Türkiye Alevileri tarihi bir imkan ile karşı karşıya. Öyle bir imkan ki, bir yandan Alevifobik, mezhepçi siyaseti, nefreti ve hırsları ile ülkeyi uçuruma sürükleyen, hakkındaki yolsuzluk ithamları ayyuka çıkmış otoriter şahsa dur diyecek, diğer yandan bugüne kadar hep var olan ama sürekli göz ardı edilen siyasi potansiyelini somut bir güce dönüştürerek Türkiye'nin eşit yurttaşlık mücadelesinin başat aktörlerinden biri olduğunu tüm siyasi kesimlere gösterecek, ve dahası bunu yaparken, hem kendi taleplerinin daha güçlü savunulmasının, hem de Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünü açacak. Evet, öyle bir konjonktürdeyiz ki Selahattin Demirtaş'a verilecek oylar, Alevilerin önüne bu imkanı çıkardı. Neden mi?

Öncelikle, bu imkan elbette Demirtaş'ın, Alevilerin taleplerini amasız, çekincesiz sahiplenmesi, hatta Diyanetin kaldırılmasını savunması ve bunları bu kadar net dile getiren ilk cumhurbaşkanı adayı olması ile ilgili. Evet, şu çok net, bugüne kadar Alevilerin taleplerini eşit yurttaşlık bağlamında bu kadar net ifade eden ve savunan bir cumhurbaşkanı adayı görmedik. Bugüne kadar Sivas anmasında Alevilerin yanında olan bir cumhurbaşkanı görmedik. Dahası, bunların Alevilerin oylarını almaya yönelik söylemler olduğunu söyleyenlere hemen şunu hatırlatalım: Demirtaş sadece bu yıl değil, geçtiğimiz yıl da, Sivas katliamının yıldönümünde Alevilerin yanında Sivas'taydı. Yani oy kaygısı ile değil, tamamen mazlum dayanışmasının bir örneği olarak...

İkincisi, otoriter bir tek adam rejimini engellemek isteyen herkes, elindeki devlet imkanlarını ve havuz medyasını kullanarak birinci turda seçilme hayalleri kuran Erdoğan'ı durdurmak zorunda. Birinci turda seçilmiş bir Erdoğan, demokrasi ve barışa yönelik büyük bir tehdit olacaktır ve görünen o ki, ilk turda Erdoğan dışında seçilme şansı olan aday yoktur. Bu anlamda, Demirtaş'a verilen oyları, kimse oyları bölmek, Erdoğan'ın kazanmasına alet olmak biçiminde sunamaz, çünkü ilk turda sandığa giderek, Erdoğan'a verilmeyen her oy, Erdoğan'ın seçilmesini engelleyecek. Bu durumda Aleviler kitlesel olarak Demirtaş'a oy verirse, hem Erdoğan'ın otoriter başkanlık hevesini kursağında bırakacak, hem de eşit yurttaşlık taleplerini çekincesiz savunan, acılarında yanlarında olan, onları en iyi anlayan adayı destekleyerek, oy potansiyellerini tüm siyasi partilere gösterme fırsatı bulacak. Demirtaş'a verilmiş, örneğin toplamda %5 düzeyinde bir Alevi seçmen oyu, Türkiye siyasetinin dengelerini altüst edecektir. Bu, AKP'nin mezhepçi iç ve dış siyasetine güçlü bir hayır ve dahası “biz de varız” anlamına geleceği gibi, bundan sonraki seçimlerde, CHP'yi ve Alevilerin oylarını almak isteyen diğer partileri, eşit yurttaşlık mücadelesinde net ve çekincesiz bir tutum almaya zorlayacaktır.

Esasında bugün, bunu konuşuyor olmamız bile, bu ihtimalin artık bir imkana dönüşmekte olduğunu göstermektedir. İktidarın kalemşörleri, Oğurların, Akdoğanların, Demirtaş'a bu kadar saldırması ne kadar korktuklarını gösteriyor. Evet, Aleviler ile Kürtlerin eşit yurttaşlık mücadelesinde birlikte hareket etmesi yeni rejimin kabusudur. Abdülhamit'in büyük korkusunun Aleviler ile Ermenilerin birlikte hareket etmesi olduğu bilinir. Bugünün Abdülhamitcilerinin korkusu da tüm ezilenlerin haklarını savunacak bir siyasette Alevilerle Kürtlerin yan yana gelmesidir. Demirtaş'ın bütün söylemleri, radikal demokrat bir eşit yurttaşlık siyasetini öne çıkarırken, Alevilerin buna kayıtsız kalması mümkün değildir.

Bütün bunlara ilaveten, siyasette fikirler kadar duyguların, heyecanların da önemli bir yeri vardır. Alevi kültürünün ve inancının, günümüzde belki de en önemli taşıyıcısı olan saz kültürünü bu kadar güçlü sahiplenen, kendisi saz çalan bir cumhurbaşkanı adayının Alevileri heyecanlandırmayacağını sananlar, kanımca 10 Ağustos'ta büyük bir sürpriz ile karşılaşacaklar.