CHP'li dostlarımız hiç kızmasın, hiç alınmasınlar; AKP iktidarının meşruiyet kaynağı (hemen her dönem) devletin partisi CHP olmuştur.

Geçelim çok eskileri, 31 Mart yerel seçimlerde İktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın mevcut anayasanın 94. maddesine göre açık hüküm olmasına rağmen TBMM Başkanlığı'ndan istifa etmeden adaylığı CHP tarafından utangaç bir şekilde kabul görmüştür dersek hiç abartmış sayılmayız. Zira Kılıçdaroğlu’nun parti MYK üyelerine yaptığı açıklamada 'Sayın Binali Yıldırım'ın adaylığını doğru olmadığını belirtmekle birlikte, ''Anayasaya aykırı olduğu doğru ama secimi bunun üzerinden götürecek değiliz'' demiştir. Yine Kılıçdaroğlu konuyla ilgili benzer bir soruya verdiği cevapta ''Binali Bey zaten kaybedecek ve meclise geri gelecek, o yüzden istifa etmemesi çok sorun değil, konuyu fazla abartmamak lazım'' diye açıklamada bulunmuştur.

Kılıçdaroğlu milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin anayasaya değişikliğine oy verirken de benzeri şeyleri söylemişti.

Parti genel başkanı böyle söyler de İstanbul adayı ne dedi peki; O da ilk işi Cumhurbaşkanı'nı ziyaret ettikten sonra konuyla ilgili soruya şu cevabı verdi: '' Sayın Meclis başkanımızın kendi takdiridir, onu bilemem ve detaya giremem.''

Ya son günlerde oldukça sert eleştirilerle öne çıkan ve muhalif duygularımıza tercüman olan Grup Başkan Vekili Özgür Özel ne diyor? '' Binali Yıldırım'ın istifa etmemesi siyasi tarihimizde büyük bir kara leke ama İstanbul seçimini buna mahkum edip birilerinin de oyununa gelmemek lazım.'' Breh breh... Pes doğrusu... Birkaç gün önce esip gürleyen ve bu kararın gayrimeşru olduğunu ilan eden sanki kendisi değil de başkasıymış gibi.

Müsaadenizle bir iki örnek daha vermek istiyorum:

CHP ile İyi Parti'nin yaptıkları ittifak gereğince Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı İyi Parti'ye bırakıldı. Ancak bu karara karşı çıkan CHP Gaziantep İl Başkanı genel merkez tarafından görevden alındı. İl Başkanı, eski belediye başkanı Celal Doğan'ın HDP ile ortak aday gösterilmesi fikrinin genel merkez tarafından kabul görmediğini açıkladı.

Gaziantep'te çok açık olan bir gerçek şu ki; CHP ile İyi Parti'nin seçimi kazanmaya yetmeyeceği şeklindedir. Bu yüzden de HDP kitlesinin de oy vereceği bir adayın çıkartılarak HDP'nin desteğinin alınması şart. Bunu CHP yönetiminin bilmemesi mümkün değil. Burada yanlış olan ne olabilir ki ? CHP Gaziantep il başkanının eski belediye başkanı Celal Doğan'ın ortak aday önerisine parti yönetiminin verdiği cevap aynen şöyle; ''HDP ile işbirliği ya da birlikte aday gösterme gibi argümanlar kırmızı çizgimizdir.''

Diğer bir örnek; Belki hatırlarsınız nev-i şahsına münhasır eski bir İçişleri Bakanımız vardı. İdris Naim Şahin. Bakanlığı döneminde hükümete muhalif olan aydın, yazar, çizer, sanatçı... herkesi Pkk'li ilan etmekte ve tüm demokratları ötekileştirmek gibi marifetleriyle teşhir olmuş bir muhterem... Böyle birinin CHP ile İyi Parti tarafından Ordu'dan ortak aday olarak gösterileceği basına yansıdı. Bu konuda CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun İdris Naim Şahin'in çok yetenekli ve değerli bir siyasetçi olduğunu, bakanlığı ve sonrasında halkından kopmayan bir özelliği olduğunu söyleyerek övdü. Ne diyelim, İdris Naim Şahin'le başarılı belediyecilik yaparsınız. Muhteremin başarısı bakanlığından tescilli zaten.

HDP ile birlikte hareket etmek kırmızı çizgi. İyi Parti gibi, İdris Naim Şahin gibi gericiliği, sağcılığı temel alan parti veya kişilerle ittifak etmek demokratları bir araya getirmek, demokrasiyi savunmak oluyor. Sonra da (Kılıçdaroğlu'nun söylemiyle) 1 Nisan sabahı ülkemiz demokrasi ve özgürlüğe uyanmış olacak. Tıpkı 25 Haziran'da uyandığımız gibi... Öyle mi ?!

CHP'nin neden böyle bir politika izlediğini bilmiyor değiliz elbette. CHP yıllardır devam ettirdiği bu tür sağcı dil ve gösterdiği sağcı adaylarla sağ kesimden oy alabileceğinin hesabını yapıyor. Nasıl olsa tabanındaki %70 'e varan aleviler ve her zaman oy vereceğine inandığı diğer kesimler çantada keklik. Biraz da sağdan oy alırsam seçimi kazanırım mantığı yıllardır CHP'nin asıl politikası. Ancak bu politika iflas etmiş durumdadır. Sahip olduğunuz %20'ler bandının bile bu politikanın devamı ile tehlikede olduğunu görmüyor musunuz?

Oysa ülke gerek ekonomik ve gerekse sosyal olarak çok büyük bir krizde iken bunun üzerine politika oluşturmak ve AKP'nin asıl tabanını oluşturan işçi, köylü, esnaf tüm emekçi yığınlardan bu şekilde oy istemek asıl siyasi yöneliminiz olması gerekirken, AKP ile '' ben sizden daha sağcıyım'' yarışı sizi ancak bitirir. Zira aslı dururken kopyasına neden oy versin insanlar?

Şimdi siz düşünün; Bu ve benzeri söylem ve uygulamaların AKP'nin her sıkıştığı anda çok sık tekrarlanıyor oluşu Kılıçdaroğlu ve CHP parti bürokrasinin AKP iktidarının koltuk değneği, yedek lastiği olduğu konusundaki kuşkuları artırmış olmuyor mu?

CHP'li bazı dostlarımızın CHP'yi eleştirdiğiniz kadar AKP'yi de eleştiriyor musunuz diye sitem ettiklerini biliyorum. Bizim derdimiz CHP bürokrasisine akıl vermek değil. Onların aklı da ufku da bizimkinden çok büyük. Buna kuşku yok. Oysa CHP'yi demokrasi ve özgürlüğe giden yolda bir kaldıraç olarak gören milyonlar var. Umutlarının, geleceklerinin CHP'nin seçim başarısında olduğuna inanan, inanmak isteyen milyonlarca mağdur var. Dert ettiğimiz mesele, insanların umutlarının tükenmemesi...

İşte bu yüzden, seçim sürecine girdiğimiz bu günlerde bize düşen görev, siyasi ortamın ısındığı bu koşullarda, yapılan şeyin sadece bir seçim olmadığını, demokrasi ve özgürlük için, iş ve ekmek için, insanlık onuru için iktidarın tüm yalan ve baskılarına karşı, CHP, İyi Parti gibi kendisine demokrasi maskesi geçirmiş ürkek, dolaylı AKP destekçisi sayılabilecek sözde muhaliflere karşı sistem mağduru tüm emekçileri siyaset sahnesine çıkaracak argümanları üretmek için mücadele etmektir.