HDP’nin tutuklu cumhurbaşkanı Selahattin Demirtaş, 24 Haziran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Seçim kampanyasına değinen Demirtaş, “Elimden geleni yapıyorum. Dışarıda olsam sarf edeceğim eforu burada, bu dar alanda yine harcıyorum. Günde 4 saat uyku yetiyor bana. Avukatlarım aracılığıyla hem dışarıya sözümü ulaştırmaya hem de dışarıdan gelenlere yanıt olmaya, takip etmeye çalışıyorum. Bunu eş zamanlı yapmak maalesef mümkün olmuyor. Ketıl yerine telefonum olsa neler yapardım kim bilir” ifadelerini kullandı.

 HDP’nin baraj altında kalmayacağını fakat baraj altında bırakılma ihtimali olduğunu ifade eden Demirtaş, "Baraj altında kalmaz, ancak bırakılabilir. OHAL de bunun olanaklarını sunuyor zaten. Ancak HDP’nin barajın altında kalması artık sadece HDP’nin sorunu değildir. Bu yüzden kimileri oy vererek kimileri de HDP’nin oylarının çalınmasına engel olarak bunu önlemeye yardımcı olmalıdır” dedi.

Selahattin Demirtaş, ZDF’den Müjgan Arpat’ın sorularını yanıtladı.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F- Tipi Cezaevi’nde tutuklu olarak kalıyorsunuz. Cezaevi koşullarınızı anlatır mısınız? Tutukluluk koşullarının sizin ve aileniz üzerindeki etkileri nedir ve bunlarla nasıl baş etmeye çalışıyorsunuz?

Cezaevi koşulları genel olarak iyi değil. F Tipi yüksek güvenlikli cezaevlerinin mimari yapısı ve işleyişi başlı başına bir tecrit ve işkence teşkil ediyor. İmkanlarımız çok kısıtlı. Gazete ve TV’den yararlanabiliyorum. Haftada 1 saat aile görüşü, 15 günde bir 10 dakika ailemle telefonda konuşabiliyorum. Milletvekili arkadaşım Abdullah Zeydan’la birlikte hücrede iki kişiyiz. Şu ana dek diğer hiçbir mahkumu uzaktan bile görmedim. Yalnız cezaevi görevlilerinin nezaket ve kurallar çerçevesinde davrandığını da söylemeliyim, zaten başka türlü davranmalarını da kabul etmezdik.

Ailemle yeterince görüşemediğimizden görüş sırasında çok fazla tutukluluk ve cezaevi konularını konuşmuyoruz. Neşeli sohbetler yapmayı tercih ediyorum. Ama çocuklarım her şeyin farkında. Yine de babalarının suçsuz olduğunu biliyorlar, en önemlisi inancımızı asla kaybetmedik; güzel günler gelecek…

Cezaevinden cumhurbaşkanlığı için adaysınız. Bulunduğunuz koşullarda bir seçim kampanyası yürütebiliyor musunuz? Bunun koşulları var mı? Somut olarak nasıl bir kampanya yürütüyorsunuz?

Aslında somut koşullar yok. Ama elimden geleni yapıyorum. Dışarıda olsam sarf edeceğim eforu burada, bu dar alanda yine harcıyorum. Günde 4 saat uyku yetiyor bana. Avukatlarım aracılığıyla hem dışarıya sözümü ulaştırmaya hem de dışarıdan gelenlere yanıt olmaya, takip etmeye çalışıyorum. Bunu eş zamanlı yapmak maalesef mümkün olmuyor. Ketıl yerine telefonum olsa neler yapardım kim bilir.

Secim kampanyanızı özgür bir aday olarak yürütebilmek için serbest bırakılacağınız konusunda umudunuz var mı? Varsa yada yoksa neden?

Yargı üzerindeki siyasi baskılar ve vesayet olmasa her an serbest bırakılabilirim. Normal olan, yasal olan budur. Ama yargı tam olarak hukuku esas almıyor. İktidarın ve Erdoğan’ın söylemlerini esas alıyor. Erdoğan da serbest kalmamam için kampanya yürütüyor, her gün mahkemelere çağrılar yapıyor.

Size karşı yürütülen soruşturma ve davaların hukuki açıdan yasal, adil ve bağımsız olduğunu düşünüyor musunuz?

