HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bütçe görüşmelerinde  "Erken seçim önergesini TBMM'ye getirmeliyiz" açıklamasını yaptı.

Sancar, "Erken seçim önergesini TBMM'ye getirmeliyiz. Sandığı getirelim, halkın önüne koyalım.  Bu sistem yoksulluk üretiyorsa, o sistemin yoksullukla mücadele etmesini bekleyemeyiz Yeni ekonomi modeli bu ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmektir. Bu ülkenin halkları için ise cehenneme çevirmektir" dedi.

“Türkiye’de küresel organize suç endeksine bakıyoruz, bir suç imparatorluğu yaratıldığını söylüyor, küresel organize suç endeksine göre Türkiye dünyada 12. Sırada” diyen Sancar, şunları söyledi:

“İnsan kaçakçılığı ve silah ticaretinde birinci, devlete ilişkin suç aktörleri kategorisinde 2.sırada. Hukukun üstünlüğü endeksine bakıyorsunuz 139 ülke arasında 117. sırada. Bu 2021’in rakamları. Daha vahim endeksler var, kara paranın aklanmasına ilişkin Mali Eylem Gücü tarafından hazırlanan bir liste. Türkiye gri listede. Sebep kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesinde başarısız olması. Her önüne geleni terörist ilan eden bu iktidar terörizmi engellemeyen bir iktidar olarak gri listeye giriyor. 

Sunulan endekslere de değinen Sancar, şöyle devam etti:

“Diyorlar ki; Türkiye de büyüme işte şu kadar kadar ama bu büyümenin nasıl gerçekleştiğini pay edildiğini anlatmıyorlar. Evet bir büyüme var ihracata dayalı bir büyüme deniliyor ve bu büyüde bir grup sermayedarın daha zengilenleşmesi, yoksulun daha da yoksullaşmasıdır. Yeni bir ekonomik modelinden bahsediliyor ama bu model daha önce denendi. Asıl yapılmak istenen ucuz emek cennetine çevirmektir, küresel sermaye için ucuz emek cenneti, ülke halkları için cehenneme dönüştürmektir”

SİYASİ ÇÖKÜŞ

Öte yandan sefalet endeksine baktığımız da Türkiye 1. sıradadır. En sefil ülke kategorisinde yer almaktadır. Bütün bunları yaratan bu düzedir bu düzenden beslenen mevcut iktidardır. Bu iktidarın siyasal, sosyal ekonomik programları bu ülkeyi çoklu krize sokmuştur. Bu çoklu kriz her geçen gün derinleştirmekte ve bedeli ağırlaşmaktadır. Ekonomik kriz bunun bir göstergesi bir boyutudur. Bunun temelinde siyasi çöküş ve düzenin bozukluğu yatmaktadır.

‘İÇ DÜŞMAN YARATAN BİR İKTİDAR’

Eğer hukukun üstünlüğünde dünyada en gerilerde yer alıyorsanız, bu ülkede hukuk diye bir şey bırakmamışsanız zaten bu ülkede istikrar da olmaz, güvenlik de olmaz kimse de kendisini güvencede hissetmez.  Denetimin olmadığı, hukuk devletinin işlemediği yerde yolsuzluk ve organize suç alır başını gider. O nedenle bu ülke bir suç imparatorluğu haline getirilmiştir. Bakanların çetelerle mafyayla ilişkisine ilişkin binlerce veri, ifşaatlar ortadayken savcılar, kılını kıpırdatmamakta, hükümet hareket geçmemekte. Meclis üzerine düşeni yapmamaktadır. Sürekli iç düşman yaratan bu sistem esas savaşı içeride halkına karşı veriyor. Bu ülkeyi çökerten tam da bu anlayıştır.

