Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Meclis'te grup oluşturmasının ardından grup yönetimi yeniden belirlendi. Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken grup başkan vekili olarak seçildi. Meclis İdare Amirliği görevine ise İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder getirildi.

HDP'NİN GRUP TOPLANTISI İLKLERE SAHNE OLDU

HDP, BDP'li vekillerin katılımıyla parlamentodaki ilk grup toplantısını gerçekleştirdi. HDP grubundaki bir başka ilk ise uzun yıllardır sürgünde olan Şerafettin Kaya ile Yusuf Serhat Bucak'ın katılımı ve konuşmaları oldu.

İlk grup toplantısı konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel yaptı. Tuncel, konuşmasına Xaneqin'deki katliamı kınayarak başladı. Katliamın arkasındaki güçlerin açığa çıkarılması ve hesap sorulması için Irak yönetimini göreve çağıran Tuncel, YNK temsilcilerine başsağlığı diledi.

HDP olarak demokrasi, emek ve özgürlük güçlerinin deneyimleriyle Kürt halkının 30 yılı aşkın süredir verdiği kesintisiz mücadeleyle ortaya çıkan deneyimlerin belirli bir yere taşındığını ve değerlerin bileşkesi olduğunu belirten Tuncel, parlamentoda tek çatı altında muhalefeti yürüteceklerini söyledi.

'HATİP DİCLE'YE SELAMLAR'

Tuncel, HDP'nin yeni bir parti olduğunu söyleyerek, "Kapımızda umuda hoş geldin yazdık. Türkiye halklarının umuda ihtiyacı var. Kriz ve çatışma üreten siyasetten bıktık. HDP olarak yeni umutlara yelken açmak istiyoruz. Dün yeni arkadaşlarımız katıldı ve 27 kişi olduk. Bu birlikteliği mutlaka büyüteceğiz. Buruğuz, bir arkadaşımız cezaevinde. Sevgili Hatip Dicle'yi unutmadığımızı, unutmayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Bu sistem Hatip Dicle'nin vekilliğini çalmış olabilir ama bizim için milletvekilidir. O'nun şahsında cezaevindeki yoldaşlara selamlarımızı yolluyoruz" dedi.

BDP'nin HDP'ye katılımının teknik bir boyut olduğunu kaydeden Tuncel, bunun yeni bir başlangıcı ifade ettiğini söyledi. Sadece milletvekillerini HDP çatısında buluşturmadıklarını belirten Tuncel, Kürdistan'da BDP, Türkiye'de HDP ile girdikleri seçimlerin sonuçlarını değerlendirdiklerini dile getirdi. Daha da gelişip, donanımlaştırarak yeniden kendilerini düzenleyeceklerini söyleyen Tuncel, 22 Haziran'a yetiştirmeleri halinde kongrelerini gerçekleştireceklerini kaydetti.

'RADİKAL DEMOKRASİYİ İNŞA EDELİM'

"Tüm yurttaşların, yeniden yapılanmaya destek vermelerini bekliyoruz" diyen Tuncel, "Yerellerde halkın katılımını göstermesi önemli. Demokrat dindarlara, Alevilere, ekoloji ve kadın mücadelesi veren herkese çağrımız, gelin HDP'yi yeniden kuralım. Başka Türkiye isteyenlere çağrımız; gelin birlikte yapalım. Birlikte yeni Türkiye'yi inşa edebiliriz. Halklarla birlikte, temel sorunlara çözüm gücü olacak yeni bir başlangıcı gerçekleştireceğiz. Radikal demokrasiyi birlikte inşa edeceğiz" ifadelerinde bulundu.

Hükümetin de muhalefetin de bozuk düzene sağlam çark bulmak istediğini savunan Tuncel, "Düzenin kendisini değiştirelim. Düzen değişmeden Türkiye değişmez. O açıdan önümüzde çok iş var. Ne yapacaksak çok hızlı yapacağız. Gücümüzü, düşüncemizi, emeğimizi bu sürece katmak durumundayız. Hayat bizi beklemiyor. Türkiye siyasetine de müdahale etmek durumundayız" dedi.

