Türkiye, 24 Haziran’da gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine hazırlanıyor.

Bütün seçimlerde liderler ve siyasal partiler psikolojiye özel bir önem verirler. Liderin görüntüsü, sesi, sözleri, hareketleri seçmeni etkiler. Partilerin imgesi, seçmene ulaşan etkisi sonucu etkiler.

İnce ‘meydan okuyan korkusuz muhalefet’ imgesini yarattı, coşkusu bundan. Akşener, “Cesur kadın iradesi”ni, Demirtaş “Zulme öfke”yi, Karamollaoğlu “Sağduyulu siyasetçi”yi temsil ediyor. Erdoğan ise “Korkutarak gizlenen korku”yu.

Cumhuriyet’ten Erdal Atabek’in aktardığına göre, seçmende yaratılacak psikolojik öğeler şöyle:

Umut güven coşku ilgi merak öfke korku şaşkınlık olarak ortaya çıkmaktadır. Seçim takviminde günler ilerlerken, liderlerin alan toplantıları, TV ekranlarındaki konuşmalar, basında yer alışları, sosyal medya yorumları toplumdaki duygu dalgalanmalarını etkileyecektir. Öncelikle görünen olgu, seçimin adil koşullarda yapılmadığıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi adayı olan Recep Tayyip Erdoğan (aynı zamanda Cumhurbaşkanı) devletin bütün imkânlarını kullanmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi adayı Muharrem İnce kendi partisinin imkânlarıyla çalışmalarını yürütmektedir.

İYİ Parti adayı Meral Akşener, Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu da kendi imkânlarıyla çalışmaktadır.

HDP adayı Selahattin Demirtaş hapisanededir. Siyasal tarihte görülmemiş bu eşitsizlik, daha başta seçimi haksızlık alanına taşımaktadır. İktidarın elindeki yayın kuruluşları, hukuk kurumları, Yüksek Seçim Kurulu bu eşitsizliği daha da arttırmaktadır. Ülke, tarihinin belki de en gerilimli seçimine hazırlanmaktadır. Seçimin sürpriz adayı Muharrem İnce tahmin edilmedik bir coşkulu performansla meydan okumaktadır.

MUHARREM İNCE: ‘MEYDAN OKUYAN UMUT’

Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce alanlara çıktı. Hemen enerjisini ortaya koyarak çizgisini yükseltti. Meydan okuyucu. Atak. Korkusuz. Açık konuşan. Dürüst. Özgüveni yüksek. Tartışmalarda yaratıcı. Bu özellikleriyle toplumda ilgi ve merakın ötesinde coşku yarattı.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumda bıraktığı ‘şikâyetçi muhalefet’ izlenimini değiştirerek ‘meydan okuyucu korkusuz muhalefet’ imgesini yarattı. Coşku buradan kaynaklanıyor. Üstelik de sadece kendi seçmeninde değil, toplumun bütün kesimlerinde hareketli bir merak uyandırmayı başardı. Toplumdaki umut ve güven boşluğunu doldurmayı hedefliyor. Özgüveni yüksek. İktidar yanlısı TV konuşmalarında, tuzak soruları kendi çekim alanında soranı pişman edecek yanıtlarla karşılamayı başarıyor.

Donanımlı ve yaratıcı. Fizik öğretmenliğinin birikimli avantajını ustalıkla kullanıyor. Erdoğan’ın gizli beğenisi fark ediliyor ve beklemediği bir rakip karşısında olmanın gerginliği ortaya çıkıyor. Muharrem İnce belki kendi partisini de şaşırtmıştır, bilinmez. Çıtasını daha da yükseltecek. İlk kez, bütün toplumun kulak verdiği bir ses yükseliyor. Her şeye hazırlıklı. Kazanma şansı yüksek. Her gün biraz daha iktidarın korkulu rüyası oluyor. Devam.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN: ‘KORKUTARAK GİZLENEN KORKU’

Hem Ak Parti adayı hem de Cumhurbaşkanı. Kaybetme korkusu en büyük karabasanı. Kaybedeceği sadece iktidar değil, bunu en iyi o biliyor. Kaybedeceği bütün meşruiyetidir. 16 yıl öyle haksızlıklar yapıldı ki. 16 yıl öyle yolsuzluklar yapıldı ki. 16 yıl öyle yanlışlıklar yapıldı ki. Hepsinin hesabı çok ağır bir yük. İktidar bu nedenle kazanmaya mahkûm. Yandaşlarını sorgulamayan sadakatine güveniyor. ‘Hazır yiyiciler’e verdiklerinin korkusuna güveniyor. ‘Ben olmazsam elinizdekiler gider.’ Politikasının eksenine ‘korku’yu koyması bundan. Yakınındakileri ‘davaya ihanet’le tehdit ediyor. Uzaktakileri karalayarak korkutmayı hedefliyor. Kendi yanlışlarını başkalarına mal ederek sıyrılmayı uyguluyor. Dini imanı bütün ölçüleri aşarak kullanıyor. Bilinen o ki, kazanmak için her şeyi yapabilir. Ama artık sonuna geldi. Alanlara taşınan kalabalıklarda heyecan yok. Biliyor. Kendi de yorgun. Belki artık bıkkın. Toplumda umut yaratamıyor. Güven verici yanını çoktandır kaybetti. Artık kendisiyle başbaşa kaldı. ‘Ben’ diye konuşuyor. ‘Beni devirmeye çalışıyorlar.’ Partisi bile artık dile getirilmiyor. Dava zaten dillerden düşmüş. Kaybetmesi gerekirken kazanırsa, Ülke için kötü. Kendisi için daha da kötü.

