Coronavirüs bulaşışı sürecinin iyi yönetilemediği bir gerçek. Geç önlem alınmaya başlanması, böyle bir sorun olduğu bilinmesine karşın Suudi Arabistan Krallığı’na Hacca insan gönderilmesi, bu insanların dönüşlerinde gereken titizliğin yeterince gösterilememesi önemli sorun kaynakları arasında.

2019 Aralık ayında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinden yayılmaya başlayan coroavirüs bulaşışının kapımızı çalacağı, bunun için erken önlemler alınması gerektiği bilinmeliydi. Buna karşın yaklaşık 2 ay sonra Hacca insan gönderilmesi akıl almaz bir iş. Bu olayda, Hacca gidenlerden elde edilen tatlı gelirin, insan sağlığından, ülke sağlığından daha ağır bastığı anlaşılmakta.

Devleti yaşatma çabası

Türkiye Cumhuriyeti’nde sistem “devleti yaşatmak” üzerine kurulduğu içim, uygulanan tüm izlenceler, denenen tüm yollar bu kapıya çıkmakta.

“İnsan” değil “devlet” öne çekilince, insan değersizleşmekte. Devletin her şey olduğu yerde “bireyin”, “insanın” yalnızca devlete gelir sağlayan bir araç durumuna düşmesi kaçınılmaz olmakta. Bu gerçeklik Dünya’nın her yerinde aynı.

Ünlü profesörler çıkıp “iş çevreleri baskı yaptı, sokağa çıkma yasağı gevşetildi” türünden söylevler verebiliyor. Suçu iş çevrelerinin sırtına yıkıyorlar. Biri çıkıp “bu önlemler devletin gelir kaynaklarının tükenmemesi” için yapılmakta diyemiyor.

Yapılanla yanlışların suçunu birilerinin sırtına yüklemek gereği duymaktalar. Başka partileri, ABD’yi, emperyalizmi, zaman zaman toplumun değişik kesimlerini günah keçileri olarak gösterip tüm olumsuzlukları bunların üzerlerine yıkılmaya çalışmak bu ülkenin arkası gelmez bir geleneği.

Sokağa çıkma yasaklarının gevşetilmesi, devletin gelirlerinin azalmasıyla doğrudan ilişkili. Devlet tüm üretim girdilerinden-çıktılarından vergi topluyor. Üretim kısılınca, yavaşlayınca devletin vergi gelirleri düşüyor. Devletin gelir kaynaklarının erimesini önlemek için yollar, yöntemler aranmaya çalışılıyor.

AVM’lerin açılışı, Pazarcıların satışlarının olağan duruma getirilmesinin altında devletin gelirlerini artırmak gelmekte.

Halkın yarısı evlerinde, yarısı dışarda olması, salgından korunmanın en iyi yolu değil. Bu bulaşı, insandan insana yayılmaktaysa, sokakta gezen, işte çalışan insanlar kaptıkları virüsleri eve taşımama olanakları yok. Dünya ülkelerinde böyle bir uygulamanın yapıldığını duymadık. Burada temel kaygı, yurttaşların ekmeklerini kazanmalarının ötesinde, devletin gelirlerinin yok olmaması kaygısı. Belli kesimlerin, yurttaşların sağlığı, ekmeğini kazanması gibi kaygıları yok.

Uzmanlar hafta sonları eve kapanıp hafta içi sokaklarda, işte, çalışma alanlarında olmanın coronavirüs bulaşışını önlemeye bir yararı olmadığını söylemekteler.

Salgından korunmanın, tüm insanlara bir hafta, 10 gün, 15 gün gibi bir süre sokağa çıkma yasağı getirilerek, sorunun kökten çözülmesi için çaba gösterilmesiyle çözüme ulaşılabileceği söylendi, yazıldı, çizildi. Buna karşın bilinen uygulamalar yapıldı.

Konunun uzmanları, “alınan birçok kararın bizimle ilgisi yok” türünden açıklamalar yaptılar. Bu açıklamalar, yapılan uygulamalar, sorunun insan sağlığıyla ilgili değil, siyasa nedenlerle biçimlendiğini ortaya koymuş oldu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Hazıra dağ dayanmaz… Bir süre daha sokağa çıkmayalım, tamam. Ama bu normalleşme sürecini adım adım hayata geçirirken, kazançlardan, mücadelemizdeki kazanımlarımızdan geri adım atmak, oradan bir şey kaybetmek istemiyoruz” diyerek sürecinin dayanaklarının ekonomi olduğunu ortaya koydu.

Fuat Oktay, “Kazançlar, mücadelelerindeki kazanımlardan geri adım atmak istemediklerini” söylüyor. Sözünü ettiği “kazançlar, kimlerin kazançları”, “mücadeleleri, neyin mücadelesi” olduğunu açıklamış değil. Kuşkusuz açıklaması da beklenemez. Burada sözü edilen mücadele, kutsal davaları için yapılan gelir elde etme mücadelesi mi?

Soruların gerçekçi yanıtlarını bulmak güç.

Prof. Dr. Necati Dedeoğlu: “Hafta sonları eve kapanma uygulamalarının salgın bilimi açısından, hastalıkları 2-3 gün ötelemek dışında bir yararı yoktur. Halk sağlığı uzmanları, salgının ilk günlerinden beri, Çin’in yaptığı gibi gerekli işletmeler hariç tüm üretimin durdurulması ve bütün nüfusun 4-5 hafta eve kapanmasını öngören politikayı savundular.

Ülkemizde bizler sağlık yetkililerince hiç önemsenmedik, daha da kötüsü doğru bildiklerimizi söyleyip yanlış hükümet politikalarını eleştirdiğimiz için bizi düşman bellediler”diyor.

Bilim kurulu üyelerinden birinin değerlendirmesi böyle.

Sokağa çıkma yasağı, dışsatım yapan kuruluşların çalışanlarına sıkı biçimde uygulanmadı. Para getirecek insanlar, kurumlar yasakların dışında tutuldu. Bu bir rastlantı değil. Bu durum insan sağlığından çok, paranın önde tutulmaya çalışıldığının göstergesi.

Marketlerden, bakkallardan önce AVM’lerin açılması, bu savları doğrulayacak bir gelişme.