NOTER DEĞİL DEMOKRASİ ÇABASI İÇİN

Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birinin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu söyleyen Tuncel, şunları söyledi: "Çözülmeyen sorunlar gündem dışına itiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ön planda. Bu dönem halk seçecek. Söylemde halk seçecek. Bize göre siyasi partilerin yaklaşımı seçilecek Cumhurbaşkanının nasıl olacağını ifade eder hale geldi. Partiler seçecek. Şimdiden partili olacağı belirlendi. Biz seçilecek Cumhurbaşkanının halkın seçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Halkımızın seçeneksiz olmadığını biliyoruz. Kendi adayımızı kendimiz göstereceğiz. Ağustos'ta meydanlarda olacağız. Aynı zamanda nasıl bir Türkiye istediğimizi ifade edeceğiz.

Adayımız öncelikle insan haklarına ve özgürlüğüne saygılı olacak. Kadın haklarına, savaş suçlarına karşı olacak, barıştan yana olacak. Kürt sorununun çözümü için müzakerelerin hızlanmasından yana olacak. Mesele koltuğa kimin oturacağı değil koltuğun nasıl olacağı meselesidir. Koltuğun esiri oldu şimdiye kadar gelenler. Değişen oldu mu? Şu an ki Cumhurbaşkanı da noter gibi yasaları onaylıyor. Böyle bir partili Cumhurbaşkanının da yapacağı aynıdır. Halkın değerlerine saygı duyacak Cumhurbaşkanı olması önemli. Bu ilkelere uygun adayın halkın karşısına çıkarılacağını şimdiden ifade ediyoruz."

Bir partinin adayı değil, Türkiye halklarının haklarını savunacak, demokrasiyi inşa edecek bir adayın olmasını önemsediklerini kaydeden Tuncel, bu yönde çalışma yürüteceklerini söyledi.

Kürt sorunu dışındaki sorunların neden gündemleştirilmediği eleştirileri olduğunu belirten Tuncel, "Türkiye sorun merkezi. Kürt sorunu bu sorunların önünde engel olan bir halde. Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez. Savaşın nelere mal olduğunu gördük. Sadece Kürtler değil Türkiye halkları savaş istemiyor. Bu net ortada. Çözüm süreci denilen süreci destekleyenlerin oranı yüzde 80'lerde. Bunu karşılayacak bir siyasi iradeyle karşı karşıya değiliz. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ile görüşmeler var ama yeterli değil. Yapılan görüşmelerde tartışmalar kamuoyuna yansıdı. Ancak Başbakan bununla ilgili bir girişimde bulunmadı. Muhalefeti, halkı nasıl dahil edeceksiniz, yok. Ben yaptım oldu, ben olmazsam olmaz yaklaşımında. Amed Newrozu'nda Sayın Öcalan'ın dünyaya duyurduğu manifesto dışında bir girişim olmadı hükümet kanadında" dedi.

'MÜZAKERELER YASAL GÜVENCEYE ALINSIN'

"AKP'nin gündeminde çözüm süreci var ama nasıl geliştirileceği yok" diyen Tuncel, "MİT'in yetkilerini genişlettiniz. Ancak müzakereler ve heyetin güvenceye kavuşturulmasında adım atmadınız. Müzakere yasası çıkarılsın dedik. Kanun teklifi verdik. Geliştirilmesi için hiçbir şey yapılmadı. TMK'nin değiştirilmesi belli değil. KCK tutukluları bırakılıyor diye herkes seviniyor. Ama arkadaşlarımızın 5 yılı heba oldu. Kürtlerin dil, kültür, kimlik hakları için rehin tutuldular. Halen rehin olanlar var. Köklü çözüm konusunda ne yapıldı? Halen bölgede askeri hareketlilik var. Madem barış diyorsunuz niye kalekol yapıyorsunuz? Niye sınırda hareketlilik var? Neden yasa çıkarılmıyor? Kime göre barış? Barış adımlarını bırakalım aynı zamanda bunu protesto eden, kalekolların yapılmasını engellemek isteyen halka karşı silahla karşılık veriliyor. En son Medeni Yıldırım, Gezi direnişi sırasında hayatını kaybetti" diye konuştu.

