Halkların Demokratik Partisi (HDPMithat Sancar, özel Gladyo yapılanmalarının iktidarın Kürt sorununda topyekün savaş politikalarına dönmesiyle derinleştiğini söyledi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında 5 Mayıs 2007 tarihinde yapılan görüşmeyi işaret etti. 

Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye’de tarihi dönemeç olarak sayılacak çok dönemin olduğunu söyledi. Yaşanan sürecin de bu gelişmelerden biri olduğunu belirten Sancar, “Çeşitli vesilelerle söylüyoruz; bir karar anına, 2015’te başlayan özel savaş topyekün savaş anlayışının sonunu getirebileceğimiz bir finale doğru ilerliyoruz. Ya hep birlikte bu düzeni durduracağız değiştireceğiz ya da savaş aygıtı kendini yenileyerek yoluna başka yöntemlerle devam edecek ve 10 yıllarımızı halkların özgürlüğü, barış umudu ve demokrasi isteğini bastırabileceği 10 yılları yaşamak zorunda kalacağız” dedi.

'DOĞRU TANIMLAMA ŞART, BURAYA 2015 KONSEPTİNDEN GELDİK'

Sedat Peker'in ifşaatlarıyla ortaya çıkan tabloyu doğru adlandırmak gerektiğinin altını çizen Sancar, “Eğer bu finali iyi, güçlü ve etkili bir şekilde geçmek ve sonuç almak, kazanmak istiyorsak neler olup bittiğini doğru tanımlamak zorundayız. Bu tablo 2015’te yürürlüğe giren yeni topyekün savaş konseptinin çöküşünün ve çözülüşünün açık itirafı ve ifşaatıdır. Evet, buraya 2015 konseptinden geldik” dedi.

'ÇÖZÜM SÜRECİ 5 NİSAN 2015'TE BİTTİ'

“Neydi 2015 konsepti” diye soran Sancar, “Israrla anlatmaya devam etmek zorundayız, çeşitli vesilelerle konuşmalarla bunu dile getiriyoruz ama bir kez daha dile getirelim. 2015 konsepti çözüm sürecinin bitmesinden sonra oluşan yeni devlet ittifakının özel savaşı, sınır içinde ve ötesinde topyekün bir plana dönüştürdüğü politikaların adıdır. Çözüm süreci ne zaman bitti diye sorarsanız resmi olarak daha geç tarihler dile getirilebilir ama esas olarak 5 Nisan 2015'te bitti. Çünkü çözüm sürecinin ana aktörü ve devlet yetkililerinin ana muhatabı Abdullah Öcalan ile son görüşme 5 Nisan'da yapıldı. O nedenle biz tecridi, özel savaş politikalarının bir sonucu ve en önemli kanıtı olarak değerlendirirken bu gerçekleri de hatırlatmış oluyoruz. Tecrit özel savaş politikalarıyla eş anlamlıdır. Aynı anlama gelmektedir. Çünkü o tarihten sonra başlayan şey Kürt sorununda çözümsüzlük, inkar, imha ve savaş politikalarıdır. O günden bugüne de tecrit derinleştirilerek devam ediyor” ifadelerini kullandı.

'AKP 7 HAZİRAN’DA ALDIĞI AĞIR YENİLGİYİ UNUTMADI'

Yaşanan süreçten çıkışın özel savaş konseptine karşı güçlü bir toplumsal mücadeleyi örmekle mümkün olacağını vurgulayan Sancar, 7 Haziran 2015’te AKP’nin ilk defa tek başına hükümet olma çoğunluğunu kaybettiğini hatırlattı. O günden bugüne rejimin dikiş tutmadığını belirten Sancar, iktidarın MHP ve özel savaş güçleri ile ortaklık kurduğunu ve bu ortaklığın temel harcının Kürt düşmanlığı olduğunun altını çizdi. Sancar, “Kürt düşmanlığı üzerinden demokratik bütün talepleri, özgürlük arayışını, yeni yaşam umudunu, barış özlemini bastırmak için her yola başvuruyorlar. Sokağa çıkma yasaklarını, şehir ablukalarını ve orada yapılanları hatırlayalım. Sonra dokunulmazlıkların kaldırılmasını unutmayalım. Belki bir ayrıntı, aklımıza gelmiyor, dokunulmazlığı kaldıran Anayasa değişikliğinin onaylandığı tarih de 7 Haziran 2016’dır. Yani 7 Haziran'da AKP aldığı o ağır yenilginin acısını hiç unutmadı. Nitekim dün AKP Genel Başkanı bunu açıkça ifade etti” diye belirtti. 