‘HİÇ UTANMIYOR’

Halkı birbirine düşmanlaştıran kutuplaştıran ayrıştıran organize suçlara, büyük uyuşturucu kaçakçılığına her türlü kapıyı aralayan ve buna karşı hiçbir girişimde bulunmayan bu anlayıştır. İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken görüldü evet bir İçişleri Bakanımız var. Bugün hakkında sayısı iddia ve bunlarla ilgili bir sürü veri varken çıkıp halkı, muhalifleri tehdit etmekte hiçbir beis görmüyor, hiç utanmıyor çünkü cesaretini bu iktidarın ve sistemin korumasından alıyor. Bu sistemin bir ürünü olduğunu ve kendisinin de bunu yürütmekte başarılı olduğunu sayıldığını varsayıyor ve tehditlerine şantajlarına devam edebiliyor.

KÜRT SORUNU

Bu ülkede en büyük sorun Cumhuriyetin demokrasi ile buluşamamış olmasıdır. Bu sorunun yarattığı tahribatları yüz yıldır yaşamaktayız. Önümüzdeki büyük hedef cumhuriyet demokrasi ile buluşturmak olmalıdır. Bunun içinde Kürt sorunun da mutlaka demokratik yollarla çözülmesi gerekiyor. Ekonomide büyük eşitsizlik yaşıyoruz, sınıflar arası uçurum, gelir dağılımındaki uçurum derinleştikçe derinleşiyor ama öbür taraftan Kürt sorunun yarattığı yaralar da derinleşiyor. 

ŞARK ISLAHAT PLANI

Şimdi sizlere bazı haritalar göstereceğim. Böylece ekonomi ile siyasetin nasıl, Kürt sorununun ile demokrasinin nasıl iç içe geçtiğini daha iyi görebileceğiz. Bugün iktidarın Kürt sorununda işlediği politika 1925 Şark Islahat Planından bir farkı yoktur. Aynı ruhla yürütülmektedir. Şark Islahat planının kapsadığı bölgeyi görüyorsunuz. Daha sonra uygulanan umumi müfettişlik haritasına bakalım. Aşağı yukarı aynı bölge. OHAL haritasını görelim. Hukukun, demokrasinin askıya alındığı yerde OHAL var. Son 2019 seçimleri sonrasında kayyım atanan belediyelerin haritasına bakalım. Aynı bölge de devam ediyor haritalarımız. Kişi başına milli gelirin en düşük olduğu iller. Aşağı yukarı aynı harita. İşsizliğin en yüksek iller aynı. Bunlar bize neyi anlatıyor. Kürt sorununda demokratik çözüm eşitsizliklerin giderilmesi barış içinde ortak yaşamın kurulması için her alanda gereklidir. Siyasal alanda toplumsal alanda gereklidir.

‘EN BÜYÜK PAY GÜVENLİKÇİ HARCAMALARA’

Eğer bütçe rakamlarını incelersek tek tek göreceğiz, bu bütçede en büyük paylardan biri güvenlik harcamalarıdır. Yani bu bütçe bir savaş bütçesi olarak karşımıza çıkıyor. Peki güvenlik harcamalarına bu kadar payın ayrılmasının karşılığı nedir. Bunu her gün sofradan ekmeğin biraz daha alınması, aşın biraz daha azalması demektir.

‘HUZUR OLMAYAN ÜLKEDE EKONOMİK REFAH SAĞLANMAZ’

Eğer bu savaş anlayışı Kürt sorununda güvenlikçi politikalarla bölgede her çatışma alanını fırsata çeviren yaklaşım olmasa, bütçede güvenliğe ayrılan pay ve oran çok daha küçük olacak. Biraz önce Eş Genel Başkanım Pervin Buldan da söyledi, kişine başına milli gelir 12 bin dolardan 8 bin dolara düşmüşse bunun temelin de Kürt sorunun da güvenlikçi politikaları ve bölgede izlenen savaş politikalar ile toplumsal barışı yok eden anti demokratik anlayıştır. Ülkeyi kutuplaştıran çoğulculuğu yok sayan farklılıkları tekleştirmeyi amaçlayan bu anlayışın ülkeye huzur getirmesi mümkün değildir. Huzur olmayan bir ülkede ekonomik refahın sağlanmasına imkan yoktur. Eğer denetimden uzak bir sistem kurarsanız bilin ki yolsuzluk da hırsızlık da alıp başına gidecektir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, uçurumlarla anlatılacaktır. Tıpkı şimdi yaşadığımız durum gibi.

