Söyleşi / Emre Altun

Çağdaş Türk resminde kendine has figürleriyle ön plana çıkan Orhan Çelik ile “Şapka Devrimi” isimli kişisel sergisi ve sanatını konuştuk…

‘’Şapka Devrimi’’ isimli solo serginiz 16 Nisan tarihinde İstanbul Gama Gallery’de izleyiciye açıldı. Eserleriniz figüratif resim anlayışında. Şapka aksesuarını kullanıyorsunuz. Resimlerinizdeki figürleri ne zaman resmetmeye başladınız?

Ben ağlayan figürlü resimlerimde şapka aksesuarını zaman zaman kullanıyordum aslında. Ancak o figürlerim ağlıyordu, resimde gözyaşını önemli bir eleman olarak görüyordum; o resimlerimin ismi Organik Eylem’di. Şapka Devrimi serimdeki figürlerim ağlamıyor. Yaklaşık iki yıldır üstüne çalışıyorum. Çıkış noktam Atatürk’ün 1925 yılında gerçekleştirdiği Şapka Devrimi. Bir de ben şapka aksesuarını estetik buluyorum. Tarihi bir olayı resim sanatına figür olarak indirgiyorum.

‘’SANAT DİSİPLİN İSTER’’

-Resimlerinizle inanılmaz renkli ve estetik bir dünya var etmişsiniz. Rengi özgürce kullanıyorsunuz. Bahsedebilir misiniz?

On üç yaşımda resim yapmaya başladım. O günden beri renk üzerine inanılmaz yoğunlaştım. Desenlerimde de renk kullanmaya başladım. Sanırım ruh halimle alakalı bir durum. Benim çok heyecanlı bir kişiliğim var. Bir de renk her şeyi ön plana çıkarıyor bence. Mesela akademide toprak renkleri kullandırtırlar. Ressamlar renge yoğunlaşamaz. Mezun olduktan sonra kullanabiliyorlar ancak. Ben küçüklüğümden beri rengi özgürce kullanabildim. Sanırım bu açıdan şanslıyım.

-Bir resmi ne kadar sürede bitiriyorsunuz? Bir de şöyle bir düşünce var toplumumuzda, mesela bir ressam resmi uzun yıllar çalışıp bitirdiyse değerli görüyorlar.

Maalesef öyle bir algı var. Bir resim kısa sürede yapılırsa kötüdür, uzun sürede yapılırsa iyidir inanışı var. Ancak bu tamamen ressamın pratiklik durumu ile ilgili bir durum. Ben mesela 35x25 cm boyutunda bir resmi üç günde yapıp bitirebiliyorum. Büyük eserler de üç hafta kadar sürüyor. Ancak her gün çalışıyorum. Bir saat bile olsa resim çalışırım. Sanat disiplin ister.

-Kullandığınız figürler çevrenizden kişiler mi? Bir de her birinin bakışları farklı. Kimisi üzgün, kimisi masum, kimisi sinirli. Bu bakışları nasıl belirliyorsunuz?

Çevremden olabilir. Aslında figürlerim cinsiyetsiz. İzleyiciye boşluk bırakıyorum, bakış açısına göre doldursun seyirci. Sanat yoruma açık olunca daha anlamlı oluyor. Her bir izleyiciye de farklı duygular uyandırıyor resimlerim. Figürlerimin bakışlarına gelince resim bir zaman sonra beni yönlendiriyor aslında, o bakışlar spontane çıkıyor. Aslında ben bile şaşırıyorum bakışı nasıl var ettim diye.

‘’RESSAMLARIMIZ ARASINDA ÇOĞUNLUKLA ÇIKAR İLİŞKİSİ VAR’’

-Duvar resimleriniz var mesela, bu çalışmalarınızı fotoğraf kağıdına basıyorsunuz. Serginizde de yer alıyor. Bahsedebilir misiniz?

Resmimdeki figürü iyi bir duvar bulursam yapıyorum. Bu bazen terk edilmiş bir binanın duvarı oluyor, bazen figürümü görsel olarak taşıyabilecek, konumunu beğendiğim bir duvar olabiliyor. Figürü duvara boyadıktan sonra fotoğrafını çekiyorum ve en fazla beş edisyonlu baskı alıyorum. Fazla bir baskı almıyorum. Fazla baskının eserin değerini düşürdüğünü düşünüyorum. Az olan daha kıymetli bence. Bu sergimde de fotoğrafın birinci edisyonu sergileniyor.

-Pandemi sanatınızı nasıl etkiledi?

Mesleki sosyalleşme dışında etkilemedi açıkçası. Çünkü ben pandemiden evvel de atölyemde üretiyordum. Bir yazar nasıl evinden yazısını yazıyorsa bizler de atölyemizde üretimimize devam ediyoruz. Üretimim hiç durmadı. Pandemi vasıtasıyla kenarda duran projelerime yoğunlaşabildim mesela. İzleyemediğim filmleri izleyebildim. Vakit ayıramadığım birçok şeye konsantre olabildim. Karatina dönemini iyi kullandım, nitekim hala kullanmaya çalışıyorum.