20 civarında davadan yargılanıyorum. Bunların tamamı siyasi konuşmalarım hakkında. Bu davalardan birinden tutukluyum. Davalarımın çoğunluğu Cumhurbaşkanı veya Başbakana hakaret iddiasıyla açılmış siyasi davalardır. Hükümet uygulamalarına yönelik eleştirilerim de “terör propagandası” ya da “terör örgütü üyeliği” olarak karşıma çıkarıldı. Bu davalar iktidarın baskısı ve yönlendirmesiyle açıldı ve halen aynı baskı altında sürüyor. Şimdiye kadar adil bir yargılama yapıldığını da şahit olmadım.

Sizce, son mercide, yani Yargıtay aşamasında hüküm giymemiş olmanıza rağmen, bir Cumhurbaşkanı adayı olarak niçin hala cezaevindesiniz?

Hakkımda yerel mahkemelerde verilmiş tek bir mahkumiyet hükmü yoktur. 20 aydır birçok davada yargılamama başlanmadı bile. Tutuklu olduğum davada ise 20 ayda 2 defa hakim karşısına çıkabildim. Yani yargılama bile yapılmadan içeride tutuluyorum. Dolayısıyla ben bir tutuklu değil siyasi rehineyim.

Geçtiğimiz günlerde muhalefet partilerinin başkanları sizin tahliye edilmenizi talep etti. Halen görevde olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise, bu talepleri sert bir şekilde eleştirdi ve sizi teröre destek vermekle suçladı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan’ın başını çektiği bir kampanya ile bana karşı adeta bir linç ortamı yaratılmaya, mahkemeler üzerinde baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu bile artık Erdoğan’dan bu ülkeye hayır gelmeyeceğinin en somut örneğidir. Zerre kadar adalet ve hukukun üstünlüğüne dair inanç yok Erdoğan’da. Benim gibi elini kolunu bağladığı bir rakibe karşı dışarıda linç kampanyası yürütmekten utanmayan bir siyasetçiden demokrasi beklenemez.

AB ülkelerinin ve Almanya’nın sizin tutuklanmanıza, size karşı yürütülen soruşturma ve davalara ilişkin yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AB ülkelerinden ve Almanya Hükümeti’nden hiçbir kişisel beklentim yoktur, gölge etmesinler yeter. Kendi ilkelerini yok sayan hükümetlerden demokrasi ve insan haklarına saygı beklemek saflık olur. Ben halkıma, Avrupa’daki demokrasi güçlerine ve Avrupa halklarına güveniyorum.

24 Haziran’daki seçimlerde yalnız Cumhurbaşkanı ve parlamento belirlenmeyecek. Aynı zamanda Türkiye’deki sistemin, devlet yapısının köklü bir şekilde değişip, değişmeyeceği de oylanacak. Şayet Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi AKP seçimi kazanırsa, sizce Türkiye gelecekte nasıl ve hangi yönde değişecek?

Olumlu yönde değişeceğini söylemek gerçekçi olmaz. 16 yıllık pratikleri geleceğin nasıl olacağını da gösteriyor aslında. AKP kuruluş değerlerini unutalı çok oldu. Bundan sonra hatırlasa bile bu topluma anlatacak yüzü kalmadı. Değişim şart yani.

Şayet seçimi siz kazanırsanız bu konuya ilişkin –parlamenter sistem ve devlet yapısı konusunda- ilk olarak ne yaparsınız? Anayasayı değiştirir misiniz?

Önceliğimiz yeni bir anayasa olacak. Bütün toplumsal kesimlerin, yurttaşların temel haklarını güvence altına alan, özgürlükleri, eşitliği, yargı bağımsızlığını, parlamenter yönetimi, güçlü yerel yönetimleri, kadın özgürlüğü ve çevre haklarından hayvan haklarına kadar her özgürlük alanının güvencesi olacak bir anayasanın yapım sürecini destekleyeceğiz.

Seçimler OHAL koşullarında gerçekleşecek. Bu durum seçim sonuçlarını nasıl ve hangi alanlarda etkileyecek? Özellikle Kürtlerin yoğun olarak yasadığı bölgelerde etkisi ne olacak?

Karşımızda kaybetmek üzere olan bir iktidar var. Dolayısıyla sadece HDP seçmeni ve belli bölgeyle sınırlı olmayan seçim ihlal ve hileleriyle karşı karşıya kalabiliriz. 24 Haziran günü bu gidişi değiştirmek isteyen herkes önce sandığa giderek oyunu vermeli, sonra da oyuna sahip çıkmalıdır. Buna diğer partiler, sivil oluşumlar ve barolar da dahil.  Sandık güvenliği konusunda işbirliği yapmalıyız. Biz HDP olarak seçmenlerimizin oyunu korumak için her türlü hukuki, fiili tedbiri alacak bu temeldeki işbirliklerine açık olacağız.