'ÇÖZÜM BARIŞ VE DEMOKRASİDİR'

“Sedat Peker'in ifşalarıyla ortaya çıkan açık çürümeyi ve çözülmeyi yeni bir yaşamın, demokrasinin ve özgürlüğün başlangıcı olarak değerlendirmek istiyorsak bunun nedenlerini de açıkça görmek gerekiyor” diyen Sancar, “Yani lafı dolandırmadan, çözüm Kürt sorununda demokratik yolları açmak, müzakere ve diyalog yönetimini yeniden canlandırmak çözüm buradan geçiyor. Çözüm Kürt sorununda barış ve demokrasidir. Demokratik çözümün yolunu da kimseden bekleyecek değiliz” dedi.

'DİYALOĞU TABANDAN BAŞLATMALIYIZ'
Yapılan çağrılardan iktidara hitap ediliyor gibi algılandığını söyleyen Sancar, “Hayır, demokrasi mücadelesini de demokratik çözüm mücadelesini de barış mücadelesini de halkların en geniş birlikteliği ile toplumsal talep haline getirecek bir yöntemle ancak hayata geçirebiliriz. Yani artık barışı da müzakereyi de diyalogu da tabandan başlatmalıyız. Tabandan yukarıya doğru barışı inşa edecek yolları daha fazla değerlendirmek zorundayız. Bu sistemi, bu çürümüş düzeni başka türlü değiştirme imkanımızın da olmadığını görmek zorundayız” diye belirtti. 

'ÖZEL GLADYONUN BAŞLANGICI DOLMABAHÇE'

“Şimdi gördüğümüz tablo bize kökleri çok daha eskilere uzanan Gladyoyu hatırlatıyor” diyen Sancar, Gladyonun özerk bir yapı olduğunu hatırlattı. Sancar, “Bu devletin içinde özerk bir Gladyo her zaman vardı. Bu çeşitli dönemin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılmıştı ama 2007'den beri, şu meşum Dolmabahçe buluşmasından itibaren yeni tür Gladyo devreye sokuldu. Dolmabahçe derken yanlış anlamayın. 28 Şubat 2015’teki mutabakatı  kastetmiyorum. Yaşar Büyükanıt ile Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen ve her ikisinin de bunu sır olarak mezara kadar saklayacaklarını söyledikleri görüşmedeki mutabakattan bahsediyorum. Özel Gladyo'nun başlangıcının da bu dönem olduğunu biliyoruz” diye konuştu.

'BİR ÇIKAR, BİR İKTİDAR SAVAŞI VAR'

Özel Gladyo yapılanmalarının iktidarın Kürt sorununda topyekün savaş politikalarına dönmesiyle daha da derinleştiğini söyleyen Sancar, “Şimdi özel Gladyolar var, özel Gladyoların birbirleriyle savaşı var. Özel Gladyolarla nerede ne kadar kaldığını göremediğimiz özerk Gladyonun da bir hesaplaşması var.  En azından özel Gladyolar ile özerk Gladyonun tarihi ve bugüne yansımaları arasında bir çıkar bir iktidar savaşı var. Bu savaş kayıtsız kalabileceğimiz, magazinsel yaklaşımlarla ele alabileceğimiz bir mesele değildir. Toplumun bugününü ve geleceğini doğrudan ilgilendiren bir durumdur. Geçmişe dönük yüzleşme hesaplaşmama ve adalet talebimizi gerçekleştirebilmemiz için dönüp dikkatle takip etmemiz gereken bir kapışmadır” ifadelerini kullandı.

'BU ÇÖZÜLMEYİ BİZ YARATTIK'

İktidarın geleceğini güvence altında görmediği için bir çözülme yaşamaya başladığını vurgulayan Sancar, “Açık söylüyoruz; iktidar bloğundaki bu iç kapışmanın en önemli nedeni HDK ve HDP ile bütün diğer demokrasi güçlerinin yürüttüğü ortak mücadeledeki kararlılıktır. Eğer burada sağlam duymasaydık, eğer bu baskılara boyun eğseydik bugün bu hesaplaşma olmayacaktı. Yeni rant alanları yaratacaklardı, yeni paylaşım yolları mutlaka bulacaklardı. Şimdi herkes kendinden korkuyor.  Çünkü özel savaşı finanse etmek için kurulan gayrı meşru yolların yarattığı büyük kirli ekonomi çok büyük ve çok devasa ölçeklere varmıştır. Birbirlerinden pay almak, birbirlerini yok etme mücadelesine dönüşecek kadar büyüktür bu kirli ekonomi ve herkesin diğerinin kendisini satabileceği korkusu da aynı zamanda büyür. Çünkü kendini kurtarma kaygısı artık saklanamayacak biçimde ortaya çıkar. Bunu sağlayan şey mücadeledeki kararlılıktır” diye belirtti. 

