Koalisyon görüşmelerinin, sarayın hukuğu ayaklar altına alan müdahaleleri sonucunda başarısız olması ile çıplak gerçek artık saklanamaz hale gelmiştir. 7 Haziran sonrası yaşanan kanlı sürecin ve ölümlerin esas sorumluları saray, sarayın emrindeki AKP ve tabi ki onların yedeğindeki MHP'dir...

Zamane Muaviyesi başkanlığı kaybetmeyi, AKP ise tek başına iktidar olamamayı sindirememiştir. Demokrasiye tahammülü olmayan saray, AKP ve MHP ittifakı, 6 milyon yurttaşın iradesine hakaret ederek, şiddet politikalarına yol vermiştir. Bu süreçteki tüm ölümlerin sorumlusu bu ittifaktır.

İktidarın pespaye kalemleri ve AKP'nin her yaptığını alkışlaya alkışlaya, her biri birer AK-trole dönüşmüş sözde 'demokrat'lar, ahlaksızca suçu HDP'ye, Demirtaş'a atmaya uğraşsa da, tarihin yazacağı çıplak gerçek budur. Türkiye'nin mezhepçi milliyetçi bloğu, Türkiye'nin barış ve demokrasi umutlarını esir almıştır.

KOALİSYON MÜSAMERESİ

7 Haziran sonrası, 12 Eylül faşizminin AKP tarafından ısrarla korunan barajı yıkılmış ve mecliste umut verici bir temsil sağlanmıştı. Eğer AKP, barışı biraz savunuyor olsaydı ya da halkın iradesine birazcık saygısı olsaydı, samimi bir şekilde, önceliği demokrasi ve barış olan bir koalisyon arayışına girerdi. Oysa ki, AKP'nin CHP'ye seçim hükümeti önermesi ile biten koalisyon müsameresi AKP'nin bütün toplumu aptal yerine koyduğunu gözler önüne serdi. CHP samimi bir biçimde koalisyon görüşmesi yaparken, AKP'nin, koalisyon görüşmesi yapar gibi görünerek esasında erken seçim hazırlığı yaptığı açığa çıktı. Sadece bu bile saray ve AKP'nin şiddetten nasıl medet umduğunu, şiddet ortamında seçime girerek başkanlık ve tek başına iktidar planları yaptığını gösteriyor. Eğer AKP-CHP koalisyonu gerçekleşseydi, bu ithamların yanlış olduğunu söyleyenlerin bir haklılığı olabilirdi. Oysa ki, sarayın emirleri doğrultusunda, tamamen zaman geçirmeye yönelik bir müsamere yapması, AKP'nin, yaşadığımız karanlığın baş faillerinden biri olduğunu göstermiştir.

YAPABİLECEKLERİ ÇOK BASİT BİR HAMLE VARDI

Esasında, herkes şunu çok iyi biliyor: İsteseydi veya eğer bizatihi faili olmasaydı, bu kanlı süreci durdurmak için AKP'nin elinde birçok fırsat vardı. Suruç katliamı sonrası, bu alçakça katliamının taşeronlarını açığa çıkarmaya yönelik bir irade beyanı bile bu kanlı süreci engelleyebilirdi. Ama onlar neyi tercih etti, ölenleri suçlamayı, yas içindekileri daha da incitmeyi ve insanlar daha yasını bile yaşamadan, IŞİD ile savaşacağım yalanı ile dünyayı kandırıp ülkedeki şiddeti tırmandırmayı... Bu da elbette Suruç katliamına, en azından göz yumulduğu kuşkusunu daha da güçlendirmiştir. Yine herkes çok iyi biliyor ki, eğer bu kanlı süreçten yarar ummasalardı, yapabilecekleri çok basit bir hamle vardı: Öcalan ile İmralı heyetinin görüştürmek. Açlık grevleri sürecinde çatışmalı ortam istemediklerinden bunu yapmışlardı, şimdi ise tam da çatışmalı ortamdan medet umdukları için bunu yapmadılar.  

İleride tarihin bu dönemini yazanlar, mezhepçi, milliyetçi ve halkın iradesine saygı göstermeyen bir adamın ihtirasının ve emrindeki parti ile yedeğindeki aşırı milliyetçi partinin demokrasiye olan tahammülsüzlükleri ile ülkeyi nasıl bir uçurum kenarına getirdiklerini yazacak, umarız barış bloğunun ve demokrasi güçlerinin ülkeyi o uçurumun kenarından nasıl kurtardığını da yazar.