Şair, öykü yazarı, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Sekreteri ve Türkiye PEN Yazarlar Derneği üyesi Hakkı Zariç, edebiyat, politika ve kadın mücadelesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Seni şiire yönelten ne oldu?” sorusuna “İtiraz etme duygusu” yanıtını veren Zariç, edebiyatın sınırı olmadığını söylüyor.

Zariç, “Edebiyatın sınırı yoktur. Yunanistan’daki göçmen sorunlarıyla Türkiye’deki farklılık gösterebilir ama her göçmen bizim ilgi alanımız olmalıdır. İnsan hakları ve demokrasi mücadelesinde yer almak işçi sınıfının yanında yer almaktır biraz da. Grev ziyaretine gitmelidir edebiyatçı. Kadın ve çocuklar için, hayvanlar ve doğa için, ezilenler ve ötekiler için mücadele etmelidir. Bir yazın militanı, bir yazın işçisidir edebiyatçı. Avcunda mürekkep nasırlarıyla itirazını yükseltebilmeli” diyor.

İtiraz eden, demokrasiyi savunan yazarların yönetenleri rahatsız ettiğini söyleyen Zariç, “Bizim edebiyatımızın bir yönüyle hapishanede büyüdüğü doğru. Özellikle Nâzım Hikmet’in hapishane yıllarında Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi yazarların yetişmesinde, Balaban gibi ressamların kendini bulmasında yaptıkları örnek oldu hepimize. Ama Nâzım’dan sonra da hapishanede neredeyse her zaman yazar, şair ve gazeteciler oldu. Şimdi bile başta gazeteciler olmak üzere yazar ve şairler tutsak durumda. Özgürlüğe inanan, paylaşımdan ve demokrasiden yana olan ve kalemine yoksulların geleceği için mürekkep çeken her yazar yönetenler için tehlikelidir. Ha, Türkiye’de biraz daha tehlikeli, ama o da ayrı bir mesele” ifadelerini kullanıyor.

Kadın cinayetleri ve dünyada yükselen kadın mücadelesine değinen Zariç, “Bu bitmeyen ve bitmeyecekmiş gibi bir his uyandıran duygu her geçen gün biraz daha kanlı ve çirkin bir hal alıyor. Yönetenler bundan rahatsız olduğunu dile getirmekten öteye gitmediği gibi, oralı olduklarını düşüneceğimiz herhangi bir yasal tepki de vermiyor. İtirazlarını yüksek sesle dile getiren kadınların sokak hareketi dünyanın her yerinde yankısını buluyor ve bu destekçileriyle birlikte önemsenecek bir güzellik algısı sunuyor bize. Yaşayabileceğimiz yer orası olabilir” diyor.

Şair Hakkı Zariç,  , Yunan Gazetesi İ Kokkini’den Lale Alatli’nin sorularını yanıtladı.

• Ne zaman ve nerede doğdun, Hakkı? (Yer, dönem, anılar)

Türkiye’nin en doğusunda bir ilde, Kars’ta doğdum. Kar ve uzun kış geceleri büyüttü beni. Çocukluğumda dinlediğim masallar, halk ozanlarının türküleri, halk şiiri ve küçük kütüphaneler ilgimi çekti hep.

• Hayat duruşuna yön veren nedir? Kendini nasıl tanımlarsın?

Kendimi bildim bileli sosyalistim. Bunu ne kadar başardığım tartışılabilir ama bu niyetin içselleşmiş olmasını ve pratik olarak yol göstermesini önemsiyorum.

• Senin için en çok önem taşıyan eserlerin neler? Neden? Bu eserler hakkında kısaca bilgi verebilir misin?

Şiir ve düzyazı kitaplarım var, evet. Ayda en az beş-altı yazımın yayımlandığını kabul etsek de kendimi yazar değil şair olarak görüyorum. 2015 yılında dört editörlü ortak bir çalışmaya imza attık ve Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında Utanç ve Onur adlı bir kitabın yayımlanması sürecini birlikte yönettik. İçinde yazım olmamasına rağmen benden geriye kalacaklar arasında Utanç ve Onur’un olmasını çok önemsiyorum.

• Senin için önem taşıyan ve etkilendiğin edebiyatçılar kimler? (Türkiye’den ve dünyadan).

Şüphesiz Nâzım Hikmet en başta gelen şairlerden biri. Türkiye’de 40 ve 50 kuşağı şair ve yazarları, 80 kuşağı şairleri oldukça ilgimi çekiyor; yaşadıkları ve yazdıklarından çok etkileniyor ve besleniyorum. Seferis, Kavafis ve özellikle Ritsos; bununla beraber Rilke ve Zweig her zaman elimin altında olsun isterim.

