Türkiyeli sanatçıları başka dillerle ve kültürlerle buluşturmayı hedefleyen sanatçı inisiyatifi MezopArt çalışmalarına başladı.

MezopArt, kültür ve sanatın toplumlararası birleştirici etkisini kuvvetlendirmek, yakın coğrafyadaki bölgenin sahip olduğu değerlerden ortaya çıkan sanatsal üretimlerin uluslararası görünürlüğünü attırmak, birlikte üretimi ve dayanışmayı sağlamayı amaçlıyor.

Türkiyeli sanatçıları farklı kültürlerle buluşturmayı isteyen MezopArt, ilk ortaklığını ise İran ile yaptı. MezopArt, bu coğrafyada doğmuş iki şair ve iki mitolojik kadın karakterin yer aldığı “Ah’lar Senfonisi” tiyatro oyunu ile bilinen en eski oyunlardan biri olan sek sekin bir yaşam döngüsü olarak ele alındığı “Sekmeler” performansı önümüzdeki dönemin projeleri olacak.

MezopArt’ın kurucusu İlkay Bilgiç, Türkiyeli sanatçıları başka dillerle ve kültürlerle buluşturmayı amaçladıklarını söyledi.

İlkay Bilgiç, “Köklerle barışmadan insanın huzur bulabileceğine inanmıyorum. Bu yüzden kendi hikayelerimizi anlatacağız, beraber yaşatacağız” dedi.

 ‘İRAN’DA YAŞAMAM ETKİLİ OLDU’

Yaşadıkları coğrafyanın ve kendi hikayelerinden doğacak üretimlerin değerli olduğuna inanarak bu projeyi başlattıklarını dile getiren Bilgiç, “İlk partner ülkemiz İran. İranlı sanatçılarla sanat yapmaya başladık. Bunların arasında söyleşiler var. Tiyatro projeleri ve performanslar var. Çeşitli ortak etkinlikler yapıyoruz. Neden İranla başladık derseniz de o benim özel hikayemle bağlantılı. Ben geçen yıl kurumsal işimi bırakıp İran’da yaşamaya başladım bir süre. Biraz Farsça biliyor ve geliştirmek istiyordum” dedi.

Oranın sanat ortamını gözlemlemek istediğini belirten Bilgiç,  orada bulunduğu süre içinde iyi bir çevre edindiğini İran’dan Türkiye’nin genel olarak diziler üzerinden bilindiğini sözlerine ekleyerek, “Onun dışında burada ne tür üretim olduğundan haberdar değiller ama meraklılar. Buradaki sanatçılarla bir temasın kurulması ve İran’da yapılacak işlerin bize nasıl iyi geleceğini düşünerek MezopArt’ı kurduk. İran ile başladık ama her ülke ve kültürle devam edecek” ifadelerini kullandı.

Önyargıların ortadan kaldırılması insanların birbirini tanıması için sanatın bir yol olabileceğine dikkat çeken Bilgiç,  “Bir yüzleşmeyi yaşamak için de böyle bir yola çıktım. Mardinli olduğum için de farklı dillere ve farklı hissetmeye alışkınım. Mesela Mardinliyim deyince ‘Kürt müsün Arap mısın?’ diye sorduklarında çok tuhaf geliyordu ve ne fark eder diyordum. O ne fark eder hali belki de bende bu duyguyu yaratan şey. MezopArt’ı da oluşturan ve ortaya çıkaran şey” diye konuştu.

‘BİRBİRİMİZİ TANIMAMIZ LAZIM’

Mezopotamya’dan geldiğini ve Mezopotamya hikayelerini anlattığı için MezopArt isminin ortaya çıktığını ifade eden Bilgiç,  “Köklerle barışmadan insanın huzur bulabileceğine inanmıyorum. Bu yüzden aslında kendi hikayelerimizi anlatacağız, hep beraber yaşatacağız. Bir ekip olarak var olup büyüyerek devam edeceğiz” dedi.

Tiyatro ile yola koyulduklarını ancak sinemacılarla da dayanışmayı öngördüklerini söyleyen Bilgiç, sanatçıların genel olarak birlikte proje üretmeyi sevdiklerini söyleyerek, “Askhar Farhadi’yi herkes tanıyor ve biliyor ama Türkiye’den kaç sinemacı onunla ortak iş yapabilir? Bunun yanında çok sayıda genç sinemacı var. Onların bir araya gelip bir şeyler üretmesi mümkün. Bunun için de birbirimizi tanımak istiyoruz” diye belirtti.

‘KADINLARLA BİRLİKTE ÜRETME HASSASİYETİM VAR’

Sanat alanında bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın olarak MezopArt’ın içerisinde kadınlarla proje yapma ve kadın görünürlüğü konusunda hassas olduğunu dile getiren Bilgiç, şöyle devam etti:

“Kadın hikayelerini anlatma ile ilgili hassasiyetlerimiz var. Örneğin Ahlar Senfonisi adıyla çalışması yapılan projemiz var. İki kadın şair ve iki mitolojik karakterden oluşan projede kadınlar Füruğ Ferruhzad ve Didem Madak olacak, mitolojik karakterler de Medusa biri Şahmeran. Özellikle kadın olma hali ve sorunlarımızla ilgili şeylerden bahsederken çok didaktik olunmasından da hoşlanmıyorum açıkçası. Kimiz ve kime neyi öğretmeye çalışıyoruz? Kadınlarla birlikte üretmek ve onun enerjisi ile bir şeyler yapmak her zaman bana çok çekici geliyor.”

Kadınlara sahnenin yasaklandığı süreçten geçildiğini de hatırlatan Bilgiç,  kararı “saçmalık” olarak değerlendirdi. 

Böyle bir hakkın sabote edilmeye çalışılmasının ciddiye alınacak bir şey olmadığını söyleyen Bilgiç, “Ciddiye almazken tepkiyi de koymaktan geri durmamak gerekiyor elbet. Birkaç tane kendini bilmez yaptı diye bakmamak gerekiyor. Tepkilerimizin yapılan protestolardan ortaya çıktığını düşünüyor ve değerli buluyorum” diye tepki gösterdi.

‘İRAN’DA KADINLAR SANATTA OLDUKÇA AKTİF’

İran’da kaldığı 5 aylık süre zarfında toplumsal hayatın içerisinde ve birçok görevde yer alan kadınların yaşamlarına tanıklık ettiğini de ifade eden Bilgiç oraya dair gözlemlerini de söyle anlattı:

“İranlı kadınların sanatsal üretimde fazlasıyla yer aldıklarını görüyoruz. Sinemada ve Türkiye’den çok daha fazla tiyatroda yer aldıkları görülüyor. Türkiye’den daha fazla tiyatro yönetmenleri var. Kadın oyuncular sahnede tabi ki ve yıllardır bu böyle. Kadınların sahnede olması ile ilgili bir problem yok. Benim gözlemlediğim kadınlar sanatsal üretimde oldukça etkinler. Ressamlar, yazarlar, yönetmenler sinemacılar benim tanıştığım birçok kadın sanatçı var bu anlamda ve güçlü kadınlar. İran’da en sevdiğim şey kadınların ne kadar güçlü olduklarını görmek oldu. Bizim gibi belki çok görünür değiller buradan bakınca ama aslında toplumsal ve sanatsal hayatın içinde oldukça aktifler.”

MezopArt olarak kapalı bir ekip olmadıklarını Bilgiç son olarak, tüm gönüllülere kapılarının açık olduğunu söyledi.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı