. Ben yargıç olsam böyle bir konuşma karşısında kıpırdayamam bile" dedi.

Mahkeme Başkanı da araya girerek, "Öyleyse iyi ki olmamışsınız" şeklinde karşılık verdi.

Kozağaçlı ise "Onun için genç yaşta avukat olmayı seçtim" diyerek espri yaptı.

‘NE KADAR AYIP’

İddianamede hasta tutuklu Güler Zere'nin serbest bırakılması için verdikleri mücadelenin de yer aldığını hatırlatan Kozağaçlı, "Ne kadar ayıp. Cumhurbaşkanı'nın 'Bir belge olsa da imzalasam' dediği, Dışişleri Bakanı'nın 'Bizim kızımız' dediği bir insandan bahsediyorsunuz. Hapisten çıktıktan 6 ay sonra ölmüş bir insandan bahsediyoruz. Belki zamanında çıksa tedavi olabilecek bir insandan. Onun için verdiğimiz mücadeleyi suçmuş gibi gösteriyorsunuz. Buna DHKP-C'nin talimatı diyorsunuz" dedi.

Kozağaçlı, "Galile'i, Sokrates'i yargılayanların isimleri bugün hatırlanıyor mu?" şeklinde bir cümleyi asla kurmayacaklarını da kaydederek, "Biz tarihe geçmek istemiyoruz. Biz sıra neferiyiz" diyerek Nazım Hikmet'in "Sıradakinin ölümü" isimli şiirini okudu. Kozağaçlı'nın şiiri salonda alkışla karşılandı.

Kozağaçlı 18 yıldır avukat olduğunu ve birlikte yargılandıkları arkadaşlarıyla birlikte sokakta polis tarafından vurulan, cezaevinde işkence gören herkesin avukatlığını yaptığını söyleyerek, "Hapis yatırarak ıslah olmamızı, bizi savunan meslektaşlarımızın da bu durumdan ibret alarak korkmasını beklemeyin. Avukatların varlığına alışmaya çalışın. Çünkü, biz, burada gördüğünüz avukatlar hep olacağız" dedi.

'TÜM SAHİPSİZ CENAZELERİN SAHİBİYİZ'

DHKP-C lideri Dursun Karataş ile bazı devrimcilerin cenaze törenlerine katılmanın da suç olarak gösterildiğini kaydeden tutuklu ÇHD Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: "İbrahim Çuhadar'ı çok severdim ama sadece İbrahim'in cenazesi yüzünden 1 yıl yatmışsak çok ağır ve haksızlık olur. 26 Eylül 1999 Ulucanlar katliamında ölenleri de biz gömdük. 19 Aralık 2000 Bayrampaşa Hapishanesi'nde bazı kadınların üzerine kimyasal dökerek yaktılar, ki en son 2 tane kadın tutsak kayıptı ve elimizde 2 kömür topu vardı, onları da biz aldık ve gömdük. Bu cenazeye katılmak mıdır suç? Bunu düşünmelisiniz. Biz ne kadar sahipsiz mezar varsa hepsinin sahibiyiz. Ne kadar ıssız yere gömülmüş olan varsa biz onların, ölülerin avukatıyız. 3 tane cenaze fotoğrafı koyarak bizi suçlayacaksanız, eliniz çok boş demektir.

Dursun Karataş bizim müvekkilimizdi. Hava alanından cenazesini biz teslim aldık. Toprağa gömüldüğü ana kadar yanındaydık. Tam 20 bin kişi vardı cenaze töreninde. Biz cenaze sahibiydik. Belediye’den mezar yerini de biz aldık. Çünkü hem kendisinin hem ailesinin avukatıydık."

Karataş'ın hayatını ve mücadelesini anlatan Kozağaçlı, "38 yıl illegal yaşadı. Türkiye'de bulunduğu zaman ya cezaevinde ya yeraltındaydı. Avrupa'da bulunduğu zaman da uzun yıllar boyunca hiç çalışma ve oturma izni olmadı. Yaşamını yitirdiği güne kadar İnterpol kırmızı bültenle aradı. Böyle bir insanın avukatlığını yapmanın nasıl bir şey olabileceğini hayal edebilir misiniz?" diye sordu.

"İddianameye göre, Türk yargısını örgütün talimatıyla yıpratma görevine sahipmişim" diyen Kozağaçlı, "Ben Karataş'ın vekaletini harçlandırarak dilekçe verdim. '30 yıllık dosya ve ekleri kaybedilmiş' dedim. 1 milyarlık manevi tazminat kazandık. Terörün finansmanı denebilir yani. Ancak Karataş bu paranın tahsilini istemedi. Şimdi biz miyiz hukuku işletmek istemeyen? Tutuklama nedeni olarak önümüze koymuşsunuz yok mu utanan sıkılan" dedi.

Yargının bağımsız olmadığına dair örnekler veren Kozağaçlı, Başbakan'ın gözaltına alındıkları operasyonun ardından TV'lerden yaptığı açıklamayı hatırlattı ve ekledi: "Kendinizi tehlike içinde hissediyorsanız bizden vazgeçin. Ama hissetmiyorsanız sırf TV'lerden yapılan açıklamadan dolayı hukuksuz bir karara imza atmayın, ısrarcı olmayın."

'TANIMIYORUZ BU DEVLETİ'

Jandarma ya da polis, devlet üniforması giyenlerin yaptığı işkence ve kötü muameleyi "Devlet işkence yaptı" olarak kabul ettiklerini söyleyen Kozağaçlı, "Devlet, altı kişi tarafından yere yatırılıp, altı kişi tarafından şırınga ile canımız yakılarak kan alınması, arama kararıyla birlikte DNA örneğimizin kararının aynı anda alınması, bir yıl tutuklu kalmamızsa kabul etmiyoruz, tanımıyoruz bu devleti" diye konuştu.

1 yıldır tutuklu olduklarını hatırlatan ve uzun tutukluluk sürelerine dikkat çeken ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı, "Diyarbakır'da tutuklu olan milletvekili müvekkillerim tahliye edilmiyor. Bir müvekkilim bu nedenle 13 yıldır cezaevinde ve daha onlarca örnek. Ben, Şam'dan Beyrut'a, roketatarlarla bombalanan noktalardan geçerek binlerce kilometre yol katettim, buraya gelmek için ve 'kaçma şüphesi' olduğu için tutuklandım. Devlet elini değdiyse her şey hukuk olur. Dayak, tecritte tutuklamak, çıplak arama bunlar hukuk mu? Değil. Biz acımıza, hayallerimize devletin dokunmasına izin vermeyeceğiz" diyerek savunmasına ara verdi.

Kozağaçlı'nın savunması, meslektaşları ve izleyiciler tarafından saatlerce alkışlandı.

Duruşmaya yarın saat 09.30'da devam edilecek. (ETHA)