‘BİR YAZIN MİLİTANI, BİR YAZIN İŞÇİSİDİR EDEBİYATÇI’

• Bir edebiyatçının ne tür konularla ilgilenmesi, hangi konulara karşı daha hassas olması gerektiğini düşünüyorsun?

Edebiyatın sınırı yoktur. Yunanistan’daki göçmen sorunlarıyla Türkiye’deki farklılık gösterebilir ama her göçmen bizim ilgi alanımız olmalıdır. İnsan hakları ve demokrasi mücadelesinde yer almak işçi sınıfının yanında yer almaktır biraz da. Grev ziyaretine gitmelidir edebiyatçı. Kadın ve çocuklar için, hayvanlar ve doğa için, ezilenler ve ötekiler için mücadele etmelidir. Bir yazın militanı, bir yazın işçisidir edebiyatçı. Avcunda mürekkep nasırlarıyla itirazını yükseltebilmeli.

• Türkiye, Yunanistan, Kuzey ve Güney Kıbrıs hakkında ne düşünüyorsun? Tarihsel, politik, insani (İnsan hakları, işçi hakları, kadın hakları vs.) ve kültürel vs. açıdan?

Çok çetrefil ve uzun bir konu. Ama Kıbrıs’ta bir geçiş bölgesinin olması ve ortadan ikiye bölünmüşlüğü, Kıbrıslıların çoğunu olduğu gibi, beni de rahatsız ediyor. Adada barış isteyenlerin sesi her geçen gün yükseliyor ve bu umut veriyor uzaktan bakınca. Ama politikacılar barış girişimlerini sabote etmekte çok hünerliler, gelecek zamanın Türkiye ve Yunanistan halkları arasında daha yerleşik ilişkilere yol açacağını düşünüyorum. Bizim aramızda bir düşmanlık yok, aynı şarkılara kederlendiğimiz gibi, aynı duyarlığı büyüttüğümüz ve uluslararası sermaye ve gericiliğe karşı ortak mücadele alanları oluşturmamız gerekliliği hepimiz için malum.

• Seni şiire yönelten ne oldu?

İtiraz etme duygusu. Kesinlikle bu.

• Seni genel olarak yazmaya iten nedir?

Genel olarak tarihin şimdiki zamanda yeniden okunmasını ve her yanıta yeni bir soru oluşturma mücadelesi yazı olanaklarını büyük oranda genişletiyor. Bu alanda okumalar yaptıkça da yazacak şeyler çoğalıyor kuşkusuz.

‘ÖZGÜRLÜĞE İNANAN, PAYLAŞIMDAN VE DEMOKRASİDEN YANA OLAN HER YAZAR YÖNETENLER İÇİN TEHLİKELİDİR’

• Türkiye’de hapiste yatmadıysan yazar sayılmazsın denir. Bu bakımdan da çok iyi bir yazarsın. Konuyla ilgili yaşadıkların ve fikirlerin neler? Yazarlar ve şairler neden hapse konacak kadar tehlikeliler?

Bizim edebiyatımızın bir yönüyle hapishanede büyüdüğü doğru. Özellikle Nâzım Hikmet’in hapishane yıllarında Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi yazarların yetişmesinde, Balaban gibi ressamların kendini bulmasında yaptıkları örnek oldu hepimize. Ama Nâzım’dan sonra da hapishanede neredeyse her zaman yazar, şair ve gazeteciler oldu. Şimdi bile başta gazeteciler olmak üzere yazar ve şairler tutsak durumda. Özgürlüğe inanan, paylaşımdan ve demokrasiden yana olan ve kalemine yoksulların geleceği için mürekkep çeken her yazar yönetenler için tehlikelidir. Ha, Türkiye’de biraz daha tehlikeli, ama o da ayrı bir mesele.

• En son yayınlanan eserin? Gelecekte yayınlanmasını planladığın eserin? Biraz bilgi?

En son İhtar adını verdiğim şiir kitabım yayımlandı. Edebiyat tarihiyle ilgili yazdığım yazıları bir kitapta derlemek istiyorum. Fazlasıyla hazır bir dosya ama ayıklayacak ve düzenleyecek zaman bulamadığım için ertelemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Efla’ya şiirler yazıyorum, ki bu da iki ya da üç yıl içinde yeni bir şiir kitabı olur diye düşünüyorum.

• Şiir/edebiyat insanlığın geleceğini değiştirebilir mi?

Şiirin ne olduğu ve ne olmadığı hakkında çok şiir okuduk. 25 yıldır hapishanede olan şair İlhan Sami Çomak da Geldim Sana adını verdiği kitabında buna dair bir şiir yayımladı. Ama adını anımsamadığım bir şair ya da yazar, şiir bir uçağı uçuramaz ama o uçağı uçuran pilotu bomba atmaması için ikna edebilir, demişti.

• Bu aralar ne yazıyorsun?