‘YOKSULLUK ÜRETEN SİSTEMDEN MÜCADELE BEKLENMEZ’

Kamu özel işbirliği projeleri adı altından peşkeş çekilen kamu kaynaklarının, halkın mallarının hadi hesabı yok. Faize sadece 2021 yılında ayrılan pay 240 milyar liradır. Sadece bu yandaşlara garanti ödemeleri adı altında ayrılan pay, dövize endeksli olduğu için kurlardaki son gelişmelerle 2-3 katına çıkmıştır. Bütün bunlar yandaşa daha fazla pay halka daha fazla açlık, yoksulluk daha fazla baskı demektir. Eğer bir sistem yoksulluk üretiyor ise ondan yoksullukla mücadele etmesini bekleyemeyiz. Eğer bir sistem yoksulluğun bizzat kaynağını olan politikaları uyguluyorsa, yapacağı şey yoksullarla mücadele etmektir. Yoksulların derdini hakkını talebini dile getirenlerle mücadele etmektir. Yoksullukla değil, yoksulluğa karşı çıkanlara saldırır şimdi yaptığı gibi; emek çevrelerine saldırır, işçiye saldırır. Sendikalara, bütün diğer meslek örgütlerine saldırır. Bütün bunları durdurmanın yolu ve imkanı var ve bunun örnekleri var.

Bir örneği 2019 yerel seçimleri ise son örneği Türkiye Barolar birliğinin dün sona eren 36. olağan genel kuruludur. Bakın bu yönetimin eski yönetimin devam etmesi için kanun değiştirdi. Her türlü manevrayı yaptılar ama demokratik mücadelede ortaklığın karşısında yenildiler. O yenilgiyi sağlayan bütün bu desteğe kanun değişikliğine ve her türlü medya propaganda imkanına rağmen eski başkana kaybettiren şey hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları için yürütülen ortak mücadeledir. Bu alanda ortaklaşmanın başka alanlarda da önemli sonuçlar doğuracağını hepimizin görmesi gerekiyor.

‘YENİ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN MECLİS’TE YENİ YOLLAR BULABİLİRİZ’

Kürt sorununda savaşçı politikalardan vazgeçerseniz o zaman yeni bir başlangıç için mecliste burada demokratik siyasetin işleyişi işle yeni yollar bulmamız elbette mümkün. Biz Kürt sorunun çözümü Türkiye'de sömürü, kadına karşı her türlü ayrımcılık ve şiddet gençliğin yok sayılması çocuklara karşı uygulanan her türlü zulüm politikası, yoksulluk ve yoksullaştırıcı politikasından ayrı görmüyoruz. Bütün bunları birleştirecek olan şey ise demokrasi ve barış mücadelesidir. Büyük demokrasi ittifakı çağrımızın temelinde bu yatıyor. Biz bu sistemden canı yanan bütün mağdurların, mazlumların, yok sayılanların sömürülenlerin, açların bir araya geleceği bir büyük birliktelik hedefliyoruz. Çağrımızı da bu büyük birlikteliği sağlamak için her seferinde yeniliyoruz. Bu birlikteliği sağlarsak yeni bir başlangıç da mümkündür. Bu ülkeyi gelecek yüzyıla ya da Cumhuriyetin ikinci yüzyılına büyük bir barış ve demokrasi hareketiyle taşımakta mümkündür. İhtiyacımız olan şey kahramanlar değil, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplum yaratmaktır. Bu toplum da ancak dayanışma ile ancak hak, adalet, demokrasi temelinde buluşma ile sağlanabilir. Bizi ortadan kaldıran, biz kavramını yok eden, ayrıştırıcı adaletsiz anlayışa karşı temel değerlerde buluşacak büyük bir toplumsal hareket. İşte geleceğimizin güvencesi budur.