-Türkiye’deki sanat ortamı için neler düşünüyorsunuz?

Her ressam sadece kendini beğeniyor. Ben bunu bizzat yakından görüyorum. Ressamlarımız arasında çoğunlukla çıkar ilişkisi var. Birlikte çalışmıyorlar. Ben mesela her ressamın sergisine gitmeye çalışırım. Beğenmediğim eserleri söylerim. Beğendiklerimi söylerim sanatçıya. Bu çok iyi bir feedback’tir ressam için. Ancak bizim ülkemizde bir ressam istiyor ki bütün çalışmaları beğenilsin. Beğenmedim deyince de küsüyorlar. Ne tuhaf. Mesela, Tomur Atagök gibi sanatçımız var ülkemizde, kendisiyle çalıştım düzenlediğim Tehlikeli Temayüller sergimizde. Atagök’ün sözü vardır, ‘’ Sanat yapmak kadar, onu sergilemek, araştırmak ve birlikte çalışmak sanatın anlaşılmasında önemli bir destektir.’’ Diye. Bunu hiçbir sanatçı söylememiştir. Türkiye’de çağdaş sanata desteği büyüktür Atagök’ün. Son on yıldırsa sanat inanılmaz ilerleme kaydetti ülkemizde. İyi işler görüyorum. İyi ressamlar var olabiliyor. Daha da iyi olacak. Türkiye’de sanat ve sanatçı ilerlemeye kaydedebiliyor. Bu mükemmel.

-Peki, Türkiye’deki sanatçılar değer görebiliyor mu?

Toplumumuz plastik sanatlar tarihimizi bilmiyor. Eğer tarihlerini okurlarsa ben sanatçılarımızın değer görebileceğini düşünüyorum. Bence her toplum sanat tarihini bilmeli. O zaman istenilen değere ulaşacak sanatçılar.

-Bir röportajınızda sizin 5 yıl içinde dünyaca önemli bir ressam olacağınız yazıyor. Gurur verici.

Teşekkürler. Öyle düşünüp yazmışlar. Ben önce kaldırmalarını istedim editörden, ancak yakın arkadaşım, neden kaldırtıyorsun, sen resimlerinle ön plana çıkıyorsun, editör resimlerini analiz edip yorum yapmış, dedi. Mutlu oldum ben o sözlere açıkçası. Amerikanvari bir gazeteciliktir bu. Negatifte yazabilirdi editör. Amerika’da öyle yapıyorlar. Gerçekten gazeteciler, editörler benim sanatımı daha iyi kavrayabiliyor ve üstüne metin yazabiliyorlar. Çünkü analiz etme yetenekleri çok kuvvetli. Dünyayı iyi izliyorlar. Basın susturulmuyor. Ancak ben anlaşılmak için resim yapmıyorum zaten. İsteyen istediği şeyi söyleyebilir sanatım hakkında.

-Serginiz hakkında ne tür yorumlar aldınız?

Çoğunluk beğendi açıkçası. Övüleceğimi hayal bile edemiyordum. Tam zamanıymış bu yıl sergi açmam için. Resimlerim galeri mekanına yakıştı. Belli bir düzen içinde kurduk sergiyi.

-Teşekkür ediyorum bu söyleşi için. Nice güzel sergileriniz olsun.

Ben teşekkür ediyorum bana yer ayırdığınız için ve tüm sanatseverleri sergime bekliyorum.

Orhan Çelik’in Şapka Devrimi sergisinin basın bülteninden;

Gama Gallery – Beyoğlu, çağdaş Türk resminin genç kuşak temsilcilerinden ORHAN ÇELİK’in ‘’ŞAPKA DEVRİMİ’’ isimli ilk kişisel sergisine 16 Nisan – 15 Mayıs 2021 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.

Sanatçının sergide son iki yılda üretmiş olduğu eserleri izleyici ile buluşacak.

Orhan Çelik’in resimlerinde en önemli tema: Figür, renk ve estetik bulduğu bir nesne olan şapkadır.

Ressam, tarihini unutan bir toplumun/izleyicinin karşısına Şapka Devrimi isimli eserleriyle çıkıyor: Çünkü Atatürk'ün şapka devrimini önemsiyor.

Sanatçı resimlerinde farklı elemanları kullanarak espas oluşturmaya çalışırken, robotik yaşama da kendine has figürleriyle gönderme yaparak günümüz çağdaşları arasında yer alıyor

Galeri Salı ve Cuma arası saat 13:00 - 17:00 arası virüs tedbirleri alınarak ziyarete açık...