Seçim sürecinde Türkiye’de basın ve medyanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tek kelimeyle içler acısı. Bir iki istisna dışında aynı kötü şarkıyı söyleyen koro gibiler. Seçim kampanyalarının adil olması için medya görünürlüğü önemlidir, ancak hükümet ve Erdoğan dışında diğer aday ve partilere bu pek sağlanmıyor. HDP ve ben ise hiç yokuz. Baskı altında olabilirler, ama yaptıkları kabul edilebilir değildir. Bu toplum onlardan cesur olmalarını, mesleklerine sahip çıkmalarını bekliyor.

HDP muhalefet partilerinin oluşturduğu (CHP, IYI Parti, Saadet Partisi…) seçim birliğinde neden yok?

Bu tartışmaları geride bıraktık artık. 20 gün sonra sandığa gidiliyor ve biz HDP olarak sandıktan tek başımıza en iyi sonucu almaya odaklandık.

Kısa bir süre önce seçim yasası değişti ve YSK aldığı bir kararla “güvenlik nedeniyle” özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 11 ilde seçim sandıklarının taşınmasına ve birleştirilmesine karar verdi. Sizce bu ne anlama geliyor ve bölgedeki Kürtlerin oylarını nasıl etkileyebilir?

AKP seçim sonuçlarını dizayn etme peşinde. MHP ile yaptığı faşist ittifak nedeniyle kaybettiği Kürt oylarını bu şekilde kazanmayı düşünüyor. Taşıma kararlarında güvenlik gerekçesi olarak sundukları vakalar 20 yıl öncesinde gerçekleşmiş. Tam bir skandal. Burada partim HDP yanında, Türkiye’nin batısına da sorumluluk düşüyor. Herkes seçim günü oylara sahip çıkma konusunda etkili çaba sarf etmelidir.

Türk devletinin Afrin operasyonu Kürtlerin oy vereceği parti konusunu etkileyecek mi? Nasıl?

Afrin, öncesinde Irak Kürdistanı referandumu, öncesinde Cizre, Sur, Nusaybin… Kürtlerin oy verirken düşüneceği çok şey var elbette. Afrin’de Suriye savaşı boyunca huzurlu kalabilmiş, kendisine gelenlere kucak açan bir bölgenin IŞİD artıklarıyla sırf Kürt karşıtlığı üzerinden birlikte hareket edildiğini gördük. Afrin sonrası yüz binin üzerinde insan yerinden yurdundan oldu, öldürülen siviller de cabası. Dediğim gibi Kürtlerin oy verirken düşünecekleri çok şey var.

Halen ne kadar HDP’li politikacı ve Belediye Başkanı cezaevinde ve bunun seçim kampanyalarınıza etkisi nedir?

5 bin civarı HDP yönetici ve çalışanı tutuklu, 49 da il-ilçe, belde belediye başkanı. Son birkaç yılda bize uygulanan baskı başka hangi partiye uygulansa bugün varlık gösteremezdi. Ancak bizde bunca baskıya karşı bir direnç ve inat var. Bunun gücü bazen beni bile şaşırtıyor. İnsanlar partisine destek olmayı bırakmadı. Tutuklananın yerini ben almalıyım dedi. Tüm bu tutuklamalar kampanyamızı etkilemiyor diyemem, ama bize bu baskı ve operasyonları yapanların umduğu kadar değil.

Geçenlerde HDP’nin cumhurbaşkanı seçiminde kilit rol oynayacağını ve seçim sonuçlarında belirleyici olacağını söylediniz. Neden? Biraz acar mısınız?

Ben söylemiyorum matematik söylüyor. HDP seçmeni hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde kilit önemdedir.

HDP yüzde 10 seçim barajının altında kalabilir mi?

Baraj altında kalmaz, ancak bırakılabilir. OHAL de bunun olanaklarını sunuyor zaten. Ancak HDP’nin barajın altında kalması artık sadece HDP’nin sorunu değildir. Bu yüzden kimileri oy vererek kimileri de HDP’nin oylarının çalınmasına engel olarak bunu önlemeye yardımcı olmalıdır.

Alman Hükümetine bir mesajınız var mı?

Şansölye Merkel’e selamlarımı söyleyin. Gerçi kendisi seçim sonrası için Erdoğan’ı şimdiden davet etti, ama Erdoğan’ı emekli bir cumhurbaşkanı olarak ağırlamak zorunda kalacak.

Serbest bırakılırsanız, ilk olarak ne yaparsınız?

Kızlarıma ve eşime kahvaltı hazırlar, onlarla uzun ve keyifli bir kahvaltı yaparım. Sonrasına bakarız artık.