'KÜRTLER SİYASİ ÖZERKLİK DE İSTİYOR'

Öcalan'ın yerel özerklik yasasına dikkat çeken Tuncel, "Türkiye, yerel özerklik şartını imzalayan ülkelerden. Türkiye 10 maddesine çekince koymuş. Bu maddeler bizim önümüzde engel olarak duran maddelerdir. Çekincelerin kaldırılması önemli bir adım olacaktır. İktidarın kendi programında var. Bu çekinceleri kaldıracağına dair. Peki soruyoruz, kimi, neyi bekliyorsunuz? Bu çekinceler daha çok ekonomik özerkliğe dair. Amed Büyükşehir Belediye Başkanımız Gültan Kışanak’ın, petrolden pay istiyoruz açıklamasında kıyameti kopardılar. Aslında okusalar bunun gereğini yerine getirecekler. Bu yeterli değil. Aynı zamanda Kürtler siyasi özerklik de istiyor" dedi.

DÜNYADA ÖRNEKLERİ VAR

Bunlar yapıldığında Türkiye'nin bölünmeyeceğini söyleyen Tuncel, üniter yapı içinde sorunlarını çözenler olduğuna dikkat çekti. İtalya'da 1948'de 20 bölge yaratıldığını, 5'inin daha özel bir statüye dahil olduğunu kaydeden Tuncel, İtalya'nın buna rağmen bölünmediğini söyledi. Her bölgenin kendi bayrağı ve renkleri olduğunu, kendi kimliklerini taşıdığını belirten Tuncel, kendi dillerinde yayınlar, eğitimler olduğunu söyledi. Türkiye'de bunun sadece devlet bünyesinde bir kanal ile yapıldığı eleştirisinde bulunarak, İtalya'daki uygulamalardan örnekler verdi.

SİVİL, DEMOKRATİK ANAYASA

Bunları yapmanın bu ülkenin borcu olduğunu söyleyen Tuncel, "AKP'ye sesleniyoruz; Kalekol yapmak, kendini koruyan yasalar üretmek çözüm değil. Her bölgenin kendine özgü yapısı var. Demokratik özerklik yasasının çıkarılması, yasa ve Anayasanın buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Aynı zamanda Türkiye sivilleşsin, yeni Anayasa yapılsın. Şu an ki Anayasa militarist ve Sünnidir, Türk bir Anayasa'dır. Erkek Anayasası'dır. Dolayısıyla baştan ayağa değişmesi, evrensel hukuk standartlarına uygun, demokratik, sivil Anayasa için mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Demokratik Türkiye ve özerk Kürdistan için mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

HENDEKLERLE, DUVARLARLA ROJAVA DEVRİMİ ENGELLENEMEZ

Hükümetin Ortadoğu'daki politikalarının bununla alakalı olduğunu söyleyen Tuncel, Rojava'ya dönük politikaların Kürt sorununun çözümü konusunda belirleyici olduğunu savundu. Güney Kürdistan'da hendek kazıldığını söyleyen Türkiye'nin ise Hatay'dan başlayarak duvar örmeye başladığına dikkat çeken Tuncel, "Biz bu duvarları İsrail'den hatırlıyoruz. Kürdistan Bölgesel yönetiminin Türkiye ile ilişkilerine bir şey demiyoruz. Nasıl olduğu bizim için önemli. Kendi halkınızın acı yaşamasına rağmen ilişki geliştiriyorsanız kabul etmiyoruz. Kürdistan Bölgesel yönetimini ve Türkiye'yi uyarıyoruz, hendekler çözüm değil. Rojava devriminin ne hendekle ne duvarla engellenemeyeceğini biliyoruz. Çözüm örnekleri alınması gerekiyor" ifadelerinde bulundu.

ORTADOĞU POLİTİKASI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

En yoğun Kürt nüfusunun Türkiye'de olduğunu belirten Tuncel, Türkiye'nin Ortadoğu politikasını gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

Suriye'deki çete gruplarına da değinen Tuncel, "Başbakan övünüyor. Türkiye'de 1 milyon Suriyeli var. Nasıl yaşadığını biliyor musunuz peki? Nefret söylemlerinde bulunuluyor. Alevilerin, Kürtlerin bombalanması için Türkiye'nin lojistik destek sunduğu söyleniyor. Bu bile bir ayıptır. Bu devam ederse Türkiye'yi daha yoğun bir kriz ve savaşa çekeceği açıktır" dedi.