‘GENÇLERE SÖZÜMÜZ VAR’

Bu gençlere borcumuz var, ayrıca sözümüz de var. Biz diyoruz ki değerli gençler, gelecek sizin elinizdedir. Bu geleceği sizler kuracaksınız. Sizler bu ülkenin bütün farklılıklarını eşitçe yaşayabileceği bir ülkede yaşamayı hak ediyorsunuz. Bunu fazlasıyla hak ettiğinizden en küçük bir şüphemiz yok. Bugüne kadar bunu kuracak çabayı göstermemişsek size karşı borçlu ve mahcubuz. Bundan sonrası için, barış, demokrasi, kaliteli yaşam, eğitim eşitlik ve adalet için ne gerekiyorsa sizlere tabi olmaya hazırız. Sizlerin bu ülkeyi değiştirmenin gücü önünde boynumuzu eğeceğiz. Sizlerin ülkeyi değiştirme iradenize güvenimiz tamdır, umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmayın. Siyaseti şimdi size sunulduğu kirli şekli ile reddetmekte ısrar edin. Temiz demokratik siyaset, kamu yararına siyaset mümkündür. Bizler bunun için elimizden geleni yapıyoruz ama bunun gerçek güvencesi gençlerin buna sahip çıkmasıdır. Bu ideallere sahip çıkmasıdır.

DIŞ AKTÖRLER

Size bir iki örnek daha aktaracağım. İktidarın propagandasının temelsizliğini anlatmak için örneğe gerek yok. Yeni bir ekonomik program uyguladıkların ve dövizdeki dalgalanmayı de bilinçli yaptıklarını ima ediyorlar. Şimdi dış güçler hikayesi anlatmaya başladılar. Cumhurbaşkanı ne demişti; ‘Biz ne yaptığımızı biliyoruz, nereye gitmek istediğimizi biliyoruz.’ O halde bütün bunları bilerek yapıyorsunuz ve o zaman ortaya çıkan sonucu da istiyorsunuz. Dış güçler diye propagandası yapan iktidar temsilcilerine sorarım BAE veliahtı buraya niye geldi. Hani büyük şeytandı, 15 Temmuz'un arkasındaki finansördü. Ülkeyi içine soktuğunuz krizin fırsatlarından yararlanmak için geldi. Çağırdınız ‘Gel, Türkiye halkaların biriktirdiği kamu kaynaklarını ucuza, hatta bedavaya veririm’ diye çağırdınız. İşte eğer dış aktör arıyorsanız bunlara bakın.

‘DAHA AÇIK ÜLKE NASIL SATILIR?’

Bugün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Katar’da. Katar Dışişleri Bakanının sözü ‘Türkiye’nin ekonomik gidişi nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendiriyoruz.’ Bunlar nedir? Bu fırsatlar bu ülkenin emekçi halklarının biriktirdiği kaynakların yok pahasına peşkeş çekilmesidir. İşte ülkeyi satmak diyorsanız budur. Daha açık nasıl satılır bir ülke. Buna dur diyeceğiz buna dur diyecek gücümüz var. Bu ülkenin tüm farklılıklar içinde eşitçe bir yaşam düzeni kurtarması mümkündür, gereklidir. Bunun için samimi yüzleşmeye ihtiyaç var.  Herhangi bir kaygıya kapılmadan geçmişe bakabilme cesaretini göstermeye ihtiyacımız var. Bu yüzleşmenin ne anlama gelebileceğini anlatabilirim ama Malcolm X'ten bir alıntı yapmak istiyorum. ‘Sırtıma dokuz santim bıçak saplayıp bıçağı 6 santim geri çekersen bu eşitlik noktasında ilerleme sayılmaz . Bıçağı tamamen çıkarsan da bu da ilerleme olmaz. İlerleme yaranın tedavisi ile olur.’  Eğer eşit bir yaşam kuracaksak bu eşitliği temelden bozan bütün yaraları iyileştirecek anlayışı iradeyi, cesareti göstermek zorundayız.

