Ekin Sanat dergisi yazar ve okurları, dün (15 Eylül 2018), derginin Kadıköy Nüzhet Efendi Sokak’ta bulunan temsilciliğinde “Edebiyat ve Yaşam” adlı panelde bir araya geldiler.

Moderatörlüğünü dergi yazarlarından Ayşe Kaygusuz’un yaptığı panelde, etkinliğe katılan yazarlar, “edebiyat ve yaşam” teması etrafında birer konuşma yaptılar.

Sunuş konuşmasında, sanata ucube olarak bakan bir iktidarda sanat yapmanın zorlaştığını, söyleyen Ayşe Kaygusuz, ardından etkinliğe katılan yazarlara söz verdi. İlk söz alan fotoğraf sanatçısı Hülya Kocamaz, fotoğrafın hayatına girmesinden sonra daha da duygusallaştığını söyledi.

Ardından söz alan Şair Hatice Eroğlu Akdoğan ise, konuşmasında, sanatın İnsanın doğayı taklit etmesiyle başladığını, söyleyerek kendi şiirlerinden de örnekler verdi.

Eroğlu’nun ardından söz alan senarist Selçuk Benli ise Fethi Gürcan ve Talat Aydemir ikilisinin hikâyesini konu edinen Sonkan isminde bir dönem dizisinin senaryosu üzerinde çalıştığını dile getirerek şöyle söyledi:

“Güreşçi bir erin öyküsü etrafında 1956-1964 dönemini ve bu döneme damgasını vuran Fethi Gürcan ve Talat Aydemir ikilisinin hikâyesini anlatıyorum senaryoda. Kazanan-kaybeden şeklinde çift boyutlu bir hikâye bu. Filmin sonunda seyirci, asılmalarına rağmen, bu ikilinin kazandığı mesajını, alt metin olarak alacak.”

Konuşmasının devamında yazdığı senaryolardaki yarattığı karakterleri sinopsisle aynı anda çıkardığını ve karakterler için ayrı bir dosya tuttuğunu da vurgulayan Benli, son olarak sinemanın yüzde ellisinin sanatsa yüzde ellisinin de sanayi olduğunu söyleyerek bu ikisi arasında bocalayan insanları sanatçı olamadıklarını söyledi.

Dört kız çocuğu annesi ve ilkokul mezunu olduğunu ve edebiyatla Ekin Sanat dergisi sayesinde tanıştığını söyleyen şair Hüsniye Yıldız ise, konuşmasında, “Dört Dal Kırçiçeği” şiirindeki “kırçiçeklerininin” kızları olduğunu söyledi.

“Okuduğunuz klasik yazarların ortak noktaları var mıydı?” şeklindeki bir soruya yanıt veren eleştirmen Serhat Çakın ise, “Kendi yaşadıkları ve gördükleri ile içinde yaşadıkları toplumda gördükleri şeyleri yazıyorlar” dedi. Nitelikli bir yapıt verebilmek için bir bilim adamı titizliğiyle çalışmak gerektiğini de söyleyen Çakın, insanın olduğu her yerde insana özgü her şeyin, geri toplumlarda bile, görüldüğünü söyledi.

“Enderunlu Fazıl’ın şiirlerinden 18. yüzyıl Osmanlısında oğlancılığın ve fuhşun ne kadar yaygın olduğunu görebiliyoruz.”

Çakın son olarak büyük yazarların kıymetlerinin öldükten sonra anlaşılması gibi bir ortak kaderlerinin olduğunu da ekleyerek konuşmasını tamamladı.

İktisat mezunu olduğunu söyleyen yazar Erdoğan Sermet ise, rakamlardan çok edebiyatı ve şarkıları sevdiğini söyledi.

“İktisat mezunuyum. Talebeliğimden bu yana sınıf kavgasının içindeyim. Başkaldırı ekmek için olduğu kadar beynimiz için de çok önemli. İktisatçıyım ama rakamları sevmem, edebiyat ve şarkıyı daha çok severim. Bizim kuşağın yetişmesinde Yön hareketi çok etkili oldu.”

Ekin Sanat dergisinde müzik üzerine yazılar yazdığını söyleyen DJ Ahmet Uluç ise “dicey değil disk jokey” olduğunun altını kalın çizgilerle çizerek şöyle dedi: “Müzik toplumsal olaylardan etkilenir ve bir sonraki toplumsal olayları etkiler.”

Ölen Sadri Alışık’la komşu olduğunu da söyleyen Uluç ondan işittiği şu iddiayı ortaya attı:  “Doktor Jivago filminde Ömer Şerif’in oynadığı Arap Şeyhi Şerif Ali rolünü ilk önce rahmetli Ayhan Işık’a teklif ederler. Rahmetli, dürüstlüğünden dolayı, İngilizce bilmediğini, söyleyerek bu teklifi reddeder. Bunu bizzat rahmetli Sadri abiden duydum.”

İkinci Dünya Savaşı’na, emperyalistlerin birinci dünya savaşındaki kazanımlarına çelmeyi takarak aslında Mustafa Kemal’in neden olduğunu da iddia eden Uluç’un son bombası ise Erkin Koray’la ilgili oldu: “Erkin Koray, şimdi New York’ta bir barda underground müzik yapıyor.”

Son olarak söz alan Şair Hikmet Güzelkokar ise şiirlerinde daha çok İstanbul ve Hatay’ı işlediğini söyledi.

Etkinliğin sonunda konuşulanlara dair geri bildirim yapan moderatör Ayşe Kaygusuz, toplumcu olmayan yazarların kalıcı olamadığını söyleyerek şöyle dedi: “Yazarın kalemi sivri olmalı, toplumu dürtmeli…”

Haber: Osman Akyol / 16 Eylül 2018, İstanbul