'BU KANLI DÜZENDEN KURTULMAMIZ GEREKİYOR'

Sağlanan şeyle yetinmek zorunda olmadıklarını söyleyen Sancar, “Bu kirli, bu çürümüş, bu kanlı düzenden kurtulmamız, bu düzeni değiştirmemiz gerekiyor. Bu düzeni değiştirmenin yolu da ortak mücadeleyi güçlendirmek ve toplumsal örgütlenmeyi yaygınlaştırmaktır. Toplumda en küçük birimlerine kadar ulaşacak bir örgütlenme yöntemini mutlaka harekete geçirmeliyiz. Mahalle meclislerimizi, semt meclislerimizi, bütün birimlerdeki temsilcilik ve örgütlenmelerimizi hep birlikte kurmak zorundayız. Eğer böyle güçlü bir toplumsal zemin yaratabilirsek siyasal mücadelenin sonuç almasını da sağlarız” ifadelerini kullandı.

'PARTİ YÖNETİMLERİ TABANDAN GELECEK BASINCA KAYITSIZ KALAMAZ'

Muhalefet güçlerine, toplumsal ve siyasal muhalefet güçlerine yönelik çağrılarının olduğunu belirten Sancar, “Aslında siyasi partilere yönelik çağrımızın doğrudan muhatabı parti yönetimleri değildir. Bizim siyasal muhalefete çağrımızın muhatabı o partilere oy veren, gönül veren dostlardır, kardeşlerdir, vicdanlı insanlardır, adalet isteyen, demokrasiyi özleyen bütün yurttaşlardır. Biz onlara sesleniyoruz. Şüphesiz siyasi muhalefetin temsilcileri de bu sese kulak vermek zorundalar. Ama eğer kendi tabanları ile bu zeminde iyi ve doğru ilişki kurabilirsek partilerin yönetimleri de tabandan gelecek basınca ve talebe kayıtsız kalamazlar” dedi.

KAPATMA DAVASI İÇİN 7 HAZİRAN TARİHİ: AKILSIZLAŞMIŞLAR

Mithat Sancar, HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne iddianame gönderilmesine de değinirken şöyle konuştu: “Kapatma davası yeniden gündeme geldi. Tarihi de yine sembolik olarak 7 Haziran’ı seçtiler. Ben bazen hayretler içindeyim. Bu iktidarın kendi hedeflere gitmesi için de mi rasyonalitesi kalmadı? Rasyonalite illa iyi bir şey değildir, bir devlet aklı kötüyü de nasıl yönetebileceğini düşünen bir yapıdır. Fakat bu davanın bu kadar açık bir siyasi operasyon olduğunu gösterebilecek bir sembolik bir tarih seçimini yapabilecek kadar akılsızlaşmışlar. Bu aynı zamanda bir tehlike sinyalidir. Yani bizim bildiğimiz akıl, etik, hukuk ve demokrasi ilkeleri artık burada tümüyle bir kenara bırakılmıştır. Demokrasi ve hukuk zaten bir kenara bırakılmıştı. Aklın asgari gereklilikleri, ahlakın temel düsturları da tamamen bir kenara bırakılmıştır. Bu kadar pervasızlaşan bir iktidar karşısında çok güçlü bir vicdan hareketi ve çok güçlü bir toplumsal itiraz gücü yaratmak imkânımız büyüktür. Bunu mutlaka başarmamız gerekiyor. Bizim bundan sonraki hedefimiz de açıktır. HDP’yi hep birlikte sonuna kadar savunacağız. Umutsuzluğa zerre yer yok. Mücadele, direniş var oldukça umut büyümeye devam edecek. Yolumuz daha da açılacak. Mutlaka kazanacağız.”

BÜYÜKANIT 'BENİMLE MEZARA GİDECEK' DEMİŞTİ

27 Nisan e-muhtırasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı makamında kabul etmişti. 135 dakika süren toplantıyla ilgili daha sonra çok sayıda iddia ortaya atıldı. Bu görüşmenin içeriğine dair Erdoğan “Büyükanıt açıklarsa ben de açıklarım” demiş, Yaşar Büyükanıt da “Benimle mezara gidecek” yanıtı vermişti.