Second Hand yani kullanılmış eşya satan dükkanlar İsveç’te hemen hemen her köyde, mahallede ve şehirde bulunur. Burada giysiden, mobilyaya, kitaptan, mutfak eşyasına, ayakkabıdan, perdeye, beyaz eşyadan, oyuncağa dek aklınıza gelen her ürün satılır. Bu ürünler temizdir ve önceden bir bakımdan geçmiştir. İsveç toplumunun önemli bir yüzdesi buradan alışveriş yapar. Alışveriş yapanlar içinde ekonomik yapının tüm paydaşları var. Popüler örnek olsun diye yazıyorum. Geçenlerde ölen IKEA mağazalarının sahibi Ingvar Kamprad’ın da bunca servetine rağmen buralardan alışveriş yaptığını magazinsel haber gibi gazetelerde yazılıp çizildi. Buralardan en korkak alışveriş yapan kesimler göçmenler. Bunu bir avantaj olarak görüyorum. Çünkü İsveçli öğretmen ve tiyatrocu olan Kent Andersson’a göre buradan alışveriş yapmanın da bir etiği var. Mesela ihtiyaç fazlasını almayarak diğerinin hakkını gözetmek gibi…

Second Handler’den alışveriş yapmanın bir felsefesi vardır.

Öncelikle bu benim açımdan anti kapitalist, anti moda ve tüketim karşıtı bir harekettir.

Gerçi İsveçliler meseleyi çevrecilik, tasarruf ve istihdam ile açıklıyorlar. Onlar gerekçelerini şöyle sıralıyorlar:

Bir giysinin kalite testi yapılmış oluyor. Yıkanmış veya kullanılmış bir eşyanın kalite ömrü nedir bilerek alışveriş yapıyoruz.

Atık ve geri dönüşüm konusunda doğru bir adım.

Markalara ulaşabilirsiniz ve marka giyinebilirsiniz.

Sevmediğiniz bir ürünü uzun süre kullanmak zorunda değilsiniz.

Tekstil üretimi ile gelen kimyasal etkilerden korunmuş olursunuz. Çünkü aldığınız ürün birkaç defa yıkanmıştır.

Ekonomiktir.

Daha az tüketerek üretim sürecinde işçileri maruz kaldığı kimyasaldan korumuş oluruz. İsveçliler bilmez ama Türkiye’de kot taşlama işçileri vakası/yarası vardır. Ölenler öldü, kalanların bir kısmı ölümü bekliyor, en iyimseri kalıcı hastalıklar edindi.

Yeni bir giysi üretiminde enerji, su, emek tasarrufu yapılır.

Bu dükkanlar sayesinde insanlara istihdam alanı açılmıştır.

Genel geçer İsveçli önermesi kısaca böyle. Lakin bu ciddi bir anti kapitalist duruştur. Moda karşıtı duruştur. Tüketim karşıtı duruştur. O kadar ciddi ki banka mağdurları hareketi kadar önemlidir. (Banka Mağdurları Hareketi nedir mi? Sonraya kalsın. Banka kredisi (kart, araç, ev, tüketici, esnaf) mağduru milyonlarca vatandaş organize olabilmeyi bekliyor Anadolu’da. Banka Benimle Uzlaşmak Zorundasın şiarıyla…)

Second Handler kişisel girişimle kurulacağı gibi, Hıristiyan organizasyonların veya herhangi bir yardım kuruluşunun dükkanı olarak ta açılabilmekte. Bu tür yerlerde kafe de vardır. İsteyen oturup kahvesini içebilir.

Bazı şehirlerde üç beş arkadaş bir araya gelerek öyle bir kafe dükkan açtığı da oluyor. İş güç sahibi bu idealist ortaklar, sıfır kar gözeterek, insanlık için bir katkı da bizden hesabıyla bu dükkanları açmaktalar. Bu tür işletmeler haftanın belli saatlerinde açılmakta.

İsveç’te Secand Hand var da bizde yok mu? Bizde pek şöhretli olmasa da Bit Pazarları vardır. Fakat onlardan daha değerli, seyyar satıcılar, semt pazarları ve şehir çarşıları vardır. Semt pazarları ve şehir çarşıları çok değerlidir. AVM’lere ve büyük ilkesiz zincir mağazalara kafa tutmaktadır. Seyyar satıcılar, semt pazarları, şehir çarşıları ve buna her geçen zamanda güçlenen ve yaygınlaşan yerel üretim kooperatifleri de eklersek, bize her gün Siyah Cuma’dır.