‘BÜYÜK BARIŞI BÜYÜK DÜŞÜNENLER YAPABİLİR’

HDP bunun için vardır halklar arası eşitliği esas aldığı için bu sorunun çözümünün adresidir. HDP çoğulcu yaşamı, çoğulcu yaşam içinde farklılıkların birlikteliğini esas aldığı için çözümün adresidir. Bu konuda üzerimize düşen bütün sorumlulukları, demokratik siyasette bütün imkanları kullanarak yerine getireceğimizi bir kez daha tekrar ediyorum. Davalarla yürütülen bütün kuşatmalara, devlet aygıtının kullanılmasıyla sindirme çabalarına, bugüne kadar aldırış etmedik boyun eğmedik, bundan sonra da aldırış etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz. Bu yolun bu ülkeyi büyük barışa götüreceğimize inancımız tamdır. Büyük barışı, ancak büyük düşünenler ve büyük hedefler idealler oluşturanlar yaratabilir. Bunun riskini alanlar ancak bu yürüyüşü sonlandırabilir.

‘BARIŞ İÇİN HDP ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUĞU YAPACAK’

İşte biz de diyoruz ki HDP üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Bütün toplum kesimleriyle müzakere ve diyalog içinde olmak için her elinden gelen her çabayı harcayacaktır. Bize mesafeli olsun olmasın, bizi sevsin sevmesin; her kesimle müzakere ve diyalog yürütmek bizim hedefimizdir. Vazgeçmeyeceğimiz bir düsturdur. Daha fazlasını söyleyeyim. Bizden nefret edenler, bizi hain görenler de vardır. Biz onlarla da konuşmak, müzakere etmek için, onlarla da diyalogu yürütmek kaygılarını korkularını anlamak ve hepsini birlikte gidermek için elimizden geleni yapmaya hazırız. Yapacağız da. Büyük barış bunu gerektiriyor. Büyük barış için de HDP üzerine düşen sorumluluğu sonuna kadar yerine getirmeye hazırdır.

‘ACİL ÇIKIŞA İHTİYAÇ VAR’

Bu krizden acil çıkışa ihtiyaç var. Bu çoklu krize karşı çoklu bir demokratik ittifaka ihtiyaç var. Bu demokratik ittifakın seçime de yansıması şarttır. Biz buna geniş demokrasi ittifakı adını verdik. Ülkenin 3’üncü yolu, 3’üncü seçeneği olarak tanımladık ve orada yürüyoruz.

HÜKÜMETE İSTİFA ÇAĞRISI

Şimdi bu kadar büyük krizleri yaratan bir iktidarın görevde kalmaya devam etmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Kendilerini istifaya davet ediyoruz ama istifa etmeyeceklerini biliyoruz. O nedenle şimdi meclise görev düştüğüne inanıyoruz. Meclis bu konuda inisiyatif almalıdır. Erken seçim kararı bir an önce bu meclisten çıkarılmalıdır. Bütün muhalefet partilerine çağrımızı yineliyoruz. Erken seçim önergesini gecikmeden buraya hep birlikte getirelim. Ben biliyorum laf atanlar dahil, AKP sıralarında şimdi bulunan ve burada bulunmayan milletvekilleri arasında bu gidişattan vicdanı sızlayanların sayısı az değildir. Buna inanıyorum ki şimdi bana laf atanlar dahil bu gidişattan vicdan azabı duyanlar az değildir. En azından erken seçim kararına evet oyu verebilecek sayıda vicdanlı AKP’li milletvekilli vardır.  Biz buraya erken seçim önergesini getirelim kendilerini vicdanlarıyla baş başa bırakalım. Bu ülkeye sandığa getirelim.

‘SANDIĞI GETİRİN HALKIN ÖNÜNE’

Eğer eminseniz yeni bir dönemi başlattığınız konusunda kendinize güveniniz tamsa buyurun bu yeni dönemi halka oylayalım. Sandığı getirelim halkın önüne koyalım. O zaman eğer buradan onay alırsanız bu yeni modeliniz buradan onay alırsa devam edersiniz eğer onay alamazsanız ki alamayacağınızı biliyoruz demokrasi güçlerinin bu mücadeleden başarılı kazançlı ve yüz akıyla çıkacağını biliyoruz. Bu ülkeye demokrasiyi ve barışı getirecek büyük bir toplumsal birikim ve vicdan olduğuna inanıyoruz. Bu inancımızla yolumuza devam edeceğiz.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı