Savaşı bizzat yaşamamış, filmlerden gördüğü kadarıyla bilen nesillerin savaş çığlıkları attığı zamanların içinden geçiyoruz.

Savaşı sadece öldürmek olarak biliyorlar, yakmak, yıkmak, yok etmek olarak!

Bunları yaparken kendisine herhangi bir zarar gelmeyecek, kıl payı ölümlerden dönecek, yaralanacak, gazi ve kahraman olacak!

Hedef düşman, kötü insanlar, yaşamayı hak etmiyorlar, yaşamaları dünyaya zarar, çocukları da tehlikeli, büyüdüklerinde onlar da düşman olacak ve o nedenle tamamı ölmeli, öldürülmeli, yaşatılmamalı!

Parmağı kesildiğinde gözyaşı dökenler bir merminin insan vücudunda ne yaptığını bile bilemezler.

Filmlerde görmüşlerdir. Mermi vücuda saplandığında kan fışkırmaya başlar ve mermi vücudun diğer tarafından çıkarak yoluna devam eder. Kişi yere düşer, vs. seyreden o kişinin ne yaşadığını, nasıl bir acı çektiğini, neler hissettiğini bilemez. Rol güzel yapılmışsa seyreden gördükleriyle mest olur!

Gerçek ise farklıdır.

Mermi namlu içerisinde kovandaki barut patladığı anda, yaklaşık saniyede 300 metre hızla yol almaya başlar. Namluyu terk edene kadar namlu içindeki yiv set denilen oyuk ve çıkıntılarla kendi ekseni etrafında dönme becerisine kavuşur.

Kendi ekseni etrafında dönerek yol alması, yol alırken hava koşullarından en az şekilde etkilenerek düz ve sapmadan hedefe gitmesini sağlar.

Kendi ekseni etrafında dönmesi, aynı zamanda hedefine ulaştığında, hedefe saplanması, delip geçmesine de yardımcı olur. Özellikle de hedefin kemik bölgesine gelmişse, dünüşü kemiği parçalamasına yardımcı olur.

İlk önce hedef olan kişinin vücudunda delik açarak çıkış yapacağı yere yol alırken geçtiği organları da parçalayarak gider. Bu geçiş sırasında hızı azaldığından parçalama oranı daha da artar.

Eliniz basit bir şekilde elma soyarken kesildiğinde duyduğunuz acının onlarca kat fazlasını merminin ilk vücudunuzla teması sırasında yaşarsınız ki saniyenin 300 de biri kadar bir zamanda vücudunuzu terk edene kadar geçerken parçaladığı organ ve kemiklerinizin acısı buna dâhil değildir!

Bu kadar kısa zaman aralığında vücudunuza saplanıp diğer taraftan çıkana kadar verdiği zarar, vücudunuza girdiği bölümlere göre farklılık gösterir.

Filmlerde, başrol oyuncuları genellikle omuzlarından, kollarından veya bacaklarından vurulurlar ve ölümcül yaralar almazlar. Ya da çok şanslı biçimde mermi başını sıyırıp geçer. Merminin verdiği acı ufak bir yüz hattı gerilmesiyle anlatılır!

Gerçek acıyı ise ancak savaş içinde mermiyle buluştuğunuzda hissedersiniz!

Bir de karşıdan ateşlenen silahın cinsi, kalibresi (mermi çapı) ve mermi cinsi de alacağınız yaranın büyüklüğü ve vereceği acı açısından önemlidir.

Sadece delip geçmesi için üretilen mermiler kullanılır genelde ama girdiği hedefin vücudunu parçalamaya yarayan mermiler de vardır! Bir matkabın ucunun vücudunuza girişi gibi girer o tür mermiler ve parçalayarak tol alır vücutta. Genellikle de vücutta kalır, delip geçmez. Hem girdiği vücuda delip geçen mermilerden daha fazla hasar verir hem de vücutta kalıp vücudu zehirler ki bununla vurulan insanın yaşama şansı yok gibidir. Verdiği acı da diğer delici mermilerden katbekat fazladır!

Vücudunuzun yara aldığı bölümü de yaşayacağınız acı için farklılıklar gösterir. Ölmek kolay kısmıdır! Vurulma anından sonra ölüme kadar geçecek süre yaşayacağınız acıyı arttırmaktan başka bir şey yapmaz.

Bacağınızdaki atar damardan vurulduğunuzda belki acınız çok büyük olmayacaktır ama ölüme kadar o acıyı yaşayacaksınız ve keşke kafamdan vurulup ölseydim diyebileceksiniz!

Bir de uçaksavarlar vardır ki kara savaşlarında oldukça çok kullanılır. Büyük (12,7 mm) mermiler kullanır. Bacak, kol gibi bölgelerden bu silahla vurulmanız, bacağınızın ve kolunuzun kopması anlamını getirir ki, böyle bir acıyı yaşamayı düşünemem. Tek bir hamlede vurulduğu yerden kopan bacak veya kol, o darbeyle kopan atardamar ve boşalan kan, verdiği acı! Yazarken bile düşünemiyorum!

Elbette bu bir savaş ve sadece tek mermiyle vurulmak gibi bir kural da yok! Birden fazla mermiyle de vurulma ihtimali oldukça yüksek.

Günümüz teknolojisinde kullanılan tüm silahlar otomatik olup saniyede birkaç mermiyi hedefine gönderen cinsten. Bu tür silahtan çıkan mermilerden birkaçı ile vurulma ihtimali de vardır ve bu yaralanma/vurulma anında her yara ayrı acılar verir insana!

Buraya kadar sadece delici veya yaralayıcı, hasar verici mermilerle vurulma sonucu yaşanacak acılardan bahsettik. Ancak savaşta sadece bu silahlar kullanılmıyor.

En küçüğü el bombası olmak üzere değişik çap ve güçte bombalar da var. Bomba atar tüfekler, Havan topları, obüsler, tankların toplarından atılan değişik çaptaki topların tahrip güçleriyle yaralanmak veya vücut bütünlüğünü değişik ölçülerde bozacak hasarlar almak da var. Bombanın düştüğü yere yakınlığınız, bombanın parça tesirli veya diğer etkilerine ne kadar maruz kalacağınız, alacağınız yara ve yaşayacağınız acıyı doğrudan etkiler.

Hemen ölmek en şanslı durumdur. Acılar içinde kıvranarak ölmek de var!

Vücudunuzun belden aşağısı kopmuş şekilde acılar içinde kıvranarak ölmek de var. Ya da kıpırdayamayacak kadar derin ve ölümcül yaralarla ölümü beklemek de var!

Tankın paletleri altında kalıp parçalanmak da!

Kısaca savaş ciddi bir gerçekliktir.

Savaş yıkımdır.

Savaş, savaşanlardan çok sivillerin yaşamını kaybettiği alanlar yaratır.

Savaş çocukları öksüz ve yetim, anne ve babaları evlat acısıyla bırakır.

Savaş ölümcül olması dışında korkunç acıları içerisinde barındırır.

Kandır, gözyaşıdır.

Savaşın iyisi, güzeli yoktur.

Savaşsız, barışın hüküm sürdüğü dünya kurulabilir.

Savaş, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur.

Savaş, uluslar arası hukukla düzenlenmiş insan öldürme yetkisidir…