Türkiye edebiyat tarihinden şimdiki zamana aktarılacak ve şimdiki zamana yanıt olabilecek makaleler yazıyorum. Arada şiir yazdığımda da doğrudur.

• Kaçmak zorunda kalsan yanına alacağın ilk kitap hangisi olurdu?

İlahi Komedya, Don Kişot ya da Komünist Manifesto.

• Türkiye’deki kadın cinayetleri hakkında ne düşünüyorsun? Yunanistan’daki Me too hareketi hakkında ne düşünüyorsun?

Bu bitmeyen ve bitmeyecekmiş gibi bir his uyandıran duygu her geçen gün biraz daha kanlı ve çirkin bir hal alıyor. Yönetenler bundan rahatsız olduğunu dile getirmekten öteye gitmediği gibi, oralı olduklarını düşüneceğimiz herhangi bir yasal tepki de vermiyor. İtirazlarını yüksek sesle dile getiren kadınların sokak hareketi dünyanın her yerinde yankısını buluyor ve bu destekçileriyle birlikte önemsenecek bir güzellik algısı sunuyor bize. Yaşayabileceğimiz yer orası olabilir.

‘BİRLEŞİK MÜCADELE ÖRGÜTLEMELİ VE GERİCİLİĞE BİRLEŞİK GÜÇ OLARAK YANIT VEREBİLMELİYİZ’

• Türkiye’de ve Yunanistan’da insanların polis güçleri veya aşırı sağcılar tarafından katledilmesi seni ve edebiyat hayatını nasıl etkiliyor?

Özellikle faşist Altın Şafak’ın yasaklanması ve bu süreçte mücadele veren insanları ısrarı çok dikkate değer. Bazen sevinmek yetmiyor, mutlu olmak gerekiyor böyle şeylere. Devlet, şiddeti elinde bulunduran güç olarak her zaman muhaliflerin başında bir sulta oldu. Onun destekçisi sivil faşist güçler de devletten aldıkları güçle, devletin yetişemediği yerde palasını kuşanıp çıktı sahneye. Gizliden ya da açıktan, fark etmez… Çoğunlukla saklanma gereği bile duymadan sokakları kana buladıklarına tanığız. Biz de birleşik mücadele örgütlemeli ve gericiliğe birleşik güç olarak yanıt verebilmeliyiz.

• Edebiyat alanında başta Türkiye’yle Yunanistan olmak üzere, uluslararası işbirlikleri hakkında ne düşünüyorsun? Mevcut duruma katkısı olur mu?

Çok uzun yıllardır Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Sekreteri olarak görev yapmaktayım. Türkiye’den ve dünyadan çeşitli yazar örgütleriyle ortak çalışmalara ve eylemlere imza attık. Kitaplar hazırladık. Yürüyüşlere katıldık. Gözlemci olarak bombalanmış yerlerde bulunduk. Bir birikimin aktarılması, yaşanan mutluluğun çoğaltılması için ciddi katkılar sunabileceği gibi, yazar örgütlerinin iş birliği farklı ülkelerde yaşanılana alınan tutumun örnek teşkil etmesi için de oldukça önemli. Bununla beraber birleşik mücadele için çok iyi bir olanak. Bu nedenle Türkiye Yazarlar Sendikası adına Yunanistan’daki yazar örgütleriyle ortak programlar yapabileceğimizi, buna açık olduğumuzu sizin aracılığınızla dile getirmiş olayım.

• İ Kokkini (Kırmızı) gazetesi hakkında söylemek istediklerin?

Zamanı ve geleceği birlikte yeniden üretebileceğimiz, açlık grevindekilerin, yoksulların, kovulmuşların, mültecilerin, kadınların ve haksızlığa uğramış, emeği çalınmışlar için geleceğe güvenle.

HAKKI ZARİÇ KİMDİR?

C. Hakkı Zariç 5 Ocak 1972’de Kars’ın Susuz İlçesi’nde doğdu. Düşünceleri nedeniyle yaklaşık on yıl tutuklu kaldı. Arkadaşlarıyla birlikte “Ağır Ol Bay Düzyazı” dergisini çıkardı. 657 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Evrensel Kültür dergisi ve Evrensel Basım Yayın’da editördü. Çok sayıda edebiyat dergisinde yazı ve şiirleri yayımlandı ve yayımlanıyor. Çeşitli ödüller kazanan birçok kitabı bulunmaktadır. Bir vakıfta çalışmakta ve Yeni E dergisinde editörlük yapmaktadır. Köşe yazılarıyla Günlük Evrensel gazetesinde Pazar günü, Posta gazetesi kitap ekinde ayda bir yazıları yayınlamaktadır. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Genel Sekreteri ve Türkiye PEN Yazarlar Derneği üyesidir.

*Röportajın Yunancası için buraya tıklayın.