Tuncel, Mısır'daki idama karşı olan Başbakanın İran'daki Kürtlere yönelik idamlara da karşı olması gerektiğini belirterek, "İnsanlar etnik kimlikleri nedeniyle acı çekti. İran'a yönelik tavrınızı da bekliyoruz. Engellenmesi için çaba harcanması gerekiyor" diye konuştu.

ARŞİVLER AÇILSIN

Ermeni soykırımına da değinen Tuncel, "Ermeniler sokaklarda katliamları kınadı. Bir daha yaşanmaması için halklara hatırlatmada bulundular. Başbakan bir açıklama yaptı. Dedi ki, 'ben Ermeni katliamında yaşamını yitiren ailelere taziyelerimi bildiriyorum' dedi. Bugün de grup toplantısında yüzleşmenin gerçekleşmesi için konuştu. Bunun nasıl olacağını birlikte tartışalım. Önce adını koyalım. 1915'te yaşanan soykırım mıydı değil miydi? Eğer soykırım yapıldıysa bunun bir daha yapılmaması için özür dileyerek, hesaplaşacaksınız. Yüzleşme hesaplaşmadan olmaz. Başbakanın inkardan vazgeçmesini önemsiyoruz. Sadece Kürtlere karşı değil, halklara karşı da uygulandı. Soykırım sadece Ermenilere değil, Asurilere, Süryanilere karşı da uygulandı. Yapılması gereken hesaplaşmaktır. Bir daha asla, diyorsak o zaman bunlarla hesaplaşma zamanı gelmiştir. Halen Ermeniler kendini ürkek saydığı sürece, Hrant'ın katilleri ortada geziyorsa, Ermeni kimliği nedeniyle askerde insanlar öldürülüyorsa demek ki adalet yoktur. Arşivlerin açılması önemlidir. Hakikatleri araştırma ve adalet komisyonunun kurulsun. Katliamlar araştırılarak, yeni bir süreci birlikte gerçekleştirelim" diye konuştu.

ÖZÜR DİLEMEKLE KATLİAMLARLA YÜZLEŞİLMİYOR

Dersim'den özür dilenmesinin sözle olmayacağını, yasalar çıkarılması gerektiğini söyleyen Tuncel, Ermeni halkının da yaşadığı trajedinin son bulmasının ancak gerçek bir hesaplaşma ve yüzleşmeyle olacağını vurguladı. Susarak, inkar edilerek, sorunların derinleşeceğini ifade eden Tuncel, "Ermeni, Kürt, Alevi, Ezidi ve Süryanilerle bu acıları yaşamak ve ortak olmak istemiyoruz. Soykırımın açığa çıkarılması konusunda üzerimize düşeni birlikte yapacağımızı, Ermeni halkının yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz" dedi.

Tuncel, 1 Mayıs'a ilişkin de değerlendirmede bulunarak, "Kürdistan ve Türkiye'de herkes sokakta olacak. Biz de emek örgütleriyle birlikte alanlarda olacağız" dedi.

'TAKSİM TÜRKİYE'NİN HAFIZASIDIR'

1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması meselesinde Başbakanın açıklamalarını eleştiren Tuncel, "Nerede kutlayacağımızı sana mı soracağız? Senin gittiğin yol, yol olsaydı herkes peşinden gelirdi. Biz istediğimiz yerde kutlayacağız. 1 Mayıs'ı ben tatil ettim diyor. Biz mücadele ederek, tatil ettirdik. Taksim, Türkiye'nin hafızasıdır. Onu silemezsin. Gelin inadınızdan vazgeçin. Yasakladığınızda işçiler orada olacak. Gaz yeme konusunda çok deneyimliyiz. Çok gaz yedik. Ama Türkiye'ye faydası yok. Rant elde ediyorsanız, hükümetle bir bağı varsa bilemiyoruz. Ama halklar, emekçiler gaz yemekten korkmuyor. 1 Mayıs'a Taksim'i işçilere açın. Sayın Başbakan işçiler, emekçiler, kadınlar çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak istiyor. Ya siz? Dünyanın hiçbir yerinde meydan kavgası yok" dedi.