MERAL AKŞENER: ‘CESUR KADIN İRADESİ’

Kendi partisi içinden çıktı. ‘İtirazım var’ dedi. Parti yönetimini değiştirmek istediler. Engellendiler. Milliyetçi Hareket Partisi bir muhalefet hareketiydi. Devlet Bahçeli, kendi partisini iktidarın koltuk değneği yaptı. İktidar müdahale etti. Meral Akşener, arkadaşlarıyla ayrıldı, İYİ Parti’yi kurdu. Devlet Bahçeli giderek bir saray muhafızına döndü. Meral Akşener bir amazon gibi ortaya çıktı. Meydan okuyucudur. Düzgün konuşur. Yüksek özgüvenlidir. İstikrarlıdır. Kararlıdır. Dinleyene güven verir. ‘Arkasından gidilecek insan’ imgesini taşır. Haklılığını kabul ettirecek düzeyde anlatır. Coşku yaratıcılığı bir ölçüde Muharrem İnce’nin gerisinde kaldı. Geçmişinde kendisi için yük olacak işler var. Ama Meral Akşener geçmişini geleceğinin engeli yapmıyor. Osmanlı Kadını imgesini seviyor. Dobra konuşan, dürüst, sert ama şefkatli ana. En büyük şansı Devlet Bahçeli’nin kaybettikleri. Erdoğan’a meydan okuyuşu da artı puan. Bir ‘Kadın Cumhurbaşkanı’ neden olmasın. Belki de Millet İttifakı ortak bir iktidar kadrosu olacaktır. Muharrem İnce’nin söylemi böyle. Yeni Meral Akşener bir kazanç. Öyle görünüyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: ‘ZULME KARŞI ÖFKE’

Hapiste yatıyor. Henüz ceza da almamış ama hapiste. Hem de Edirne Cezaevi’nde. Görmek isteyenler ülkenin bir ucuna gitmek zorunda. Aslında zulüm. Bu sakin duruşlu, dengeli, soğukkanlı lider güven veriyor. Söylemleri samimi. Dürüst olduğunu hissediyorsunuz. Geçmiş seçimde de öyleydi. Türkiye için konuştu. Türkiye için oy istedi. Kürtlerin temsili ile sınırlanmak istemiyor. Demokratik çözüm sadece Kürtler için değil, herkes için. Çözüm sürecinin masasını Erdoğan devirdi. Beşir Atalay, Efkan Ala suskun. Dolmabahçe mutabakatı iktidarla ortak yürütülmüştü. Gene inkâr edildi, gene Kürtlerin üstüne yıkıldı. Kürt tarafı da süreci iyi yönetemedi, açık. Bugün HDP Meclis için kilit parti. Eğer barajı geçemezse AKP kazanacak. HDP bu kozu iyi kullanmak istiyor. Baskı altında barajı geçme başarısı demokrasi için şart. Seçmen de bu durumu görüyor. Selahattin Demirtaş dikkat edilmesi gereken bir lider. Yalnız HDP’nin değil, Türkiye’nin de şansı olabilir. Siyaset tarihi göstermiştir ki, hapisten çok büyük başarılar çıkmıştır. Zulme karşı öfke. Hepimizin öfkesi.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU: 'SAĞDUYULU DİNDAR SİYASETÇİ’

Güler yüzlü. Gazap saçan hacı hoca takımından değil. Yurtdışında eğitim görmüş. Tekstil mühendisi. Yalanlara, yolsuzluklara, israfa karşı çıkıyor. Din tabanlı olmaları dikkate değer. Söylemleri ilgi çekiyor, merak uyandırıyor. Erdoğan’ı, Ak Parti’yi tedirgin ettiği açık. Aynı alandan geliyorlar. Teknik konulara çok hâkim. Bu alanlarda çok rahat konuşuyor. Aklı başında sözleri dikkatle dinleniyor. Erbakan’ın yolunu izliyor. Diyaloğa açık. İşbirliği yapıyor. Laiklik konusu elbette onlar için farklı bir bakış alanı. Avrupa Topluluğu konusunda ‘biz farklı medeniyetlere mensubuz’ diyor ki, bu da din temelli siyasetin söylemidir. Şu anda bunları derinleştirmek gerekmiyor. Ülkenin önündeki hedef ‘Tek Adam Rejimi’ne karşı ‘Güçler Ayrımını Getiren Parlamenter Sistem’dir. Millet İttifakı bu hedefi programına koyuyor. Elbette geçmişin yükü masaya konacaktır. Bu tür iktidar engeli tuzaklara düşmemek gerekiyor. Muharrem İnce’nin Nagehan Alçı’nın sorusuna cevabı gibi, ‘bunlar önce Erdoğan’a sorulmalı, ondan cevap istenmelidir’. Temel Karamollaoğlu elbette bir Yaşar Nuri Öztürk değil. Onu istemek fazla olur. Bugünkü çizgisini sürdürsün yeter. Millet kazansın. Beklentimiz budur.

Kaynak: Cumhuriyet