Yaşadığımız olaya bazıları komplo teorileri ışığında baka dursun gelişmeler gerçeklerin anlaşılır olmasını sağlıyor :

Bir kere bu virüs öncelikle 60 yaş ve sonrası için ciddi hayati riskler yaratıyor. Toplam can kaybını diğer hastalıklarla mukayese edip yaşanan paniği abartılı bulan bazı uzmanlara bakılırsa bu korkulacak bir salgın değil, hatta salgın bile sayılmamalı!

Oysa virüsün en belirgin özelliği hızlı yayılması, kısa zamanda geniş bir kitleyi etkilemesi. Belki etkilediği insanların büyük bölümünde can kaybına yol açmasa bile gözden kaçırılmayacak ciddi bir boyutu var meselenin.

Geçenlerde bir doktor yakınımla bu meseleyi konuşurken bana söylediği gibi virüsün yayılma hızı o kadar yüksek ki buna müdahale ederken seferber edilecek sağlık kaynakları(soluma cihazları, yoğun bakım servisleri, yatak sayısı, sağlık ekipleri ve gerekli diğer malzemeler) yetmeyebilir. Bu sırada başka hastalıklar nedeniyle tedavi bekleyen hastalara yetişmek mümkün olmaz ve sistem tamamen çöker.

İşte bu nedenle yayılmanın durdurulması can kayıplarının artma olasılığı ile birlikte bu tür baskılamanın da önlenir olması sağlanmalı.

Virüsün etkilediği insan sayısı arttıkça sağlık sisteminin çökmesi olağan ve rutin bütün sağlık hizmetlerini olumsuz etkiler. Bu ise sağlık sorunlarının çok yönlü çoğalmasına, topyekun bir toplumsal çöküntüye yol açabilir. Korona virüsünün ölümcül etkisinden daha korkunç olan, yayılma hızındaki bu anormallik ve etkilediği yaş grubunun bakıma muhtaç ve tedavi edilebilir miktarını birden arttırması ve bütün sistemi işlemez duruma sokmasıdır. Yaşlı nüfusun arttığı bir dünyada bu tehdit hafife alınır bir şey değil.

Kısa bir özgürlük felakete dönüşebilir

Bizim yaş grubunun yaşlandıkça kahramanlık taslayan bir çok üyesi gibi geçen cumartesi sokağa fırladım ben de. Çocuklara da "merak etmeyin, sadece parkta kısa bir yürüyüş, hepsi bu" dedim telefonda. Site kapısını yanımda getirdiğim kağıt peçete yardımıyla açıp yolun karşısına geçtim, parkın yollarına attım kendimi. Baharların çoğu rüzgarla çimlere savrulmuş, serçeler dalların uçlarındaki boylanmaya başlayan ilk filizleri kursaklarına indirmeye koyulmuşlar, bir yandan da ilkbahar oratoryoları söylüyorlar. Yani ortalık epey şenlenmiş halde. Bunları bilen benim gibi bir ihtiyar evde oturur mu şimdi? Çok masumene bir yürüyüş yapma niyetindeyim açık ve ısınmış bir havada, serçe sesleri eşliğinde. Bu kadarcık. Telefonumun arada çalan düğmesi dışında hiç bir şeye de dokunmadım zaten. Dönüşte geldiğim yoldan kısa bir mesafedeki site kapısına yöneldim tekrar. Ne göreyim? Ben sakin sakin parkta yürürken cadde araçlarla dolup taşmamış mı? Trafik lambasının yanmasını beklerken önümden geçen arabaların içine koyulup kendilerini benim gibi dışarıya atan macera severleri seyrettim bir süre. Onlarla birlikte aynı suça iştirak etmenin pişmanlığını yaşadım biraz. Ben tek başına ve tenha sayılacak bir parkta yürümüştüm sadece ama yine de pişmandım. Eve usulca girerken bana "sen misin" diye seslenen karıma "meee" dedim.

"file not found"

Eğer bilgisayar yedeklerinizi doğru almamış iseniz bu mesaj başınıza gelmiş bir felaketin habercisi sayılır. Kafanızı karıştırmadan şöyleyim; meraklanmayın, sadece bir bilgisayar probleminden söz ediyorum. Yaşadığımız Covid-19 salgını hayatımızın vazgeçilmezi bilgisayarlarda başımıza gelen "çökme" olayına çok benziyor. Aslında bilgisayarın dünyası insan yaşamının bir simülasyonudur. Mesela sabah uyandığımızda kafamızın içindeki "bios" tarafından uyarılırız önce. Bizi uyanmaya sevk eden bir etken, kafamızdaki chip'in içindeki yazılımı çalıştırır ve uyarılırız. Sonra yapacağımız işlere göre kafamızdaki uygulama programlarını kullanmaya sıra gelir. İnsan aklı programlanmış bu tür reflekslerin yönetimine alıştırılmıştır. Tıpkı benim uyanır uyanmaz sabah ilk yaptığım iş olarak başucumdaki tablete yönelmem gibi.

Bilgisayarlar da hayatımız gibi kurgulanmıştır ve aslında akıllı gibi görünen "aptal" nesnelerdir. Kendimizi o kadar bu nesnelere benzeyerek bir düzene soktuk ki, kusura bakmayın böyle konuşuyorum. Merak etmeyin, kafanızı karıştırmak istemiyorum. Bu günlerde yaşadığımız şeyler, çok güvenerek kullandığımız, elimizde minik bir oyuncağa dönüştürdüğümüz bilgisayarlara güvenerek yaşarken birden aldığımız bir mesajla allak bullak olmamıza çok benziyor: "file not found".

Evet çoğumuz açılmayan bir tablet veya bilgisayarın ekranında bu mesajı gördüğümüz zamanki şaşkınlık içindeyiz. Durum buna benziyor biraz. Bir daha eski hayatımıza nasıl döneceğiz korkusuyla doluyuz. Alıştığımız düzenin, çeşitli ölçeklerdeki beklentilerin, değerini kaybolmadan anlayamadığımız rahatlıkların ansızın elimizden kayıp gitmesinden şok olmuş vaziyetteyiz.

Hemen tavsiyem şu: Paniklemeyin. Böyle yaşayamam diyorsanız cihazınızı güvenli mod’ta açmayı deneyin. Belki bir şansınız varsa açılacaktır, yeniden kullanmaya başlayacaksınız onu. Ama hatırlatırım, güvenli mod’ta çalışma, bütün uygulamaları kullanmanıza izin vermez! Baştan söyleyim. Off ne kadar sıkıcı demeyin! Yaşam şeklinizi değiştirin. Farklı bir dünya tasavvur edin.

Belki bu bahaneyle bundan sonra hayatta ne yapamayacağımız kadar ne yapmamız gerektiğini de düşünmeye başlarız. Bu sorgulamayı yapmak için bu günlerde yaşadığımız sıkıntılar farklı bir geleceği kurmamıza yol açabilir. Hepimiz için ummak istiyorum.