'BUGÜN ELDE EDİLENLERİ ONLAR VERMEDİ BİZ KAZANDIK'

35 yıl sonra Türkiye'ye dönen Şerafettin Kaya, kısa süre önce felç geçirdiğini söyleyerek, "Kemal Pir’i mahkemeye çıkardılar. Yanında Mahsum Korkmaz'ın yakınları vardı. Elbisesi yırtılmıştı. 'Hiçbir şeye üzülmüyorum. Güzel bir ayakkabı giymeyi istedim. Arkadaşlarım vasıtasıyla aldım. Eşşekoğlu eşekler onu paramparça ettiler, ona yanıyorum. İnanın ki devlet düşmanımızdır. Ayakkabı giymemize izin vermiyor. Biz kazanacağız ama’ dedi. Bu önemli bir sözdü. Bugünkü kazanımları kimse vermedi. Biz kazandık. Kemal Pir'in, Hayri Durmuş'un dediği gibi birçok şeyler kazanacağız. Cezaevinde Ahmet Türk'le aynı yerde kaldım. Dışkılı hücrelerde yattım. Mazlum Doğan'ı, birçok arkadaşı ayaklarından asıp top oynuyorlardı. İşkenceleri bana seyrettiriyorlardı. Sen avukatsın izle diyorlardı. Onlara yapılan bu işkence beni bitiriyordu. Bunu yakından gördüm" diye konuştu.

Kaya, 12 Eylül'de Diyarbakır'ın zindanlarında yaşananları uluslararası kamuoyuna taşırılması gerektiği, bunun için çaba harcadığını belirterek, "Cezaevinde yapılan insanlık dışı uygulamaları, mahkemelerde işlenen kanunsuzlukları, Kürt halkına yönelik baskıları teşhir etmek için gittim. 30 yıl sonra Türkiye’ye döndüm bu da mücadelenin sonucudur. Şimdi bizim burada bulunmamız da mücadelenin kazancıdır. Türkiye’de demokrasinin olmasını istiyorsanız Kürt sorununu çözmeniz gerekir. Kürtler ve Kürdistan parçalanmıştır. Ancak birlik bizi kurtarır. Bu çalışmamızda Türkiye solunun, demokratlarının bizimle olması çok önemlidir" ifadelerinde bulundu.

BİR PARÇAM...

22 yıl sonra Türkiye'ye dönen Yusuf Serhat Bucak ise katılımcıları Kürtçe selamladı. Buruk geldiğini belirten Bucak, "Yüreğimin bir parçasını Qamişlo'da, bir parçasını Kandil'de, bir parçasını Mahabat'ta, bir parçasını da Avrupa'da bıraktım. Bizim gelişimiz sıradan bir geliş değil. Kendiliğinden olmadı. Birçok arkadaşım toprağın altında. Ülkeme gideceğim. Mezarlarına yüz süreceğim. Topraklarını öpeceğim. Mümkün olursa onların yaşayan annelerinin ellerini öpeceğim. Bize bu değerleri yaşatanlar onlardır. Aziz hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum" dedi.

'SÜRGÜNLÜĞÜ YAŞAYANLAR BİLİR'

Türkiye'nin demokratikleşmesinin Kürt sorunun da çözümünü gerektirdiğini kaydeden Bucak, şunları belirtti: "Türkiye değişti. HDP, Türkiye demokrasi mücadelesinde, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde, inançların özgürlük mücadelesinde kilometre taşı olacak ve ben de bu mücadelede ufak bir tuzum olursa çok mutlu olacağım. 22 yıldır hasretim. O duyguları ancak sürgünü yaşayanlar bilir. Ateş düştüğü yeri yakıyorsa, emek verenler bu işin cefasını çekiyorsa, sürgünü da yaşayanlar bilir. Bize bugünleri yaşatan şehit annelerinin ellerinden öpüyorum. Onların yarattığı yüce değerlere sahip çıkacağımı, hiçbir zaman taviz vermeyeceğimi buradan ilan ediyorum. Bu kavgayı Türkiye halkları, Kürt halkı özgür olana kadar halkların huzurunda tekrar ediyorum."